Beni İsrail Peygamberlerindendir. Davud (A.S.) ın oğludur. Babasının vasiyyeti üzerine Beyt-ül Makdisi yedi senede inşa ettirdi. Kudüste büyük bir hükümet sarayı yaptırdı. Şark ve garb melikleri kendisine itaate geldiler. Kırk sene hem peygamberlik, hem padişahlık yaptı. Beni İsrailden Yahuda ve Bünyamin oğulları kendi hâkimiyeti altındaydılar. Diğer on kabile diğer İsrail Devletini teşkil ettiler. Yahuda Devleti Süleyman (A.S.) oğulları elinde ve merkezi Kudüs idi. (Bak: Belkıs, Davud)(Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm, cin ve şeytanları ve ervah-ı habiseyi teshir edip, şerlerini men' ve umûr-u nâfiada istihdam etmeyi ifade eden şu âyetler: $ ilâ âhir... $ ilâ âhir... âyetiyle diyor ki: Yerin, insandan sonra, zişuur olarak en mühim sekenesi olan cin, insana hizmetkâr olabilir. Onlara temas edilebilir. Şeytanlar da düşmanlığı bırakmaya mecbur olup, ister istemez hizmet edebilirler ki Cenab-ı Hakk'ın evamirine musahhar olan bir abdine, onları musahhar etmiştir. Cenab-ı Hak mânen şu âyetin lisan-ı remziyle der ki: "Ey insan! Bana itaat eden bir abdime cin ve şeytanları ve şerirlerini itaat ettiriyorum. Sen de benim emrine musahhar olsan, çok mevcudat, hattâ cin ve şeytan dahi, sana musahhar olabilirler."İşte beşerin, san'at ve fennin imtizacından süzülen, maddi ve manevi fevkalâde hassasiyetinden tezahür eden ispirtizma gibi celb-i ervah ve cinlerle muhabereyi şu âyet, en nihayet hududunu çiziyor ve en faideli suretlerini tâyin ediyor ve ona yolu dahi açıyor. Fakat şimdiki gibi; bazan kendine emvat nâmını veren cinlere ve şeytanlara ve ervâh-ı habiseye musahhar ve maskara olup oyuncak olmak değil, belki tılsımat-ı Kur'aniye ile onları teshir etmektir, şerlerinden kurtulmaktır. S.)
SÜLEYMAN ÇELEBİ
İlk mevlid yazan ve bunda en çok muvaffak olan ehl-i velâyet bir zât olup, hicri 780'de Bursa'da vefat etmiştir. "Vesilet-ün Necât", meşhur mevlid kitabının esas adıdır.
SÜLFE
Kişinin aceleyle hazırladığı yemek.
SÜLLAF
(Selef. C.) Selefler. Önce gelip geçmiş olanlar.
SÜLLE
Cemaat, topluluk, çok cemaat. * Çok para.
SÜLLEM
Merdiven, basamak. * Derece. * Tıb: Kulağın içindeki içiçe daireler şeklinde olan boşluğun adı.
SÜLME
Çatlak, gedik.
SÜLT
Hububattan buğdaya benzer bir tanenin adı.
SÜLTA
Uzun ok.
SÜLTAH
Düz kaypak taş.
SÜLUC
(Selc. C.) Karlar.
SÜLUK
(Silk. den) Belli bir gruba girme. Bir yolu takib etme. Bir tarikata bağlanma. Mânevi terakki mertebelerinde devam etme.
SÜ'LUL
Meme başı. * Vücutta meydana gelen siğil, sivilce.
SÜLÜS
Üçte bir. Üç parçadan biri. * Bir yazı çeşidi.
SÜLÜSAN
Üçte iki. Üç kısımdan iki kısım.
SÜLÜSEYN
Üç parçada iki parça, üç kısımda iki kısım. Üçte iki.
SÜLÜSÎ
Sülüsle, yani üçte birle ilgili. * Bir yazı sitili.
SÜM
f. Dört ayaklı hayvanların tırnağı.
SÜM'A
(Bak: Sum'a)
SÜMAK
Hâlis, sâfi.
SÜMAME
(C.: Sümâm) Bir zayıf ot. * Cem etmek, toplamak, biriktirmek.
SÜMANAT
(C.: Sümâni-Sümâniyât) Bıldırcın kuşu.
SÜMENİYYE
Puta tapanlardan bir fırka.
SÜMKAT
Kızıl, kırmızı, ahmer.
SÜMM
Kumaş. * Şey. * Atıf harflerinden bir harf.
SÜMMAK
Türkçede "tadım" denilen ekşi taneler.
SÜMME
Bir tutam ot.
SÜMME
Sonra, ba'dehu gibi mânalara gelen bir zarftır. Bazan istiâre olarak "vav" mânâsına da kullanılır. * Harf-i atıftır. Sonraki mânayı evvelkiyle bağlar veya tertib, mühlet iktizasını ifade eder.
SÜMMEHA
Yalan ve bâtıl nesne. * Yer ile gök arası. * Her tarafa dağılıp gitmek.
SÜMMET-TEDARİK
Sonradan, başka yerlerden tedarik edilmiş olan. Sonradan düşünülmüş, uydurulmuş.
SÜMN
Sekizde bir.
SÜMNE
Kadınların şişmanlamak için kullandıkları bir ilâç.