Ş Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • ŞEBZİNDEDAR

    (Şeb-zindedâr) f. Geceleri çalışan, gece vakti işle meşgul olan. * Gece bekçisi. * Geceleri uyumayıp ibadet eden.
  • ŞECAAT

    Yiğitlik, cesurluk. Korkulu anda kalb kuvveti ile cesaretini muhafaza etme. Kuvve-i gadabiyenin vasat mertebesidir. (Şecaatli bir kimse hak için canını fedâ eder. Vazifesi olmayan işe karışmaz. İ.İ.)
  • ŞECB

    Helak etmek, mahvetmek. * Kederlenmek, tasalı olmak.
  • ŞECC

    Baş yarma ve yarılma. * Geminin, denizi yararak yol alması.
  • ŞECCAT

    (şecce. C.) Yüzde ve başta meydana gelen yaralar.
  • ŞECCE

    Başa ve yüze vurarak meydana getirilen yara.
  • ŞECEA

    Küt ve kötürüm kimseler.
  • ŞECEB

    Hüzün ve gussalı olma.
  • ŞECEN

    (C.: Eşcân-şücun) Dal, budak, kol. * Hâcet, ihtiyaç. * Keder, hüzün.
  • ŞECER(E)

    Ağaç. Kütük. * Sülâle. Bir soyun bütün fertlerini gösterir cetvel.
  • ŞECERÂT

    (şecere. C.) şecereler.
  • ŞECERE-İ MAKLU'

    Sökülmüş ağaç.
  • ŞECERE-İ TUBAÂ

    Cennet'teki saadet ağacı, dalları aşağıda ve kökü yukarıda olan Tuba ağacı.
  • ŞECERE-İ YAKTÎN

    Yaktîn ağacı. Kabak kökeni.
  • ŞECERE-İ ZAKKUM

    (Bak: Zakkum)
  • ŞECERİSTAN

    f. Orman, ağaçlık yer, koruluk.
  • ŞECİ'

    Kahraman. Yiğit. Şecaatli.
  • ŞECİB

    Helâk olan, mahvolan.
  • ŞECİR

    Küçük ve kısa ağaç.
  • ŞECN

    (C.: Şücun) Dere içinde ağaçlar arasında olan yol.
  • ŞECR

    İki çenenin arası. * Harcamak, sarfetmek. * Tarh etmek, kovmak.
  • ŞECRA'

    Meşelik.
  • ŞECV

    Gam, gussa. Keder. * Tezyin-i savt. Yâni sesi güzelleştirmek.
  • ŞECZE

    Zayıf yağan yağmur.
  • ŞEDAİD

    (Şedâyid) Afât. Meşakkatli haller. Şiddetli musibetler.
  • ŞEDAK

    Ağızın her iki yanının geniş olması.
  • ŞEDAKA

    Çok konuşan kadın.
  • ŞEDAR

    Sözü şiir ile kesme. * Hayvan bağlanan yer.
  • ŞEDD

    Sıkı bağlama, sıkı bağlanma, sıkma. * Tasvir.
  • ŞEDDAD

    Kâfir. * Çok eskiden Yemen'de Âd Kavminin hükümdarı Allah'a isyan ederek Cennet'e benzetmek iddiasiyle İrem bağını yaptırmış, bu bağdaki köşke girmeden kavmi ile yani taraftarlariyle birlikte gazaba uğramış, çarpılmış, yerin dibine geçmiştir. (Bak: Enaniyet)
  • ŞEDDADANE

    f. şeddad gibi, ona benzer surette, zâlimce.
  • ŞEDDADÎ

    Çok büyük ve sağlam yapı.
  • ŞEDDE

    Birinci hamle.
  • ŞEDDE

    Kur'an-ı Kerim okurken tek sessiz harfin iki defa okunmasına yarayan işaret. ( $ ) * Seğirtmek. Yürümekle şiddet göstermek. Bir şeyi kuvvetlendirmek, sağlamlaştırmak.
  • ŞEDD-İ NİTAK-I HİMMET

    Himmet kuşağını kuşanma. İşe ciddi, gayretle sarılma.
  • ŞEDD-İ RİHAL

    Hayvana semer vurma. Yolculuk için hayvanın semerini bağlama. * Yolculuğa çıkma.
  • ŞEDE

    Çok hırslı olmak.
  • ŞEDEF

    (C.: Şüduf) Her nesnenin şahsı.
  • ŞEDH

    Baş yarmak. * Kırmak. * Atın yüzünde beyazlığın çok olması.
  • ŞEDH

    Tembel olmak.
  • ŞEDİD(E)

    Sert, sıkı, şiddetli. * Musibet, belâ. * Tecvidde: Rahve harflerinin zıddı olan, sükûn ile harf söylendiğinde sesin akmaması hali.
  • ŞEDİDE-İ MECHURE

    Elif, cim, dal, tı, ba harfleridir. Bunların zıddı: Rehavet (rahvet) ile Beyniye sıfatıdır.
  • ŞEDİDE-İ MEHMUSE

    Kaf ve tâ harfleri.
  • ŞEDİD-ÜL MİHAL

    Şiddetli kuvvet. Ağır ve şiddetli azab.
  • ŞEDİD-ÜŞ ŞEKİME

    Şedid-ün nefs; yani başkasına boyun eğmekten çekinen ve kibirlenen.
  • ŞEDKAM

    Geniş, vâsi.
  • ŞEDV

    Irlamak; teganni ve terennüm.
  • ŞEF'

    Çift. * Kurban bayramı günü. * Namazların her iki rek'atı demektir. Dört rek'atlı bir namazın evvelki iki rek'atında Şef'-i evvel, diğer iki rek'atına da Şef'-i Sâni denilir. Üç rek'atlı namazın üçüncü rek'atı da Şef'i sâni'dendir.
  • ŞEFA

    Kenar, taraf, uç.
  • ŞEFAAT

    Şefaat etmek. Af için vesile olmak. * Fık: Âhiret günü bir kısım günahkâr mü'minlerin affedilmeleri ve itaatli mü'minlerin de yüksek mertebelere ermeleri için Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm ve sâir büyük zâtların Allah Teâlâ'dan (C.C.) niyaz ve istirhamda bulunmalarıdır.