Dikkatle teftiş etme. * Keşif ve istihrac etme. * Perâkende edip dağıtma. * İnkılâb. Karıştırma. Bulandırma. * Meydana çıkma. * Kirli leke.
BASIK
Eli açık. Cömert. Dolup taşan.
BASIK
Yükselmiş. Uzamış. Çıkmış.
BASIKA
Beyaz ve sâfi bulut. * Âfet, dâhiye. * Makbul bir cins sarı hurma.
BASIM
(Uydurma bir kelimedir) Matbaacılık. Tab'etme sanatı.
BASIN
Uydurma bir kelime olup "matbuat" yerine kullanılır. Gazete, mecmua gibi belli zamanlarda çıkan matbuatın hepsi.
BASINÇ
(Bak: Tazyik)
BÂSIR
Gören. Dikkatli ve göz kuvveti ile gören.
BÂSIT
Açan. Yayan. Serici. * Ferahlık veren. * Dilediği kulunun rızkını genişlendiren Allah (C. C.). * Mücerred olup, mürekkep ve müellef olmayan. * Tıb: Bir uzvu uzatıp açan adele.
BÂSIT-ÜR-RIZK
Allah.
BASİ'
(C.: Busu') Ter.
BA'S-İ ENBİYA
f. Peygamberlerin gönderilmesi.
BASİA
Çok kırmızı dudak.
BASİK
Gövde damarı. (Dirsek içinde bulunan üç damarın aşağısında olandır.)
BASİKA
Su ile tamamen dolu olan kuyu.
BASİL
Fr. İnce, uzun bir bakteri çeşidi.
BASİL
Kahraman, cesur, yiğit kimse. * Fena, sert, kırıcı, kötü söz. * Haram olan şey. * Güzel olmayan, çirkin kimse.
BASİLE
Bir nevi soğan. Bir soğan çeşidi.
BASİM
(Besm. den) Güleryüzlü, şen kimse.
BASİNE
Ekincilerin sabanı. * Sanat ehlinin âletleri. * Kaba çuval.
BASİR
Kararmış. * Ekşi yüzlü ve katı yürekli kimse.
BASİR
Basiret sâhibi ve anlayışlı olan. Hakikatları anlayan. En iyi ve en çok anlayışlı. Kalb gözü ile gören. * İt, köpek, kelp.
BASİRANE
f. Görerek. Bilerek. Basiret sahibine yakışır halde.
BASİRET
Hakikatı kalbiyle hissedip anlama. Kalbde eşyanın hakikatlarını bilen kuvve-i kudsiyye. Ferâset. İm'ân-ı dikkat. * İbret alınacak hidâyet sebepleri. Beyyine. Hüccet. * Bir evin iki tarafının arası. * Yer üstündeki kan. (Bak: Süveydâ-i kalb)
BASİRET-İ KALB
Gönül uyanıklığı. Kalb basireti.
BASİRET-KÂR
f. Basiretli, ferâsetli, önceden gören.
BASİRET-KÂRÎ
Basiretlilik, önceden görmeklik.
BASİT
Kıymetsiz. * Geniş * Yaygın olan. * Mücerred ve münferid olup, mürekkeb ve müellef olmayan. * Neş'eli. Güleryüzlü. Düz, arızasız, engelsiz. * Edb: Aruz vezinlerinden biri.
BASİT KESİR
Sûreti (payı), mahrecinden (paydasından) küçük kesir. 2/5 gibi.
BASİTA
Uzak yer.
BASİTE
Yükseklik ölçen yayvan güneş saati. * Döşeme minder. * Düz yer.
BASKI
t. Basıp sıkacak, tazyik edecek şey. Sıkı tazyik. * Basan, ağırlık veren şey. * Kalıp, damga. * Bir eserin yeni basılışlarının her seferi. * Bir basmanın bir def'ada basılan miktarının tamamı. Meselâ: Bu lügatın baskısı 25.000 dir.
Fr. Büyük ağırlıkları, küçük bir ağırlık yardımıyla tartmayı sağlamak üzere birkaç kaldıracın uygun bir tarzda birleştirilmesiyle meydana getirilmiş âlet.
BASRA
Yumuşak küfki taşı. (Bu sebepten Basra şehri, "Basra" diye isimlendirilmiştir.)
BASRİYYUN
Milâdi 8. yy. da Basra'da yaşamış lisaniyat âlimlerinden bir grup.
BAST
Genişlemek, açmak, yaymak. * Bir şeye el uzatmak. * Sevindirmek. * Bir mecliste haya sebebiyle olan sıkılmanın gitmesiyle açılmak. * Özür kabul etmek. * Kaplamak. * Tas: Allahın cemâl tecellisiyle kalbin sükûn ve huzur içinde ferahlaması. (Mukabili: "Kabz"dır.)(... Teellümât-ı ruhaniye ise; sabra, mücahedeye alıştırmak için Rabbani bir kamçıdır. Çünki emn ve ye'sin vartasına düşmemek hikmetiyle havf ve reca müvazenesinde sabır ve şükürde bulunmak için kabz-bast haletleri, Celâl ve Cemâl tecellisinden intibah ehline gelmesi, ehl-i hakikatça medar-ı terakki bir düstur-u meşhurdur. K.L.)