İsmi olup cismi bilinmeyen bir kuş. Çok büyük olduğu anlatılır. Zümrüd-ü Anka ve Simurg gibi isimlerle de anılır. * Uzun boyunlu kadın. * Arabdan bir kimsenin lakabı. * Zahmet, meşakkat.
ANKA-MEŞREBANE
Anka meşrebi halinde, kanaat sahibi. Eski edebiyatta kanaat sahiplerine kinaye olarak söylenir.
AN-KARİB
Yakından, çok zaman geçmeden.
AN-KARİBİN
Yakın vakitlerde.
AN-KARİB-İZ-ZAMAN
Yakın vakitten.
ANKAS
Erkek tilki yavrusu.
AN-KASDİN
Kasd ve niyet üzere, mahsûsen.
AN-KASDİN
Kasd ve niyet üzere, mahsusen.
ANKA-YI MAĞRİB
Zümrüd-ü Anka kuşu.
ANKE
Sağlam olan nesne. * Ahmak.
ANKEB
Erkek örümcek.
ANKEBET
(C.: Anâkıb) Dişi örümcek.
ANKEBUT
Örümcek.(Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Ebubekir-i Sıddık (R.A.) ile küffarın tazyikinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gar-ı Hira'nın kapısında iki nöbetçi gibi, iki güvercinin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedar gibi harika bir tarzda kalın bir ağla mağara kapısını örtmesidir ki: Örümcek zayıf ağı ile rüesa-yı Kureyş'e galebe etmiştir. Ayet diyor ki: En zaif bir hayvana mağlup olacaklarını o müşrikler faraza bilseler, bu cinayete ve bu suikaste teşebbüs etmiyeceklerdi... R.N.) (Bak: Beyt-i Ankebut)
ANKEBUT SURESİ
Kur'an-ı Kerimin yirmidokuzuncu suresidir. Mekkidir. (Allahtan başkasına güvenenlerin, dünyayı avlamak için kurdukları teşkilâtını bir örümcek ağına benzeten, örümcek meseli zikrolunan bir suredir.)
ANKEBUTİYE
Örümcekler.
ANKUR
Her nesnenin aslı.
ANKÛT
Örümcek. Evcil, al kumru.
AN-KÜM
Sizden.
AN-KÜMA
İkinizden.
AN-KÜMÂ
İkinizden.
AN-LA ŞEY'İN
Bilâ mucib, sebebsiz.
ANNAB
Üzümcü.
AN-NAKDİN
Nakit para olarak.
ANOFEL
yun. Sıtma mikrobunu taşıyan ve aşılayan sivrisinek.
ANONİM
yun. Yapıcısının adı belirtilmeyen eser. * Sermayesi hisselere bölünerek, her ortağın mes'uliyet ve salâhiyeti sermayedeki hissesiyle orantılı bulunan ortaklık, şirket.
ANORMAL
Normal olmayan. İfrat veya tefrit hali.
ANOT
yun. Pozitif elektrot. Bir elektrolitte, elektrik akımının içeri girdiği iletken uç.
ANS
Sağlam, kuvvetli deve. * Yemen tâifesinden bir kabile. * Kız bâliğa olduktan sonra, ailesinin evinde çok durması.
AN-SAMİM-İL KALB
Can ve yürekten, kalbden.
AN-SAMİM-İL KALB
Derûn ve kalbden, riyâdan âri ve hâli olarak. Kalbin samimiyyeti ile.
AN-SAMİMİN
Kalbden. Riyasızlıkla. Samimiyetle. İçten.
ANSAR
(Bak: Ensar)
ANSİKLOPEDİ
yun. Bir sahadaki bilgileri veya bütün bilgileri sistemli veya alfabetik bir şekilde sıralayan eser.
ANŞET
(C: Anâşit) Yaramaz. * Uzun.
ANTER
(C: Anâtir) Gök sinek.
ANTİKA
yun. Kıymetli san'at eseri. Eski zamandan kalma eser.
