T Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • TESHİL

    (C.: Teshilât) Kolaylaştırma. Zorluğa âit şeyleri kaldırma.
  • TESHİL

    Öksürtme.
  • TESHİLAT

    (Teshil. C.) Kolaylıklar.
  • TESHİLEN

    Kolay olmak üzere.
  • TESHİM

    Yüzüne kara vurmak.
  • TESHİM

    Nakışlı etmek, nakışlamak.
  • TESHİN

    Isıtmak, soğukluğunu gidermek.
  • TESHİNÂT

    (Teshin. C.) Isıtmalar, kızdırmalar.
  • TESHİR

    Zaptetme, hâkim olma, zorla ele geçirme. * İtaat ettirme. * Hakir ve zelil etmek.
  • TESHİR

    Büyüleme, sihir yapma, aldatma. * Yemek ve içmeğe muhtaç etme.
  • TES'İD

    Tebrik etme, saadetlendirme. * Sevinç ve sürur ile bayram yapma.
  • TE'SİF

    Sacayak üstüne çömlek koymak.
  • TE'SİL

    Sermaye vermek. * Asıl etmek.
  • TE'SİL

    Tez etmek. Sür'atli yapmak.
  • TE'SİM

    Günah işledin demek. Bir kimsenin günahkâr olduğunu söylemek.
  • TE'SİN

    Tağyir etmek, değiştirmek.
  • TE'SİR

    Bir şeyde eser ve nişane bırakma. * Vasıfları ve halleri değiştirme. * İşleme, dokuma, iz bırakma. * İçe işleme. * Kederlenme.(Esbaba te'sir-i hakiki verilmemiş. Vahdet ve celâl öyle ister. Lâkin mülk cihetinde esbab dest-i kudrete perde olmuştur. İzzet ve azamet öyle ister. Tâ, nazar-ı zâhirde, dest-i kudret mülk cihetindeki umûr-u hasise ile mübaşir görülmesin. M.)(Kevn ve vücud sahasında durup, ahval-i âleme dikkat eden adam, hadsî bir sür'atle anlar ki: Te'sir ve fâiliyet lâtif, nurani, mücerred olan şeylerin şe'ni olduğu gibi; infial, kabiliyet, teessür de maddi, kesif, cismani şeylerin hassasıdır. Evet misal olarak semadaki nur ile yerdeki şu kocaman dağa bak. O nur semâda iken ziyâsiyle yerde iş görür, faaliyettedir. O dağ ise, azametiyle beraber faaliyetsiz yerinde oturuyor. Ne bir tesiri var ve ne de bir fiili var.Ve keza, eşya arasında vukua gelen fiillerden anlaşılıyor ki, hangi bir şey lâtif, nurani ise, sebep ve fâil olmaya kesb-i liyakat eder. Kesafeti nisbetinde de infial ve müsebbebiyet mertebesine yakışıyor. Bundan anlaşılıyor ki, esbab-ı zâhiriyenin Hâlikıyla, müsebbebatın mucidi, ancak ve ancak Nur-ül-Envar, Sâni-i Ezelî'dir. M.N.)
  • TES'İR

    (Sa'r. dan) Ateşi yakıp alevlendirme. * Kıymet ve değer koyma. Narh koyma.
  • TE'SİRAT

    (Te'sir. C.) Te'sirler.
  • TE'SİS

    Kurma, temelleştirme, esaslar koyma. * Esas koymakla sâbit, sağlam ve kararlı kılmak.
  • TE'SİSAT

    (Te'sis. C.) Te'sisler, kuruluşlar. Kurulup temelleştirilen şeyler.
  • TE'SİYE

    Teselli verme, avutma.
  • TESKIYE

    (Saky. dan) Su verme. * Sulama.
  • TESKİB

    (Sakb. dan) Delik açma, delme.
  • TESKİF

    Evin üstünü örtmek.
  • TESKİF

    Düzeltip ve doğrultup beraber etmek. Eşitlendirmek.
  • TESKİL

    (Sakl. dan) Ağırlaştırma. Ağırlığını artırma.
  • TESKİM

    (Sakm. dan) Hasta etme. * Bozuk ve yanlış sayma.
  • TESKİN

    Rahatlandırma. Yatıştırma. Sükunet verme. Şiddet, hiddet ve ıztırabını izale etme. * Gr: Bir harfi sâkin okuma.
  • TESKİR

    (Sekr. den) Sarhoş etme. * Gözü kamaştırıp görmesini zayıflatmak.
  • TESKİT

    (Sükût. dan) Susturma. Sükût ettirme.
  • TESLİ'

    Yarmak.
  • TESLİB

    Soyunmak. * Gammazlık. * Erkeği ölen kadının, keder esvâbı giymesi.
  • TESLİF

    Kahvaltı etme. * Takdim etmek. * Bir nesnenin fiyatını evvelden vermek.
  • TESLİH

    Silâhlandırma. Silâh ile donatma.
  • TESLİH

    (Selh. den) Derisini yüzüp çıkarma.
  • TESLİHÂT-I ASKERİYE

    Askerin silâhlandırılması.
  • TESLİL

    (Sell. den) Sıyırıp çekme. * Verem etme.
  • TESLİM

    Diş diş etme. Merdiven haline getirme, ayak ayak düzme.
  • TESLİM

    Bir emâneti verme. * Kabul etme. * Doğru ve haklı bulma. * Selâmetle dua etme. * Karşısındakinin hükmü altına girme. * Kendini Allah'ın takdirine terketme, emri altına girme. * Belâ ve âfetten korunur olma. * Bir şeyi, yeni sâhibine verme. * Dayanamayıp pes deme. * Hakikat olduğunu söyleyip i'tiraf etme.
  • TESLİMAT

    (Teslim. C.) Bir hesap üzerine yapılan ödemeler.
  • TESLİM-İ CAN

    Ölme.
  • TESLİM-İ RUH

    Ölme. Ruhu teslim etme.
  • TESLİMİYET

    Kendini Allah'a veya başka birinin iradesine terketmek, boyun eğmek.
  • TESLİM-KERDE

    f. Teslim edilmiş olan.
  • TESLİS

    Üçleme. Hristiyanların sonradan uydurdukları ve dinlerinin esasında olmayan bir akidedir ki; bazılarının hâşâ, Cenab-ı Hakk Üçdür, bazıları da Üçü birdir diyerek, Allah'a şerik ve ortak tanımaları. Cenab-ı Hakk'ı Üç Unsurdur diye tevehhüm etmeleri. (Ekanim-i selâse de denir.)
  • TESLİT

    Havâle etmek. (Bak: Taslit)
  • TESLİYE

    Avutma, teselli etme.
  • TESLİYE-İ HÂTIR

    Gönül alınma.
  • TESLİYET

    Avutma, teselli verme.