(Ameliyye) Amele mensup ve müteallik olan. Fiil olarak. İşlemek suretiyle. Pratik. Tecrübeli.
AMEL-İ KALİL
Amel-i kesirden az olan hareket. Bir rek'atta bir uzuvla yapılan ve namazdan sayılmayan bir hareket veya ardı ardına yapılan üçten az hareket.
AMEL-İ KESİR
Namaz içinde ve namazdan sayılmayan ve bir uzuvla ardı ardına yapılan üç hareket veya iki uzuvla yapılan bir hareket; bu hareket namazı bozar.
AMEL-İ SÂLİH
Allah rızâsına uyan hayırlı amel. Günahlardan uzak olan iş, fiil. Maddi veya mânevi hukuk-u ibâdı ifâ etmek.(Bugünlerde Kur'an-ı Hakîm'in nazarında, İmandan sonra en ziyade esas tutulan takvâ ve amel-i sâlih esaslarını düşündüm. Takvâ, menhiyyattan ve günahlardan ictinab etmek ve amel-i sâlih, emir dâiresinde hareket ve hayrat kazanmaktır. Her zaman def-i şer, celb-i nef'a râcih olmakla beraber, bu tahribat ve sefahet ve cazibedâr hevesat zamanında bu takvâ olan, def-i mefasid ve terk-i kebâir üss-ül esas olup, büyük bir rüchaniyyet kesbetmiş. Bu zamanda tahribat ve menfi cereyan dehşetlendiği için, takvâ, bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzlarını yapan, kebireleri işlemiyen kurtulur. Böyle kebâir-i azime içinde amel-i sâlihin ihlasla muvaffakiyyeti pek azdır. Hem az bir amel-i sâlih bu ağır şerait içinde çok hükmündedir. Hem takvâ içinde bir nevi amel-i sâlih var. Çünkü, bir haramın terki vacibdir. Bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var.Takva; böyle zamanlarda, binler günahın tehacümünde bir tek ictinab, az bir amelle, yüzler günah terkinde, yüzer vacib işlenmiş oluyor. Bu ehemmiyetli nokta; niyetiyle, takvâ namıyla ve günahtan kaçınmak kasdıyla menfî ibâdetten gelen ehemmiyetli a'mâl-i sâlihadır... K.)
AMEL-İ TÂLİH
Yaramaz iş, makbul olmayan amel.
AMEL-İ UHREVÎ
Âhirete ait amel. (Ey nefis! Az bir ömürde hadsiz bir amel-i uhrevi istersen ve herbir dakika-i ömrünü bir ömür kadar faideli görmek istersen ve âdetini ibadete ve gafletini huzura kalbetmeyi seversen, Sünnet-i Seniyyeye ittiba et. Çünki: Bir muamele-i şer'iyyeye tatbik-i amel ettiğin vakit, bir nevi huzur veriyor. Bir nevi ibadet oluyor. Uhrevi çok meyveler veriyor. Meselâ: Bir şey'i satın aldın. İcab ve kabul-ü şer'iyyeyi tatbik ettiğin dakikada, o âdi alışverişin bir ibadet hükmünü alır. O tahattur-u hükm-ü şer'i, bir tasavvur-u vahiy verir. O dahi,şarii düşünmekle bir teveccüh-ü ilâhi verir. O dahi, bir huzur verir. Demek Sünnet-i Seniyyeye tatbik-i amel etmekle bu fâni ömür, bâki meyveler verecek bir hayat-ı ebediyyeye medar olacak olan faideler elde edilir. S.)
AMELİYYAT
Ameller. işler. * Bir bilginin iş olarak tatbiki. * Tıb: Operatörlük. Cerrahlık.
AMELLES
Kuvvetli adam. * Kurt. * Yavuz, çirkin at.
AMELLET
Sağlam, muhkem, katı nesne.
AMELMANDE
f. İş yapmaz hâle gelmiş olan. Muattal. Battal. Çok yaşlı. Sakat veya hasta olup çalışamaz hâle gelmiş olan.
AMELNÜVİS
f. Kasların çalışmasındaki değişiklikleri işaretleyen âlet.
AMEN
Bir yerde mukim olmak, ikamet etmek.
AMER
(Amr, ömr, imâret) Muammer eylemek. Çok zaman yaşayıp kalmak. Muammer olmak.
A'MER
Yaşlı kişi. İhtiyar.
AMEŞ
Gözü zayıf olan, gözü yaşlanıp durmadan akan.
A'MEŞ
Gözünün yaşı durmayıp akan. * Tomlaç gözlü.
AMEYSEL
Arslan. * Şişman, büyük deve. * Kaftanını yere sürüyerek gezen tembel kimse. * Uzun kuyruklu geyik. * Enli nesne. * Kerim, şerif nesne.
Çok hasta. * Aşk hastası. * Başlıca nokta. * Önder, şef, komutan. Rehber. * Haraç alan kimse.
A'MİDE
(Amud. C.) Direkler. Temeller. Sütunlar. * Mc: Büyük kimseler. Büyükler.
AMİG(E)
f. Karışık. * Hakikat. * Mc: Çiftleşme.
AMİH
Şaşkın, şaşırmış, şaşakalmış.
AMİHTE
f. Karışmış, karışık.
AMİHTE-GÎ
f. Karışmış olma.
AMİJE
f. Şair. * Karışmış, karışık.
AMİK
Hicaz vilâyetinde ulu bir ağaç.
AMİK(A)
Dibi çok aşağıda, derin. * Mc: İnceden inceye pek ziyade araştırma ve düşünceden sonra anlaşılabilen derin ve ince mes'ele.
AMİL
Arzusu, isteği olan.
AMÎM
Herkese mahsus. Umuma âit. * (C.: Umem) Tam, tamam.
AMÎM-ÜL İHSAN
Bağışı, bahşişi, ihsanı bol ve umumi olan.
AMİN
İlerlemeyen. Yerinde sâbit ikamet eden.
AMİN
Kim. Hususiyetleri ve yapıları bakımından amonyaka benzeyen kimyevi maddelerin cins adı.
AMİN
Yâ Rabbi! Öyle olsun, kabul eyle! (meâlinde olup, duânın sonunda söylenir). İncil'de iki yerde geçer. Tevrat'ta da geçer. İbranice ve Süryanicede de vardır. Hakikat, çok doğru, tamam mânâsındadır.
AMİN ALAYI
Eskiden çocukların ilk okula başladığı gün yapılan merasim.
AMİNEN
Emniyet ve huzur içinde, selâmetle, emin olarak. Sağlam olarak.