A Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • AMELÎ

    (Ameliyye) Amele mensup ve müteallik olan. Fiil olarak. İşlemek suretiyle. Pratik. Tecrübeli.
  • AMEL-İ KALİL

    Amel-i kesirden az olan hareket. Bir rek'atta bir uzuvla yapılan ve namazdan sayılmayan bir hareket veya ardı ardına yapılan üçten az hareket.
  • AMEL-İ KESİR

    Namaz içinde ve namazdan sayılmayan ve bir uzuvla ardı ardına yapılan üç hareket veya iki uzuvla yapılan bir hareket; bu hareket namazı bozar.
  • AMEL-İ SÂLİH

    Allah rızâsına uyan hayırlı amel. Günahlardan uzak olan iş, fiil. Maddi veya mânevi hukuk-u ibâdı ifâ etmek.(Bugünlerde Kur'an-ı Hakîm'in nazarında, İmandan sonra en ziyade esas tutulan takvâ ve amel-i sâlih esaslarını düşündüm. Takvâ, menhiyyattan ve günahlardan ictinab etmek ve amel-i sâlih, emir dâiresinde hareket ve hayrat kazanmaktır. Her zaman def-i şer, celb-i nef'a râcih olmakla beraber, bu tahribat ve sefahet ve cazibedâr hevesat zamanında bu takvâ olan, def-i mefasid ve terk-i kebâir üss-ül esas olup, büyük bir rüchaniyyet kesbetmiş. Bu zamanda tahribat ve menfi cereyan dehşetlendiği için, takvâ, bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzlarını yapan, kebireleri işlemiyen kurtulur. Böyle kebâir-i azime içinde amel-i sâlihin ihlasla muvaffakiyyeti pek azdır. Hem az bir amel-i sâlih bu ağır şerait içinde çok hükmündedir. Hem takvâ içinde bir nevi amel-i sâlih var. Çünkü, bir haramın terki vacibdir. Bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var.Takva; böyle zamanlarda, binler günahın tehacümünde bir tek ictinab, az bir amelle, yüzler günah terkinde, yüzer vacib işlenmiş oluyor. Bu ehemmiyetli nokta; niyetiyle, takvâ namıyla ve günahtan kaçınmak kasdıyla menfî ibâdetten gelen ehemmiyetli a'mâl-i sâlihadır... K.)
  • AMEL-İ TÂLİH

    Yaramaz iş, makbul olmayan amel.
  • AMEL-İ UHREVÎ

    Âhirete ait amel. (Ey nefis! Az bir ömürde hadsiz bir amel-i uhrevi istersen ve herbir dakika-i ömrünü bir ömür kadar faideli görmek istersen ve âdetini ibadete ve gafletini huzura kalbetmeyi seversen, Sünnet-i Seniyyeye ittiba et. Çünki: Bir muamele-i şer'iyyeye tatbik-i amel ettiğin vakit, bir nevi huzur veriyor. Bir nevi ibadet oluyor. Uhrevi çok meyveler veriyor. Meselâ: Bir şey'i satın aldın. İcab ve kabul-ü şer'iyyeyi tatbik ettiğin dakikada, o âdi alışverişin bir ibadet hükmünü alır. O tahattur-u hükm-ü şer'i, bir tasavvur-u vahiy verir. O dahi,şarii düşünmekle bir teveccüh-ü ilâhi verir. O dahi, bir huzur verir. Demek Sünnet-i Seniyyeye tatbik-i amel etmekle bu fâni ömür, bâki meyveler verecek bir hayat-ı ebediyyeye medar olacak olan faideler elde edilir. S.)
  • AMELİYYAT

    Ameller. işler. * Bir bilginin iş olarak tatbiki. * Tıb: Operatörlük. Cerrahlık.
  • AMELLES

    Kuvvetli adam. * Kurt. * Yavuz, çirkin at.
  • AMELLET

    Sağlam, muhkem, katı nesne.
  • AMELMANDE

    f. İş yapmaz hâle gelmiş olan. Muattal. Battal. Çok yaşlı. Sakat veya hasta olup çalışamaz hâle gelmiş olan.
  • AMELNÜVİS

    f. Kasların çalışmasındaki değişiklikleri işaretleyen âlet.
  • AMEN

    Bir yerde mukim olmak, ikamet etmek.
  • AMER

    (Amr, ömr, imâret) Muammer eylemek. Çok zaman yaşayıp kalmak. Muammer olmak.
  • A'MER

