Birbirinden kaçmak. Ürkmek. * Uzağa çekilmek. * Bir mes'elenin halli için hâkime başvurmak. * Edb: Kulağa hoş gelmeyen hece veya kelimelerin bir arada bulunması.
TENAFÜR-Ü KULÛB
Kalblerin birbirinden nefret etmesi.
TENAFÜS
(C.: Tenâfüsât) Hased etme. Çekememe.
TENAGGUM
Şarkı söylemek.
TENAGGUŞ
Hareket etmek.
TENAHHİ
Bir yana çekilme, alarga durma. * Irak olma.
TENAHHUM
Tükürmek. * Asık suratlı olmak, ekşi yüzlü olmak.
TENAHİ
Son bulma, bitme, tükenme. * Yasağı kabul ile geri durmak.
TENAHNUH
Öksürerek boğazını açmak, öksürmek. Öhö öhö demek. * Fık: Zaruret olmasa bu öksürük namazı bozar.
TENAHÜD
Tevzi etmek, dağıtmak. * Hediye vermek, atâ etmek.
TENAİ
Uzaklık.
TENAKKİ
Muhayyer olmak.
TENAKKUB
Nikab örtünmek, yüze peçe örtmek.
TENAKKUL
(Nukl. den) Bir yerden başka bir yere geçme. * Nakletme. * Bir makamdan başka makama intikal etme.
TENAKKUR
Müçtemi olmak, içtima etmek, toplanmak.
TENAKKUS
Eksilmek.
TENAKKUT
(Nokta. dan) Benek benek olma. Nokta nokta olma.
TENAKKUZ
Kırılmak. * Bozulmak.
TENAKKUZ
Halâs olmak, kurtulmak.
TENAKUS
Noksanlaşmak. Azalmak. Eksilmek.
TENAKUSÂT
(Tenakus. C.) Eksilmeler, azalmalar.
TENAKUZ
Sözün birbirini tutmaması. Konuşmada beyan edilen söz ve fikirlerin birbirine zıt olması. * Man: İki şeyin birbirine nakiz olması. Bir şeyin nakizi, o şeyin ref'inden (kaldırılmasından) ibarettir.
TENAKUZÂT
(Tenakuz. C.) Tenakuzlar.
TENAKÜH
Nikâhlanmak.
TENAKÜR
Bilmezlikten gelmek. Tecâhül etmek. * Birbirine adâvet etmek.
TENANİR
(Tennur. C.) Ocaklar, fırınlar, tandırlar. * Su pınarları.
Unutmuş görünmek. Unutmak. Kendini unutmuş gibi göstermek. (Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyân veya tenâsi edilse; ezhân enelere dönüp etrafında gezerler. M.) (Bak: Vicdan)
TENASSUH
Nasihat almak, aklı başına gelmek. * Başkası hakkında iyilik istemek.
TENASSUK
Nizâmına koyma, tertib etme, düzenleme.
TENASSUR
Nasrânileşme. Hıristiyan dinine girme.
TENASSÜB
Dikilip durma.
TENASUF
Yarıya bölmek.
TENASUH
Birbirine nasihat etme.
TENASUK
Nizam üzere dizilme.
TENASUR
Yardımlaşma. Karşılıklı yardım etme. * Haberler birbirini tasdik eylemek.
TENASÜB
Uygunluk, uyma, tutma. Yakınlaşma. * Nisbet, kıyas. * İki adet birbirine nisbet edilerek yapılan hesap usulü. * Edb: Mânaca birbirine uygun kelimeleri bir arada söze güzellik vermek maksadı ile zikretmek.
TENASÜH
İslâmdan hariç olan batıl bir fırkaya göre, ruhun bir bedenden başka birinin bedenine intikâl eder diye olan batıl inanışları. * Miras sahibinin ölümü ile malının vârisine geçmesi. (Bak: Mumya)
TENASÜH-VÂRİ
f. Tenasühe benzer bir surette.
TENASÜL
Türemek. Nesil yetiştirmek. Üremek. Birbirinden doğup türemek.