Musallat etmek. Birini başka birine belâ etmek. Sataştırmak.
TASLİYE
Sallâllahü Aleyhi Vesellem diyerek dua etmek. * Bir şeyi yakmak için ateşe atmak. (Bak: Sallâllahü Teâlâ)
TASM
Âd taifesinden bir kabile. * Mahvetmek veya mahvolmak.
TASME
f. Kayış halka. Tasma.
TASMİD
Hükmetmek. İçini doldurmak.
TASMİM
Bir şeyi önceden iyice kararlaştırmak. Azimet-i sadıka ile kastetmek. * Muhkem kılmak. * İnkâr etmek. * Endişe edip kaçınmamak.
TASMİT
Susturma.
TASNİ'
Düzme. Uydurma. Yakıştırma. * Bir san'atla meşgul kılma. * Güzel terbiye etme.
TASNİÂT
(Tasni'. C.) Hakiki olmayan yapmacık hareketler.
TASNİF
Sınıflara ayırmak. Sınıflandırmak. * Kitap yazmak. Kitap tertib etmek.
TASNİFÂT
(Tasnif. C.) Tasnif edilmiş eserler.
TASRAH
Karınca. * Bit.
TASRE
(Süt) koyu olmak. * Su dibinde olan balçık. * Balçıklı su. * Dirlik, iyi olmak.
TASRİ'
Bir beytin iki mısraını da kafiyeli yapma. * Bütün mısraları kafiyeli manzume yazma. * Yere vurmak. * İki parça etmek.
TASRİD
Azaltmak.
TASRİF
İstediği şekilde idare etmek. Maslahatta tasarrufa izin vererek mutasarrıf kılmak. * Bir şeyi bozup değiştirerek türlü şekillere koymak, evirip çevirmek. * Gr: Bir kelimenin veya fiilin çeşitli zamanlara göre sıra ile söylenişi. Sarf kaidesi üzere kelimenin şeklini başka kelimelere tebdil eylemek. Meselâ: Türkçe'de bir fiilin tasrifi: Hal sigasına göre: Gelmek fiilinin şekli: Geliyorum, geliyorsun, geliyor, geliyoruz, geliyorsunuz, geliyorlar gibi.
TASRİH
Belirtmek. Açık açık anlatmak. Zâhir ve ayân kılmak.
TASRİHAT
(Tasrih. C.) Açık açık anlatmalar. İzah etmeler.
TASRİHEN
Açık olarak, açıktan bildirerek.
TASRİYE
Koyunun sütü çoğalsın diye birkaç gün sağmayıp bırakmak.
TASS
(Tasse) Oğlancıklar oyunundan bir oyun.
TASS (TASSE)
(C.: Tâs-Tusûs-Tassât) Tas, çukurca kap.
TASSUC
(C: Tasâsic) Cânip. Nâhiye. İki tane.
TAST
(C.: Tısâs-Tısât) Büyük tas.
TASTİM
Tamamlamak. Tekmil etmek. * Muhkem etmek, sağlamlaştırmak.
TASTİR
(Satr. dan) Yazı yazma. Satırlar meydana getirme.
TASVİB
Münasib görmek. Uygun ve doğru bulmak. * Aşağı indirmek.
TASVİBÂT
(Tasvib. C.) Tasvib edilip uygun görülen şeyler.
TASVİBEN
Doğru bularak, tasvib ederek, münâsib görerek.
TASVİBKERDE
f. Doğru bulunmuş, tasvib edilmiş, münasib görülmüş.
Hiss ve mahsusata münhasır olan ifâde. * Bir şeyi söz veya yazı ile anlatmak. Resim yapmak. * Bir şeye şekil ve suret vermek. Resim. * Edb: Görebildiğimiz ve hissedebildiğimiz şeyleri bize gösterebilecek veya hariçte vücudu olmayan fakat hissedilen şeyleri duyurabilecek meleke.