    Yaşlı kişi. İhtiyar.
  • AMEŞ

    Gözü zayıf olan, gözü yaşlanıp durmadan akan.
  • A'MEŞ

    Gözünün yaşı durmayıp akan. * Tomlaç gözlü.
  • AMEYSEL

    Arslan. * Şişman, büyük deve. * Kaftanını yere sürüyerek gezen tembel kimse. * Uzun kuyruklu geyik. * Enli nesne. * Kerim, şerif nesne.
  • AMİ

    Senevî, yıllık. * Avamca. İleri gelenden olmayan. Câhil. Havassa âit olmayan. Avama âit ve müteallik.
  • AMİD

    Çok hasta. * Aşk hastası. * Başlıca nokta. * Önder, şef, komutan. Rehber. * Haraç alan kimse.
  • A'MİDE

    (Amud. C.) Direkler. Temeller. Sütunlar. * Mc: Büyük kimseler. Büyükler.
  • AMİG(E)

    f. Karışık. * Hakikat. * Mc: Çiftleşme.
  • AMİH

    Şaşkın, şaşırmış, şaşakalmış.
  • AMİHTE

    f. Karışmış, karışık.
  • AMİHTE-GÎ

    f. Karışmış olma.
  • AMİJE

    f. Şair. * Karışmış, karışık.
  • AMİK

    Hicaz vilâyetinde ulu bir ağaç.
  • AMİK(A)

    Dibi çok aşağıda, derin. * Mc: İnceden inceye pek ziyade araştırma ve düşünceden sonra anlaşılabilen derin ve ince mes'ele.
  • AMİL

    Arzusu, isteği olan.
  • AMÎM

    Herkese mahsus. Umuma âit. * (C.: Umem) Tam, tamam.
  • AMÎM-ÜL İHSAN

    Bağışı, bahşişi, ihsanı bol ve umumi olan.
  • AMİN

    İlerlemeyen. Yerinde sâbit ikamet eden.
  • AMİN

    Kim. Hususiyetleri ve yapıları bakımından amonyaka benzeyen kimyevi maddelerin cins adı.
  • AMİN

    Yâ Rabbi! Öyle olsun, kabul eyle! (meâlinde olup, duânın sonunda söylenir). İncil'de iki yerde geçer. Tevrat'ta da geçer. İbranice ve Süryanicede de vardır. Hakikat, çok doğru, tamam mânâsındadır.
  • AMİN ALAYI

    Eskiden çocukların ilk okula başladığı gün yapılan merasim.
  • AMİNEN

    Emniyet ve huzur içinde, selâmetle, emin olarak. Sağlam olarak.
  • AMİN-HAN

    (C.: Aminhânân) f. Amin diyen.
  • AMİR

    Mâmur eden, harâbelikten kurtaran, şenlendiren. * İmâr olunmuş. * Devlete âit, mirî.
  • AMİR

    Şen, mamur.
  • AMİRAL

    Emir-ül bahr, Emir-ül-mâ. Bahriye kumandanı, kaptan. Deniz generali.
  • AMİS

    Sirkeyle ıslanmış çiğ et.
  • AMİT

    (C.: Amâmit) Zarif, çeri, değerli kimse.
  • AMİT

    Yünü, üstüne yumak edip sarmak.
  • AMM

    Amca. Babanın kardeşi. * Çok cemaat.
  • AMMA

    (Bak: Emmâ)
  • AMMAL

    Yapıcılar. * Devleti idare eden adamlar.
  • AMMAN

    Şam diyârında Belka şehrinin adı.
  • AMMAR

    Bayındırlaştıran, imar eden.
  • AMMAT

    (Amm. C.) Amcalar.
  • AMME

    Hala, babanın kız kardeşi.
  • AMME

    $ den müteşekkil suâl cümlesi. Neden, nelerden, neyi?... meâlindedir.