T Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • TEBAYÜNÂT

    (Tebayün. C.) Tebayünler, iki şey arasındaki farklılıklar.
  • TEBAYÜN-İ EFKÂR

    Fikirlerin aykırılığı. Düşüncelerin farklı olması.
  • TEBAYÜN-İ MESALİK

    Mesleklerin farklılığı.
  • TEBAZÜL

    Birbirine bahşiş etmek.
  • TEBB

    Zarar, ziyan, hasar, kayıp.
  • TEBBAN

    Saman satan, samancı.
  • TEBCİL

    Ağırlamak. Yüceltmek. Birisine ta'zim etmek. Hürmetle hareket etmek.
  • TEBCİLEN

    Ağırlıyarak, tâzimen.
  • TEBDİL

    Değiştirmek. Tağyir etmek. Bir şeyi başka bir hâle veya şeye değiştirmek.
  • TEBDİLÂT

    (Tebdil. C.) Tebdiller, değiştirmeler.
  • TEBDİLEN

    Değiştirerek. Tağyir ederek.
  • TEBDİL-İ HEVÂ

    Hava tebdili. Hava değişikliği.
  • TEBDİL-İ MEKÂN

    Yer değiştirme.
  • TEBEA

    (Tâbi. C.) Tâbi olanlar, uyanlar.
  • TEBEAN

    Tâbi olarak. Uyarak.
  • TEBECBÜC

    Sevinmek.
  • TEBECCÜS

    Suyun açıktan akması.
  • TEBEDDİ

    Sahraya çıkmak, çöle çıkmak.
  • TEBEDDÜ'

    Başlamak.
  • TEBEDDÜ'

    Ehl-i Sünnetten iken başka mezhebe girme. * Dinini değiştirme. İrtidad. * İyi olan ahlâkını bozup değiştirme.
  • TEBEDDÜD

    Perâkende olmak, dağılmak.
  • TEBEDDÜL

    Başkalaşmak. Değişmek. * Yeni hey'ete, başka kıyâfete girmek. (Bak: Hudus)
  • TEBEDDÜLÂT

    (Tebeddül. C.) (Bedel. den) Tebeddüller, değişiklikler, tagayyürler, tahavvülât.
  • TEBEDDÜLÂT-I CESİME

    Büyük değişiklikler.
  • TEBEH

    (Bak: Tebah)
  • TEBEHHUR

    (Bak: Tebahhur)
  • TEBEHHÜL

    Tahsil için sıkıntı ve zahmet çekme.
  • TEBEHHÜM

    şüpheli ve belirsiz olma.
  • TEBEHHÜR

    Tıb: Kısa ve sık nefes alma.
  • TEBEHKAR

    (C.: Tebehkâran) f. Mahveden, harab eden. Bitiren.
  • TEBEÎ

    Kasdî olmayan. * Tâbi olarak. * Başkasının vücuduyla kaim olan. * Müstakil olmayıp başkasına tâbi olarak. (Bak: Tebaî)
  • TEBE-İ TABİÎN

    Tabiînden olan birisinden (yâni ikinci derecede olarak) hadis nakletmiş olan. Veya Tabiîn olanlardan ders almış, onlara uymuş müslümanlar.
  • TEBEKKÜL

    Karışmak.
  • TEBEKKÜM

    (Bekem. den) Dili tutulma. Konuşurken tutulup kalma.
  • TEBELBÜL

    Lisanların muhtelif ve muhtelit olması. Bazısı Arapça, bazısı Farsça ve Türkçe olmak gibi. * Karışıklık.
  • TEBELBÜL-Ü AKVAM

    Muhtelif kavimlerden ibaret bir cemaatin kısım kısım olmaları, muhtelif dil konuşmaları. (Bak: Babil)
  • TEBELBÜL-Ü ELSİNE

    Dillerin karmakarışık olup anlaşılmaz hale gelmesi.
  • TEBELLEŞ

    Birbirine geçmiş, karmakarışık, karışmış.
  • TEBELLUH

    Tekebbürlenmek, gururlanmak, kibirlenmek.
  • TEBELLÜC

    Sabah yeri ağarmak.
  • TEBELLÜD

    Ağır, tembel olma. * Bir şeye tahassür ve teessüf etme. Pişmanlıktan dolayı "hay meded" diye ellerini birbirine çarpma. * Yere düşme.
  • TEBELLÜĞ

    Anlayıp alma. Yetişme, erişme. * Tebliği kabul etme.
  • TEBELLÜH

    Ahmak olmak. * Suretâ ahmaklık göstermek. * Kaybolmuş bir şeyi araştırmak. * Yolu bilmeyen kimse, erbâbından sorup araştırmayarak gitmek.
  • TEBELLÜL

    (C.: Tebellülât) Nemlenme, ıslanma.
  • TEBELLÜR

    Billurlaşmak. Parlak, şekilli olup ve donup katılaşmak. * Açığa çıkmak. Meydana çıkmak.
  • TEBEN

    Zeyrek, akıllı kimse.
  • TEBENNİ

    Evlât edinme.
  • TEBER

    f. Balta.
  • TEBERKU'

    Yüzünü örtme, peçeleme. Yaşmaklanma.
  • TEBERNÜS

    Bürnüs giymek.