f. Bağlanan. Bağlanmış. * Bağ. Boğum. Mafsal. * Su bendi. Baraj. * Gam. Gussa. * Mekir. * Hile. * Mülâhaza. Fıkra. Madde. * Aldatmak.* Birisini emri altına almak, bendetmek. * Edb: Baştan sona kadar aynı vezinli bir çok parçalardan meydana gelen ve kısım kısım gazel tarzında kafiyeleri değişen manzûmelerin her bir parçası. (Bak: Terkib-i bend)
BENDE
f. Bağlanmış olan. Köle. Esir. Hizmetçi. Hizmetkâr. Kul.
BENDEGÂNE
Hizmetçi gibi. Bağlanmışçasına.
BENDEGÎ
Kölelik. Hizmetçilik. * Ubudiyyet, kulluk.
BENDE-HİRÎDE
Satın alınmış köle.
BENDE-İ FERMÂN
Emir kulu, ferman kölesi.
BENDE-İ HALKA-BEGÛŞ
Kulağı halkalı olan köle, esir. * Mc: İtaatli, muti'.
BENDEKA
Hiddetle bakma, sert bakış. * Bir şeyi fındık kadar ufak yapma.
BENDENE
f. Esvabın, giyilecek şeylerin bazı yerlerine dikilen düğme, kopça.
BENDENÜVAZ
f. Kölesini iltifatlandıran, adamını taltif eden.
BENDEPERVER
f. Köle besleyici, adam besleyici.
BENDER
(C.: Benâdir) Ticaret yeri, işlek ticaret iskelesi, büyük iskele.
BENDEREK
f. Küçük iskele. * Boğaz ve liman ağızlarında yapılan küçük kale. Mendirek.
BENDERGÂH
f. İşlek iskele, liman, şehir.
BENDERZ
f. Çuvaldız.
BENDEYAN
Hizmetçiler. Kullar. * Mensuplar.
BENDE-ZADE
f. Köle çocuğu. * Mc: Çocuğunu onun kölesi yerinde tutup mütevâzi muâmelede bulunan.
BEND-İ ÂHENİN
Demir bağ. Demirden mânia.
BENDİDE
f. Esir, köle. * Bağlı, bağlanmış.
BENDİME
f. Elbise yakasına ve kollarına açılan küçük delik. * Düğme, ilik.
BENDİŞ
f. Altın ve gümüş üzerine işlenilen nakış.
BEND-RÛG
f. Tarla ve bostan kenarlarına suyun akıntısını kesip havuz gibi birikmesi için yapılan setli çukur.
BENE
f. İnce urgan, ip.
BENEFSEC
Menekşe.
BENEFŞ(Î)
f. Menekşe rengi, mor renk.
BENEFŞE
f. Menekşe denilen güzel kokulu, küçük çiçek. * Mor.
BENEFŞE-GÛN
f. Menekşe renkli, mor renkli. Gökyüzü.
BENEFŞE-ZÂR
f. Menekşe tarlası, menekşe bahçesi, menekşelik.
BENEK
f. Atlas zemin üzerine sırma işlemeli bir çeşit kumaş.
BENES
Kötülükden, fenalıkdan ve iyi olmayan şeylerden çekinme ve kaçınma.
BENEVRE
f. Temel, esas, asıl.
BENG
f. Bir bitki ve tohumu ki, afyon gibi uyuşturan, keyf verici olarak da kullanılan bir madde. Esrar. * Atlas üzerine işlenmiş sırma işlemeli bir çeşit kumaş. * Küçük çitlenbik.
BENGAH
f. Keçeden yapılmış olan Türkmen evi.* Âmirlere ve büyük rütbeli şahıslara ait çadır.
BENGERE
f. Çocukları uyutmak için, çocuğu uyutan kişi tarafından söylenen ninni.
BENGÎ
f. Beng tiryakisi, esrarkeş.
BENÎ
Oğullar, evlâtlar, çocuklar. (Aslı: Benûn-Benîn)
BENÎ ÂDEM
Âdem oğlu. İnsan. Âdem oğulları.
BENÎ BEŞER
İnsanlar.
BENÎ İSRÂİL
İsrâil oğulları. Yahudiler. Yahudi.
BENÎ ÜMEYYE
Emeviler.
BENİKA
(C.: Benâyık) Elbisenin koltukaltı parçası.
BENİMSEMEK
t. Sahip çıkmak, bir şey hakkında benimdir iddiasında bulunmak. Kabullenmek.
BENÎN
(İbn. C.) Oğullar, erkek çocuklar. * Akıllı, temkinli, tedbirli kimse.
BENİYYE
Kâbe-i Muazzama.
BENK
Her nesnenin aslı.
BENNA
Mimar, usta, kalfa. Her türlü bina yapan. Yapıcı.
BENNA-GÛŞ
f. Kulağın aşağı sarkan yumuşak kısmı ki, küpe asılan yerdir.