T Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • TEBERRA

    Uzak durma. Sevmeyip yüz çevirme.
  • TEBERRİ

    Alâkasız olma. Sevmeyip yüz çevirme. * Temiz olma.
  • TEBERRU'

    Bağış. Bir malın karşılıksız olarak verilmesi. Mecburiyet olmadığı hâlde birisine bir malı vermek. Hayırlı işlerde yardım ve ihsanda bulunmak.
  • TEBERRUAN

    Teberru ederek, teberru suretiyle, bağışlayarak.
  • TEBERRUÂT

    (Teberru'. C.) Teberrular, bağışlar, bağışlamalar.
  • TEBERRUZ

    İktifa etmek, yetinmek.
  • TEBERRÜ'

    Pâk ve temiz, halis ve helâl olmak.
  • TEBERRÜC

    Açık saçık olmak. * Kadının süslenip yabancılar içinde gezmesi. (Câhiliyet devrinde olduğu gibi)
  • TEBERRÜD

    Soğuma, serinleme, soğuk hâle gelme. * Soğuk suya girme.
  • TEBERRÜK

    Bir şeyi bereket veya saadet vesilesi sayarak almak veya vermek. Uğur ve bereket saymak. * Hayr-ı İlâhiye hissedâr olmak.
  • TEBERRÜKEN

    Uğurlu ve mübarek olarak. Bereket mevzuu ederek.
  • TEBERRÜM

    Muztarib olmak, ıztırab ve acı çekmek.
  • TEBERRÜR

    Allah rızasına çalışma.
  • TEBERRÜZ

    Görünme, meydana çıkma.
  • TEBERTUM

    Büyüklük taslama. * Hiddetlenme, öfkelenme, kızma.
  • TEBERZİN

    f. Eskiden harp âleti olarak kullanılan ve eyere asılan küçük savaş baltası.
  • TEBESSÜL

    Somurtma, surat asma. Yüzünü ekşitme.
  • TEBESSÜM

    Gülümseme. Nazikâne ve dişlerini göstermeyerek gülme.
  • TEBESSÜMAT

    (Tebessüm. C.) Gülümsemeler, tebessümler.
  • TEBESSÜM-KÜNAN

    f. Gülümser tarzda, gülümseyerek.
  • TEBESSÜR

    Sivilce çıkma.
  • TEBEŞBÜŞ

    Küçükten büyüğe güler yüz gösterme.
  • TEBETTÜL

    Halkdan ayrılmak. * Mâsivadan kesilip ihlâs ile Hakka yönelmek ve ubudiyet etmek. * Evlenmekten vaz geçip zâhidlik etmek.
  • TEBEVVÜ'

    Makam tutmak.
  • TEBEVVÜL

    Bevl etmek. İşemek.
  • TEBEYYÜN

    Belli olmak. Sabit olmak. Görünüp anlaşılmak.
  • TEBEYYÜT

    Geceleyin yağma etme. * Bir işi gece yapmak.
  • TEBEZZUH

    Tekebbürlenmek, gururlanmak.
  • TEBEZZUK

    (Büzâk. dan) Tükürme.
  • TEBEZZÜL

    Terk-i hıfz etmek; yâni ne olursa sakınmayıp her yerde kullanmak.
  • TEBEZZÜL

    Yarılma. Şakk.
  • TEBHAL

    (Tebhâle) Dudak kabartısı.
  • TEBHİC

    (Behic. den) Güzelleştirme.
  • TEBHİH

    Sıcaklığın az olması.
  • TEBHİL

    (Bahal ve Buhl. den) Bir kimse için "pinti, hasis" deme.
  • TEBHİR

    Buharlaştırma. Buhar hâline getirme. * Tütsüleme.
  • TEBHİT

    Ağlatmak.
  • TEBİ'

    Yardımcı, yardak. * Sığır yavrusu.
  • TEBİA

    Zulümle ve zorla alınmış olan kumaş.
  • TE'BİD

    (C.: Te'bidât) (Ebed. den) Ebedileştirme, sonsuzlaştırma.
  • TEB'İD

    Uzaklaştırma. Bir yerden bir yere sürme, kovma.
  • TE'BİDÂT

    (Te'bid. C.) Ebedileştirmeler, sonsuzlaştırmalar, te'bidler.
  • TE'BİL

    Deveyi katarıyla getirmek.
  • TE'BİN

    Ölmüş bir kimsenin iyiliklerini hatırlayıp söyleme. * Bir kimseyi yüzüne karşı ayıplama.
  • TE'BİR

    (Ağaçları) aşılama, (ağaçlara) aşı yapma.
  • TE'BİS

    Horlama. Hakaret.
  • TE'BİYE

    Yüksek sesle okumak.
  • TEB'İZ

    Bölmek. Bölük bölük etmek. Bir kısma ait etmek.
  • TEBK

    Dolu olmak, dolmak.
  • TEBKİR

    Acele etmek.