A Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • AKS-İ SADÂ

    Sesin bir yere çarpıp geri gelmesi. Yankı. Çok evvelden söylenen bir hakikatın sonradan tekrar edilmesi.
  • AKSİYON

    Fr. Şirket ve ticaret hissesi. * Kuvvet ve enerjinin dışa ve fiile çıkması.
  • AKSON

    yun.Tıb: Sinir hücrelerinden çıkan uzantıların en önemlisi.
  • AKSU

    t. Gözlerde görülen bir hastalık.
  • AKS-ÜL AMEL

    İstenilen şeyin zıddı hasıl olması. Tersine oluş. (Reaksiyon) * Edb: Edebi san'atlardandır. Bir cümle veya mısrânın altını üstüne getirmekle, başka bir cümle veya mısrâ yapmaktır. Pertev paşanın: "Her düzün bir yokuşu, her yokuşun bir düzü var." mısrâında olduğu gibi.(Senin üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeğe senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı. Fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zira senin gibi niyeti hâlis olmayan bir adam, nasihatı, bazan damara dokundurur; aksülamel yapar. M.)
  • AKSÜLAMEL

    (Bak: Aks-ül amel)
  • AKSÜLÜMEN

    Kim. Klor ile civadan mürekkeb zehirleyici te'siri fazla olan bir tuz.
  • AKS-ÜN NAKÎZ

    Birbirine zıt olan iki şey. * Man: Mevzuun nakîzini yüklem; ve yüklemin nakîzini de mevzu kılmak. Misâl: "Her aklı başında olan insan Allah'ı tanır" kaziyesinden aks-ün nakîz yolu ile şu hüküm elde edilir: "Allah'ı tanımayanlar, aklı başında olmayan insanlardır."
  • AKŞAR

    (Akşın) Doğuştan derisi, kılları beyaz olan insan veya hayvan.
  • AKŞER

    Kızıl çehreli, kırmızı yüzlü adam.
  • AKŞET

    (C.: Kuşut) Burun kamışı çökük ve yassı olan.
  • AKTA'

    Kesmeler, kırılmalar. * Beylik araziler. * Alâkasızlıklar.
  • AKTA'

    Eli kesik olan adam.
  • AKTAAN

    Kalem, seyf.
  • AKTAB

    (Kutb. C.) Kutublar. Hak tarikatların reisleri, şahları.(Âlem-i İslâmda, her biri ümmetin ehemmiyetli bir kısmını dâire-i dersine alıp hârika irşad ve kerametlerle manevi terakki ettiren ve hüccetler yerine müşahedata, keşfiyyata dayanan en derin ehl-i tahkik ve hakikat olan zatlar. Ş.)
  • AKTAB-I EHL-İ BEYT

    Ehl-i Beytten yetişen kutublar. Yâni, büyük mürşidler.
  • AKTAB-I ERBAA

    Ehl-i sünnet âlimleri ve mütebahhir ve maneviyatta çok ileri zatlar tarafından şimdiye kadar dört büyük kutup olarak bilinen veliler.(Seyyid Abdulkadir-i Geylâni, Seyyid Ahmed-i Bedevi, Seyyid Ahmed-i Rufâi, Seyyid İbrahim Desuki.)
  • AKTAN

    (Kutn. C.) Pamuklar.
  • AKTAR

    (Kutr. C.) Kuturlar. Çaplar. Dâirenin merkezinden geçen doğru hatlar. * Her taraf. * Güzel kokulu yağlar vesaire satan adam. Güzel kokular tâciri. * Ecza, ilâç satan adam. * Mahalle aralarında bazı baharatla iğne, iplik vesaire satan satıcı.
  • AKTÂR-I ÂLEM

    Her taraf. Alemin dört bucağı. Alemin her yeri.
  • AKTÂR-I BEDEN

    Vücudun her tarafı.
  • AKTİVİZM

    Hakikatin, düşüncede kalmasından ziyade, hayat ve fiile intikalini ve bütün ilimlerin, cemiyetin gelişmesine hizmet etmesini isteyen ve böylece iradenin faaliyet ve tesirliliğini açıklayan felsefî bir meslek.
  • AKTÖR

    Fr. Tiyatroda erkek oyuncu.
  • AKTRİS

    Tiyatroda kadın oyuncu.
  • AKTÜALİTE

    Fr. Bugünkü hâdise veya mevzu. Günlük hâdiseler.
  • AKTÜEL

    Fr. Bugünkü, şimdiki.
  • AKU

    f. Baykuş, puhu.
  • AKUB

    Toz.
  • AKUK

    (Bak: Ukuk)
  • AKUL

    İshalden kurtaran bir ilâç.
  • AKUM

    İyileşmez yara. Kısırlık. * Zahmet.
  • AKUR

    Yaralıyan, ısıran köpek. Kuduz, azgın köpek. * Çok şerir, kötü kimse.
  • AKURÂNE

    f. Kuduzcasına, kudurmuşcasına, saldırırcasına.
  • AKUSTİK

    Fr. Sese ait.Ses mevzuu. Kapalı yerde ses dağılma sistemi.
  • AKÜMÜLATÖR

    Fr. Fiz: Elektrik enejisini depo eden cihaz.
  • AKVA

    Daha kuvvetli. En kuvvetli. (Bak: Ekva)
  • AKVA'

    Kuyruğu beyaz, gövdesi siyah olan dişi koyun.
  • AKVAL

    (Kavl. C.) Sözler, kaviller.
  • AKVAL-İ HAKÎMÂNE

    f. Hikmet sahiblerine yakışır sözler.
  • AKVAM

    (Kavim. C.) Kavimler. Milletler. Toplumlar.
  • AKVÂM-I BEŞER

    İnsan toplumları. İnsan kavimleri.
  • AKVAREL

    Sulu boya resim.
  • AKVARYUM

    Lat. Su hayvanlarını veya bitkilerini besleyebilecek tarzda yapılmış camdan su kabı.
  • AKVAS

    (Kavs. C.) Kavisler, yaylar. * Virajlar, büklümler.
  • AKVAT

    (Kut. C.) Yiyecekler, azıklar.
  • AKVAT-I YEVMİYYE

    Geçim, derd-i maişet için lazım olan günlük yiyecekler.
  • AKVAZ

    (Kavz. C.) Kum tepeleri.
  • AKVE

    Evin önündeki açıklık, meydanlık. Avlu.
  • AKVED

    Uzun boyunlu.
  • AKVEM

    Daha doğru. En doğrru.