(Sakil. C.) Ağırlar. Kabalar. Çirkinler. Sözü sohbeti çekilmeyen kimseler.
SÜKARA
(Sekren. C.) Sarhoşlar.
SÜKAT
Yüksek yerden düşen nesne.
SÜKK
Meşhur bir Arap tabibin adı. * Ağzı ve dibi dar olan kuyu.
SÜKKÂN
(Sâkin. C.) İkamet edenler, oturanlar. * Gemi kuyruğu.
SÜKKÂN-I BELDE
Şehirde oturanlar. Şehir sâkinleri.
SÜKKÂN-I HÂNE
Evde oturanlar. Hâne sâkinleri.
SÜKKER
şeker.
SÜKKERÎ
şekerden yapılma tatlı. * Şekerle alâkalı.
SÜKL
Kadının çocuğunu kaybetmesi.
SÜKN
Yolun ortası.
SÜKNA
Oturacak yer. Mesken.
SÜKNE
Kuş sürüsü. * Boyna takılan heykel ve halka. Boyna vurulan demir.
SÜKTE
Çocukları avutup susturmada kullanılan şey.
SÜKUB
Yetişmek.
SÜKUB
(Sekub) Kendi kendine dökülen su. Suyun dökülmesi.
SÜKUB
(Sakb. C.) Delikler.
SÜKUK
(Bak: Sukuk)
SÜKUL (SÂKİL)
Evlâdı ölüp yalnız kalan kadın.
SÜKÛN
Durgunluk. Sâkin olmak. Hareketsizlik. * Dinmek, kesilmek. * Gr: Bir harfin (a,e,i,o) okunmayıp yalnız ses vermesi, harfin harekesiz olarak kendi sesi ile okunması. (Bak: Cezm)