Menatın, yani illetin ayıklanması. Usul-ü Fıkhın kıyas bahsine ait bir ıstılahtır. Kıyasın dört rüknünden biri olan illetin, diğer benzeri hususiyetlerden ayıklanmasıdır. Şöyle ki: Şâri (Allah C.C.) bir hükmü bir sebebe bina eder. Fakat o illetle beraber hükme te'siri olmayan birçok özellikler de bulunur. Bu yabancı özellikleri ayıklamak ve esas sebebi meydana çıkarmak gerektir. İşte bu, bir tenkih-ül menat çalışmasıdır.
TENKİL
Uzaklaştırmak. Tepeleyip sindirmek. * Başkalarına ders ve ibret olacak şekilde ceza vermek. Rezil ve rüsvay eylemek. * Zincire vurmak.
TENKİL
Mübâlağa ile nakletmek.
TENKİLÂT
(Tenkil. C.) Örnek olacak biçimde cezâlandırmalar. * Düşmanları tepelemeler. * Uzaklaştırmalar.
TENKİR
Sıçratmak. * Ok çevirmek.
TENKİR
Tanınmayacak bir hale koymak. * Gr: Bir ismi harf-i tarifsiz kullanarak belirsiz yapmak. Gayr-i muayyen veya gayr-i mahdut kılmak.
(C.: Tenkişât) (Nakş. dan) Nakşetme, nakışlama, işleme, resim yapma.
TENKİT
Temizleme, fenasını atma.
TENKİT
Noktalamak. Yazıda nokta, virgül gibi işaretler koymak.
TENKİZ
İnkaz etmek, kurtarmak. Kurtarılmak.
TENMİK
(Nemk. den) Yazma. Yazılma. * Güzel yazı ile yazma.
TENMİYE
(Nemâ. dan) Büyütmek. Yetiştirmek. Artırmak. Bereketlenmek. * Fesad veren haber yetiştirmek. * Ateş içine odun atmak.
TENNUB
Katran ağacı.
TENNUR
(C.: Tenânir) Tandır. * Fırın.
TENPERVER
f. Rahatına düşkün. Tembel. Vücudunu beslemek telâşesinde olan.
TENSİB
Uygun görmek. Münasib kılmak.
TENSİF
İkiye bölmek.
TENSİK
Nizam üzere dizmek. Nizâma koymak. * Edb: Bir ibârede zikredilecek birkaç şeyi sırasıyla irad eylemek. Sıra tertibi ile mânâ yükselirse tensik-i irtifâî, alçalırsa tensik-i inhitatî denir.
TENSİKAT
(Tensik. C.) Islahat. Düzen ve nizama koymalar.
TENSİL
(Kuş ve diğer hayvan) tüylerini yeleklerini, yününü ve kılını döküp kavlamak.
TENSİL
Halâs olmak, kurtulmak.
TENSİR
Serpme, saçma.
TENSİS
(C.: Tensisât) Tedkik ederek karar verme.
TENSİYE
Unutturma.
TENŞİB
Saplama, sokma. * Rüzgâr esme.
TENŞİF
(C.: Tenşifât) Suyu veya rutubeti emdirme. Sünger veya bez ile suyu alıp kurulama. * Ter kurulama.
İplik gibi şeylerle örülmüş delikli bez, perde v.s. Dantela.
TENTİF
Mübâlağa ile yolmak.
TENUFE (TENUFİYE)
(C: Tenânif) Helâk olacak yer. * Sahra. * Yazı.
TENUK
(Tenuka, Tenukıye) : Helâk olacak yer. * Sahra. * Yazı.
TENU-MEND
f. Gövdeli, iriyarı, vücutlu kimse.
TENÜK
f. Dayanıksız, kuvvetsiz, zayıf. * İnce, rakik, nârin. * Az, hafif. * Yumuşak.
TENÜK-HAVSALA
f. Sabırsız adam, tahammülsüz kimse.
TENÜK-RU
f. Yüzü yumuşak olan kimse, yüzü yumuşak adam.
TENVAT
Atın yanına asılan şeyler.
TENVİ'
(C.: Tenviât) (Nev'. den) Çeşitlendirme, nevilendirme, türlü türlü etme.
TENVİC
Borç edinmek.
TENVİH
Sulandırma. * Yaldızlama. * Haksız bir şeyi yapmacık şeylerle süsleyip haklı gösterme. * Başka bir madeni, altın veya gümüş suyuna daldırma. * Bir kimsenin nâmını, şânını yükseltme.