Her çeşit kötülük içinde olmak. Belâ ve zillete düşmek. Sıkıntıda kalmak. * Haydutluk, eşkiyalık.
ŞEKAYA
şikâyetler. Memnuniyetsizlikler.
ŞEKAZ
Gitmek. * Uzaklık. * Bir adamın gözünün çok değer olması.
ŞEKD (ŞÜKD)
Atâ ve ihsan etmek. Hediye vermek.
ŞEKER
f. şeker.
ŞEKER(E)
Davarın sütü çok olmak. * Dolmak.
ŞEKER-AB
f. İki dost arasındaki kırgınlık, aradaki soğukluk.
ŞEKERGÜFTAR
f. Sözü şeker gibi tatlı.
ŞEKERGÜZAR
(Şeker-güzâr) f. İyilik bilen, teşekkür eden.
ŞEKERHAB
f. Otururken gelen tatlı uyku.
ŞEKERİSTAN
f. Şeker kamışı tarlası.
ŞEKERPARE
f. Çok tatlı ve şekerli olan bir kayısı cinsi. * Bir nakış çeşiti. * Bir cins tatlı.
ŞEKERRİZ
f. Pek tatlı, şeker saçan. * Sevinçten dolayı gelen gözyaşı.şEKEVAT : (şekve. C.) şikâyetler.
ŞEKİB
Sabır, tahammül.
ŞEKİBA
f. Sabırlı, tahammüllü, mütehammil.
ŞEKİL
(Şekl) Biçim, dış görünüş. Çehre. Tarz. Formül. * Şebih ve misil. * Hey'et. * Suret. Surette benzerlik. * Bir adamın tab' ve hevasına muvafık olan şey. * Muhtelif, müşkil işlerin her biri. * Birşeyin gerek hissedilen ve gerek mevhum sureti. * Geo: Bir veya daha fazla hudut vasıtasiyle mahdut ve mahsur olan şey. * Edb: Aruz ıstılahında mısraların sayısına ve kafiyelerin sırasına göre ortaya çıkan şekil. * Gr: Yazıya nokta, hareke ve i'rab koymak.
Ağacın çevresinde kökünden biten fidanlar. * Fercte olan kıllar.
ŞEKİRE
Sütü çok olan davar.
ŞEKK
(C.: Şükuk) Şüphe, zan. Bir şeyin varlığı ile yokluğu arasında tereddüt etmek. * Lüzum. * Yarmak. * Yapışmak.
ŞEKKERÎN
f. Şekerli, tatlı.
ŞEKK-İ KÜFRÎ
Küfürdeki şüphe. Kâfire ait şek.
ŞEKL
(Bak: şekil)
ŞEKLA'
Beyaz dişi koyun. * Hâcet, ihtiyaç.
ŞEKLEN
Şekilce. Şekil bakımından.
ŞEKLÎ
Şekille alâkalı, şekilce. Dış görünüşe dair.
ŞEKM
Sertlik. * Güç. Kuvvet.
ŞEKS
Ahlâksız, yaramaz kimse.
ŞEKT
Bedel etmek, karşılık vermek.
ŞEKUB
Ruşen olmak, parlamak.
ŞEKUFE
(Bak: şükufe)
ŞEKUR
Çok şükreden. Allahın (C.C.) lütuflarına karşı pek fazla memnuniyetini, sevincini gösteren. Az şükredene dahi çok nimet veren Allah (C.C.). (Bak: şükr)
ŞEKVA
Şikâyet, âciz kaldığını ve zayıflığını haber vermek. * Su kabının ağzını açmak.
ŞEKVE
Şikâyet etmek. * Siyahça oğlak derisi.
ŞELA'LA'
Uzun boylu kişi.
ŞELALAT
(Şelâle. C.) Büyük çağlayanlar, şelâleler.
ŞELALE
Büyük çağlayan. Akarsuyun yüksekten çoklukla akması.
ŞELCEM
(C.: şelâcim) şalgam.
ŞELEL
Bir eli tutmaz olmak. * Bir nesneyi seyrek dikmek. * Ovmakla gitmeyen leke.
ŞELİL
(C.: Eşille) Deve ve at ardına yapılan palas. * Çok sulu dere ortası. * Kısa gömlek.