Şuur altı. Şuur haricinde olarak açılıp yayılan zihnî faaliyet.(Taht-eş şuur, gayr-ı meş'urdan vâzıhan farklıdır. Hâfızada teraküm etmiş, fakat bu anda kendisini düşünmediğimiz hâtıralar, gayr-i meş'ur ve kaimdirler. Fakat taht-eş şuur değildirler. L.R.)
TAHTGÂH
f. Başşehir, başkent. * Taht yeri.
TAHT-I BELKIS
Belkıs'ın tahtı. (Çok eski mecusi Yemen padişahlarından Şerahil'in kızı Belkıs, başka kardeşi olmadığından babasının yerine Yemen'e hükümdar olmuş idi. Sonra Süleyman Aleyhisselâm ile evlendi. Onun mu'cizeleriyle imana geldi.) Bak: Hüdhüd, Süleyman (A.S.)
TAHT-I ESARET
Esaret altı.
TAHT-I HÜKÜM
Hüküm altına.
TAHT-I HÜMÂYUN
Padişahların merasim sırasında oturdukları sedir.
TAHT-I MÜZAKERE
Konuşulmakta olan.
TAHT-I REVAN
Dört kişi veya iki katırla taşınan nakil vasıtası.
TAHTİB
Odun toplamak.
TAHTİE
Bir kimseyi veya bir şeyi hatalı görmek, hata isnad etmek, yanıltmak. "Bu hatadır" diye iddia etmek. * Ist: "Mezhebim haktır, hata ihtimali var. Başka mezheb hatadır, savaba ihtimal var" diyenler ki, bu hatalı anlayışa izafeten "Tahtie" denmiştir.
TAHTİM
Mühürleme. Mühür basma. * Tamamlama.
TAHTİT
Zayıflık. * Kurmak. * Pare pare etmek, parçalamak.
TAHTİT
(Hatt. dan) Çizme. Çizgi ile belli etme. * Çizgi.
TAHTİYE
Hatâya düşürmek, yanıltmak.
TAHT-NİŞİN
Taht'a oturan. Hükümdar. Padişah.
TAHUN(E)
(C.: Tavâhin) Su değirmeni.
TAHUR
Tâhir. Hem temiz hem temizleyici. Çok temiz.
TAHV
Düşmek. * Çekip uzatmak.
TAHVE
Eti pişirmek.
TAHVİD
Sür'atle gitmek, hızla gitmek.
TAHVİF
Korku vermek. Ürkütmek. Korkutmak.
TAHVİFÂT
(Tahvif. C.) Korkutmalar. Korkuya düşürmeler.
TAHVİFEN
Korkutarak.
TAHVİL
Bir halden başka bir hale getirmek. Değiştirmek. * Döndürmek. * Faizli borç senedi.