Sofra, mâide. * (C.: Süfür) Misafire yolda yemesi için hazırlanan azık.
SÜFTE
f. Delinmiş, delikli.
SÜFTECE
(C.: Süfâtic) İçi kovuk boş cisim. * Bir yerden bir yere armağan olarak gönderilen şey. * Yol korkusundan emin olmak için tâcirlere borç olarak verilen para.
SÜFTE-GUŞ
f. Kulağı delinmiş olan. Kulağı delik.
SÜFUL
Alçaklık. * Alçaklığa meyil ve teveccüh etmek. Alçaklığa yönelmek.
SÜFÜL
(C.: Esfâl) Her şeyin köpüğü ve tortusu. * Örtmek. * Yemek.
SÜFÜN
(Bak: Sufun)
SÜFÜVV
Yürümeye ve uçmaya başlamak.
SÜFYAN
Âhir zamanda geleceği ve ümmetin karanlık günler yaşamasına vesile olacağı sahih hadislerle bildirilen dehşetli dinsiz ve münâfık bir şahıs. (Bak: Deccal)(Rivâyetler, deccalın dehşetli fitnesi, İslâmlarda olacağını gösterir ki, bütün ümmet istiâze etmiş. $ Bunun bir te'vil şudur ki: İslâmların deccalı ayrıdır. Hattâ bir kısım ehl-i tahkik, İmam-ı Ali'nin (R.A.) dediği gibi, demişler ki: Onların deccalı Süfyan'dır, İslâmlar içinde çıkacak aldatmakla iş görecek. Kâfirlerin büyük deccalı ayrıdır. Yoksa, büyük deccalın cebr ve ceberut-u mutlakına karşı itaat etmeyen şehid olur ve istemeyerek itaat eden kâfir olmaz. Belki günahkâr da olmaz. ş.)
SÜFYAN İBN-İ UYEYNE
(Bak: İbn-i Uyeyne)
SÜFYAN-I SEVRÎ
(Hi: 91-161) Büyük âlim ve müçtehidlerdendir. Kûfe'de doğmuştur.
SÜFYANÎ
Süfyan'dan olan, Süfyan'a mensub, Süfyan'a müteallik. Zübdet-ül Buharî Tercemesine göre, Süfyanî: Müslümanlara kötülük eden, sefil, kötü, alçak olan kimse demektir.
SÜHA
Bir yıldız ismi. Dübb-ü ekber (Büyük Ayı) yıldız kümesinden gözü kuvvetli olan kimselerin görebileceği en küçük yıldız.
SÜHAD
Uyanıklık.
SÜHAF
Verem hastalığı.
SÜHAL
Çocuk doğunca beraber çıkan su. * Zayıf adamlar.
SÜHALE
Küçük tavşan.
SÜHAM
Yabanda biten ot. * Yaz ısısı. * Sıcak yel. * Tegayyür, değişme. * Ziyan, zarar.
SÜHAM
(Sühamî - Sühamiye) Lezzetli, sindirici, hoş içilecek şey. * Kuş yelekleri arasındaki yumuşak tüyler. * Yumuşak kumaş, elbise.
SÜHAN
f. Söz, kelâm. Kavl, lâfz.
SÜHAN-ÂRÂ
f. Düzgün ve güzel söz söyleyen.
SÜHAN-ÇİN
f. Söz getirip götüren, söz toplayan, dedikoducu.
SÜHAN-DÂN
f. Güzel söz söyleyen.
SÜHAN-FEHM
f. Sözün, kelâmın değerini takdir eden.
SÜHAN-GÛ
f. Söz söyleyen, söz söyleyici.
SÜHAN-GÜZAR
f. Güzel konuşan, güzel söz söyleyen.
SÜHAN-PERDAZ
f. Güzel ve düzgün söz söyleyen.
SÜHAN-PİRA
f. Süslü konuşan, süslü söz söyleyen.
SÜHAN-RÂN
f. Güzel söyleyen, güzel konuşan.
SÜHAN-SENC
(C.: Sühansencân) f. Hesaplı ve ölçülü konuşan, lüzumsuz konuşmayan.
SÜHAN-ŞİNAS
f. Söz bilen, sözün kıymetini takdir eden.
SÜHAN-VER
f. Fasih bir şekilde ve düzgün konuşan.
SÜHBE
Derin.
SÜHEYL
Kolay, uygun ve yumuşak. * Semânın güney tarafında ve Yemenden daha iyi görülen bir yıldız adı. (Bunun için buna Süheyl-i Yemâni denir. Kuzey kutup yıldızının naziri, benzeridir.)