Yakınlaşmak. Yaklaşmak. * Zamanı gelmek. Vakti yakın olmak.
TAKARRÜM
Tatlı tatlı yeme.
TAKARRÜR
Kararı verilmek.* Yerleşmek. Kararlaşmak.
TAKARRÜŞ
Kesbetmek, almak, kazanmak.
TAKARU'
Kur'a atışmak.
TAKARÜB
Birbirine yakın olmak.
TAKAS
Vereceğini alacağına karşılık tutmak suretiyle ödeşmek, sayışmak, değişmek.
TAKASSİ
Bir şeyin aslını esasını araştırma.
TAKASSU'
Dühul etmek, girmek.
TAKASSUF
Kırılmak.
TAKASUR
(Kasr. dan) Bir işi mümkün iken yapmama. Esirgeme.
TAKASÜM
Kısmet edişmek. * Birbirine yemin vermek.
TAKAŞKUŞ
Hastanın iyi olması. * Derinin soyulması. * Her yerden yiyecek istemek.
TAKAŞŞU'
Havanın açılması.
TAKAŞŞUR
(Kışr. dan) Kabuk bağlama, kabuklanma.
TAKAŞŞÜF
Maişet şiddeti, geçim zorluğu.
TÂKAT
Güç, kuvvet. İktidar.
TÂKATFERSÂ
f. Dayanılmaz, tâkat götürmez.
TÂKATGÜDAZ
f. Tâkati kaldıran, gücü kuvveti eriten, mahveden.
TÂKAT-I BEŞER
Beşer gücü ve kuvveti. İnsana mahsus kuvvet.
TÂKATŞİKEN
f. Tâkati tüketen.
TAKATTUB
Kaşların çatılması. * Buruşma.
TAKATTUF
Yüz ekşitmek.
TAKATTUR
Damla. Damlama. Damla damla akma. * Ud ağacı ile buhurlanma. * Vuruşmağa hazırlanma. * Bir kimse kendini bir yerden atma. * Ağacın dalı kopup düşme. * Bir adamı yanı üzere düşürmek. (Kamus'dan)
TAKATU'
Kesilmek. Kesişmek.
TAKATÜL
Kıtal edişmek, döğüşmek, vuruşmak.
TAKAUD
Oturmak.
TAKA'UR
(Ka'r. dan) Çukurlaşma. * Kuyunun derin ve çukur olması.