Deprenmek, hareket etmek. * Perakende olmak, dağılmak.
TASA'UB
Güçleşme. Güç olma.
TASA'UD
(Suud. dan) Yukarı çıkma. * (Gaz veya buhar) yükselme.
TASAVİR
(Tasvir. C.) Tasvirler, resimler.
TASAVÜL
Karşılıklı hamle etmek.
TASAVÜN
Hıfzetmek, korumak.
TASAVVU'
Ayrılmak, perâkende olmak.
TASAVVUF
Kalbi dünyanın fâni işlerinden ayırıp Allah (C.C.) sevgisi ile bağlamak. Tarikat ehli olmak. (Bak: Tarikat)(İmam-ı Gazalî, İmam-ı Rabbanî gibi muhakkıkin-i ehl-i tarikat derler ki: "Birtek Sünnet-i Seniyyeye ittiba' noktasında hâsıl olan makbuliyet, yüz âdâb ve nevâfil-i hususiyeden gelemez! Bir farz, bin sünnete müreccah olduğu gibi; bir Sünnet-i Seniyye dahi, bin âdâb-ı tasavvufa müreccahtır!" demişler. M.)
TASAVVUFÎ
Tasavvufla alâkalı. Tasavvufa ait.
TASAVVUH
Yaş otun üstü sıcaktan kurumak.
TASAVVUR
Bir şeyi zihinde şekillendirmek. Tasarlamak. * Düşünce, tasarı. Arzu. (Bak: Dimağ)
TASAVVURAT
(Tasavvur. C.) Tasavvurlar.
TASAVVURÎ
Tasavvurla alâkalı. Tasavvura ait.
TASAVVUR-U ŞAHSÎ
şahsî düşünce. şahsa ait tasavvur. (Bak: Himmet)
TASAVVÜN
Kendini sakınmak.
TASAYKUL
Pürüzsüzlük.
TASAYUH
Birbirine çağırmak.
TASAYYUD
(Sayd. dan) Ava gitme. Avlanma. Ava çıkma.
TASAYYUF
(Sayf. dan) Yazlıkta oturma, yazlama, bir yerde yaz mevsimini geçirme.
TASBİH
Rüzgârdan dolayı otun kuruması. * Sütü su ile karıştırıp içirmek.
TASDİ'
Rahatsız etmek. Sıkmak. Baş ağrıtmak. * Yarmak. * Perâkende etmek, dağıtmak.
TASDİK
Doğruluğunu kabul etmek. Bir kararın nizama, şeriata, kanuna uygun olduğunu kabul edip imzalamak. (Bak: Dimağ)
TASDİKAN
Tasdik için. Tasdik suretiyle.
TASDİKAT
(Tasdik. C.) (Ka, uzun okunur) Tasdikler, onaylamalar, doğrulamalar.
TASDİKGERDE
Kabul edilmiş, tasdik edilmiş. Doğru olduğu bilinmiş.
TASDİM
Tokuşmak.
TASDİR
İcra etme. Vaz' etme. * Başlama. * Başlangıç yazma. * Örtme. * Başa geçirme, başa koyma. * Yazma. * Çıkarma, çıkartma.
TASDİYE
Alkış. El çırpma. (Sadadan veya saddan me'huz olarak ses çıkartmak veya vazgeçirtmek demektir ki, bu iki itibar ile birini çağırmak veya eğlenip oynamak gibi herhangi bir maksadla el vurmaktır.) (E.T.)
TASE
f. Tasa, keder, kaygı.
TASEL
Serabın uzaktan su gibi görünmesi.
TA'SENE
Ahlâkı yaramaz kadın. * Çok, kesir.
TASFİD
Muhkem ve sağlam bağlamak.
TASFİF
(C.: Tasfifât) (Saff. dan) Sıralama, saf saf dizme. * Sağ elinin ayasını sol elinin arkasına vurmak.