Sözü Allah'ı (C.C.) zikrederek kuvvetlendirmek. Kasem. * El tutuşarak, Allah'a bağlılıklarını bildirerek, Allah'a ve birbirlerine söz vererek ahitleşmek. * Mübarek. * Sağ taraf, sağ el.
YEMİN-İ LÂĞV
Alışkanlıkla veya dil sürçmesiyle veya sehven yapılan yemindir (ki; şer'an kefâret lâzım gelmez).
(C.: Yerabi') Arap tavşanı adı verilen yaban faresi.
YEREKAN
Sarılık hastalığı. * Ekin âfetlerinden bir âfet.
YERER
Katı ve sert nesne.
YERHAMÜKÜMULLAH
Allah (C.C.) size rahmet ve merhamet eylesin meâlinde dua olup, aksıran kimseye söylenmesi sünnettir. (Bak: Teşmiyet)
YERHUM
Erkek kartal.
YERKU'
Şiddetli açlık.
YERMA'
(C.: Yerâmi) Alçı taşı.
YERUN
Ağu, zehir. * Aygır suyu.
YE'S
Emelinden kesilmek. Ümidsizlik. Nevmid olmak. Matlubunun hâsıl olmasına ümidini kesmek.(Arkadaş! Amele ve taate muvaffak olmayan azaptan korka, ye'se düşer. Böyle me'yusun gözüne, dinî mes'elelere münafi edna ve zayıf bir emare, kocaman bir bürhan görünür. Böyle birkaç emareyi elde eder etmez; diğer emarelerin saikasıyla ilân-ı isyan ederek İslâm dairesinden çıkar, şeytanın ordusuna iltihak eder. M.N.) (Bak: Ucb)
YESAG
f. Kanun, nizam. * Yasak.
YESAR
Sol, sol el. * Varlık, zenginlik. * Gençlik. * Bolluk. * Kolaylık.
YESARET
Zenginlik. * Kolaylık.
YESARÎ
Sola ait. Sol ile alâkalı.
YE'S-AVER
f. Ümitsizlik veren. Me'yus eden.
YESBEHUN
Yüzerler. (manasında)
YE'S-EFZA
Kederi, ye'si ve elemi artıran.
YESER
Kolaylık, sühulet. * Birinin sağ tarafından gelme. * Yün, ip gibi şeyleri bükme.