ANTİKOR
Fr. Vücuda giren hastalık mikroplarını zararsız kılmak için organizmanın bir kanun-u İlahî ile çıkardığı madde.
ANTROPOLOJİ
yun. İnsan dediğimiz varlığı inceleyen ilim. İnsan biyolojik özellikleri açısından incelendiğinde biyolojik antropoloji, cemiyet halinde yaşıyan bir varlık olması açısından incelendiğinde sosyal antropoloji veya kültür antropolojisi, insanın mahiyeti, diğer varlıklardan farkı, hayatının mânası, dünyadaki yeri açısından incelendiğinde felsefi antropoloji adlarını alır. Allah insanın önce bedenini yaratmış, sonra ona ruh vermiştir. Hiçbir varlığa vermediği kabiliyetler vermiştir. Allahı tanıdığı ve ona bağlandığı zaman Allahın muhatabı, yeryüzünün halifesi ve efendisi olur. Allahı tanımadığı ve kendi keyfine tâbi olduğu zaman hayvanlardan aşağı bir mahluk olur. Dünya hayatı, iyi ile kötülerin denendiği bir imtihan yeridir. İnsan ebed için yaratılmıştır. Ölüm ebedi hayata bir yolculuk, bir terhistir. Mezar, ya Cennete giden yolun kapısı veya Cehenneme giden yolun giriş yeridir.
ANTROPOMORFİZM
Sosy. İnsan şeklinde putlara inanma ve tapma esasına dayanan batıl bir din. Allah'ı insan vasıflarıyla tasavvur eden dinî inançlar da antropomorfizm'in başka kılıkta görünüşleridir. Meselâ aslı bozulmuş Musevilik ve Hıristiyanlıkta Allahın insan şeklinde düşünülmesi antropomorfizm denilen putperestliğe bir geri dönüştür. İslâm dini Allah'ın varlığı, sıfatları ve fiilleriyle eşsiz ve benzersiz olduğunu bildirmekle, en üstün ve mükemmel din olmak şerefine hak kazanmıştır. İslâmın "Görmek, işitmek, konuşmak" gibi insani vasıfları Allaha atfettiğini, ve bu sebeple antropomorfik dinler arasında yer aldığını iddia edenler ya bilgisiz ya da kasıtlı kimselerdir. Çünkü İslâm, Allahın "Görmek, işitmek, konuşmak" fiilinde insanın muhtaç olduğu organ ve şartlara muhtaç olmadığını bilhassa belirtir ve insan fiili ile hiçbir surette benzerliği bulunmadığını açıklar. İslâm en cahil insandan en âlim insana kadar herkese hitap eden bir din olduğu için, basit ve kaba düşünenlere, hareketlerinin Allah'dan gizli kalmayacağını anlatmak için Allah'ın, putperestlerin ilahları gibi konuşmaz, görmez, işitmez diye düşünmemelerini, Allah'ın her hal ve hareketlerinden haberdar olduğunu anlatmaktadır.
ANTÛT
Çöl ortasındaki küçük dağ ve tepe.
ANÛD
Muannid. Çok inatçı.
ANÛN
İsyankâr, kavgacı. * Davarların önünde yürüyen davar.
ANVE
Kuvvet, cebr, zorakilik, zorlama, zor.
ANVET
Kahretmek. * Galip olmak.
ANYE
Güçlük, engel, zorluk, meşakkat.
ANZAR
(Bak: Enzar)
APOSTERİORİ
Fels: Tecrübe sonunda meydana gelen bilgi ve düşünceyi anlatmak için kullanılan bir sıfat. Meselâ ateşin yakıcı olduğunu denedikten sonra anlarız. Bu bilgi, aposteriori bir bilgidir.
APRİORİ
fels. Tecrübeden önce insan aklında varlığı kabul edilen bilgi ve düşünceyi anlatmak için kullanılan bir sıfat. Meselâ: "Her sayı kendine eşittir" hakikatı hiçbir deneye baş vurmadan bilinen bir apriori bilgidir.