T Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • TENEZZİ

    Evmek, sür'at, acele etmek.
  • TENEZZÜH

    Uzaklaşmak. * Gezinti. Bağ ve bahçe gibi yerlere gam ve kederi izale için çıkmak. * Kusur, pislik ve ayıptan uzak olmak.
  • TENEZZÜH-Ü ZÂTÎ

    Zata mahsus tenezzüh. Yani zatının bütün noksan sıfatlardan, kusurlardan temiz ve uzak oluşu.(Zât-ı Vâcib-ül Vücud'un vücub-u vücuduna ve kudsiyetine lâyık bir tarzda ve istiğna-i zâtîsine ve gınâ-i mutlakına muvafık bir surette ve kemâl-i mutlakına ve tenezzüh-ü zâtîsine münâsib bir şekilde, hadsiz bir şefkat-i mukaddese ve nihayetsiz bir muhabbet-i münezzehesi vardır. M.)
  • TENEZZÜL

    (C.: Tenezzülât) İnme, düşme. Aşağılama. * Gönül alçaklığı. Karşısındakinin seviyesine göre tevâzu ile konuşmak. * Yavaş yavaş inmek. Mekânını yukarıdan aşağıya nakletmek.
  • TENEZZÜL

    Hasis ve cimri olmak. * Asılsız olmak.
  • TENEZZÜLÂT-I İLÂHİYE

    Cenab-ı Hakk kelâmiyle, kullarının anlayış seviyelerine göre konuşması ve derin hakikatları, anlıyabilecekleri ifadelerle beyan etmesi.
  • TENEZZÜLEN

    Alçak gönüllülükle, tevâzu ve mahviyet içinde, kibirsizlikle.
  • TENEZZÜL-Ü EMTAR

    Yağmur yağması. Yağmur katrelerinin inişi.
  • TENEZZÜR

    Korkmak. * Adak adamak, nezretmek.
  • TENFİH

    Yorma, güçsüz bırakma.
  • TENFİH

    (C.: Tenfihât) (Nefh. den) Üfleyip şişirme. * Çok üfleme.
  • TENFİL

    Ziyade etmek, çoğaltmak. * Kandırmak.
  • TENFİR

    (Nefret. den) Ürkütme, korkutma. * Nefret ettirme. * Mekruh ve müstehcen isim takma. * Galibiyetle hükmetme. * (Nefir. den) Asker toplama.
  • TENFİS

    (C.: Tenfisât) (Nefes. den) Nefeslendirme, soluklandırma, ferahlandırma.
  • TENFİŞ

    (C.: Tenfişât) Pamuk gibi atma. Yün ditme.
  • TENFİT

    Çok kaynatmak. * Neftlemek.
  • TENFİZ

    Silkmek. * Saçmak, dağıtmak.
  • TENFİZ

    İnfaz etmek. Hükmünü yürütmek. * İçinden geçirmek ve öteye çıkarmak.
  • TENFİZ

    Sıçratma. Sıçramaya zorlama.
  • TENFİZ-İ AHKÂM

    Hükümleri yürütmek, kanunları tatbik etmek.
  • TENG

    f. Dar, sıkıntılı, melul, kederli. * Kıtlık.
  • TENGÇEŞM

    f. Açgözlü.
  • TENGDİL

    (C.: Tengdilân) f. Yüreği dar. İçi sıkıntılı.
  • TENGÎ

    f. Darlık. * Züğürtlük.
  • TENGİS

    (Nags. dan) Hayatını tasalı, kederli kılmak.
  • TENGİZ

    Zindeliği sarsılma, zindeliğini sarsma.
  • TENGNA

    f. Dar yer. Geçit, boğaz. Sıkıntılı yer. * Mezar.
  • TENHA

    f. Boş yer. Kimsesiz yer. * Yalnız, tek.
  • TENHANİŞİN

    f. Tek başına oturan. Yalnız oturan.
  • TENHAREV

    f. Yalnız giden.
  • TENHAYÎ

    f. Yalnızlık, ıssızlık, tenhalık.
  • TENHIYE

    Irak etmek, uzaklaştırmak. * Gidermek. * Silkmek. * Çıkarmak.
  • TENHİB

    Suya gayet yakın olmak.
  • TENHİL

    Elek ile eleme.
  • TENHİYE

    İçinde suyu az olan çukur.
  • TE'NİB

    Ayıplamak. * İncitmek.
  • TENİDE

    f. Örümcek ağı. * Örülmüş, dokunmuş.
  • TEN'İL

    Nallama, nallanma.
  • TEN'İM

    Nimetlendirmek. Bolluk içinde olmak. Rahat ve refah kılmak. * "Neam" diye cevap vermek.
  • TE'NİS

    Ürkekliğini gidermek. Alıştırmak. * Bir hayvanı terbiye ederek işe yarar hale getirmek.
  • TE'NİS

    Bir kelimenin sonuna te'nis alâmeti olan ( ) ilâve ederek müennes yapmak.
  • TE'NİS-İ EZHAN

    Zihinleri alıştırmak, anlayışı kolaylaştırmak.
  • TEN'İŞ

    Yukarı kaldırma.
  • TENİZE

    Uç, etek.
  • TENİZE-İ KÛH

    Dağ eteği.
  • TENKIYE

    Tıb: Şırınga âleti. * Temizleme, tathir.
  • TENKİB

    Dönmek veya döndürmek.
  • TENKİB

    Dolaşıp gezmek. * Ticaret yapmak. Tefahhus etmek. * İnceden inceye araştırmak.
  • TENKİD

    Bir kimse veya şeyin iyi veya kötü taraflarını bulup meydana çıkarmak.Tenkid yapıcı veya yıkıcı olabilir. Tenkitten maksat, doğrunun ve yanlışın iyi niyetle ortaya konulması, hakikate ulaştıracak yolun ve imkânların gösterilmesidir. Sadece yanlışı söylemek, doğruyu göstermemek yıkıcı bir tenkiddir. Tenkid edenin, tenkid edeceği mesele hakkında bilgili olması gerekir. Tenkide his, ihtiras, menfaat, peşin hüküm araya girmemeli, tenkid konusunda Hz. Ali'nin (R.A.) şu sözünü unutmamalıdır: "Sen hakikatı insanla bilemezsin, önce hakikatı tanı, sonra ehlini de tanırsın." (Bak: Gıybet)
  • TENKİH

    Araştırıp, dikkat edip bir şeyin sonuna hakikatına ermek. * Bir şeyin fazla ve gereksiz kısımlarını çıkarıp kısaltarak düzeltmek. * Temizlemek. * Bütçe tanzimi için maaşları azaltmak.