B Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • BETİN

    Büyük karınlı. Şişman. * Irak, baid, uzak.
  • BETİN

    Yalnız midesini düşünen kimse.
  • BETK

    Kesmek, kat'etmek. * Yapışıp bir şeyi çekmek.
  • BETKİŞ

    f. Atılacak okların içine konulup omuza asılan mahfaza. Ok mahfazası, okluk.
  • BETL

    Kesmek, kat'etmek.
  • BETLE

    Kesilmiş, maktû.
  • BETONARME

    Fr. İskeleti demir çubuklardan yapılmış olan beton.
  • BETR

    Kat', kesme. * Hatalı, eksik bırakma.
  • BETRA

    (Müz: Ebter) Çocuğu olmayan. Kısır. * Kuyruğu kesik dişi hayvan.
  • BETRE

    Dişi eşek.
  • BETT

    (C.: Betût) Kesmek, kat'. * Kilim.
  • BETTÂR

    Çok kesen, fazla keskin.
  • BETTAT

    Kilim satıcı. * Kesici.
  • BETTE

    Kat'i. * Kesilmiş, ayrılmış, maktu'. * Tiftikten şal.
  • BETTER

    f. (Bed-ter) Daha kötü. Çok fena.
  • BETÛK

    Çok keskin.
  • BETÛK

    f. Yuvarlak tabla, bakkal tablası ve sepeti.
  • BETÛL

    (Betâl) Erkekten kaçınan nâmuslu kadın. * Hz. Fatımatüzzehra ve Hz. Meryem'in sıfatı.
  • BETV

    Durmak, ikamet.
  • BETYAB

    f. Mihnet, keder, dert, gam, kaygı, elem.
  • BETYAR(E)

    f. şeytan, ifrit. * Düşman, adüvv. * Görülmesi istenilmeyen şey.BE'V : Fahirlenmek, büyüklenmek, kibirlenmek.
  • BEV

    Deve yavrusunun derisi. (Bunu samanla doldurup anasına gösterirler. tâ ki sağılmaktan kaçmasın diye.) BEV : Geri çekmek. * Lâyık olmak. * İkrar etmek.
  • BEV'

    Kulaç, kulaçlama. * Sataşma, musallat olma. * Kuytu yer.
  • BEVA'

    Benzer, beraber, eş, denk. * Hazır etmek. * Doğrulanmak. * Nüzul etmek, inmek.
  • BEVABET

    Kapıcılık, kapı bekçiliği.
  • BEVABÎ

    Kapıcılık, kapı bekçiliği.
  • BEVADİ

    (Bâdiye. C.) Bâdiyeler, sahralar, çöller.
  • BEVADİR

    (Bâdire. C.) Bâdireler, olagelen hâdiseler.
  • BEVAH

    Aşikâr, meydanda, belli. Herkesin gözleri önünde.
  • BEVAHE

    (Bûhe. C.) Dişi baykuşlar. * Çakır doğan kuşları. * Ahmak, ebleh adamlar.
  • BEVAHEN

    Belli olarak, âşikar.
  • BEVAHİD

    Musibetler, felâketler, âfetler, belâlar.
  • BEVAİK

    (Bâika. C.) Belâlar, musibetler, felâketler, âfetler.
  • BEVAKİ

    (Bâki, Bâkiye. C.) Bâkiler, kalanlar, daim olanlar.
  • BEVANİ

    Kaburga kemikleri. * Deve ayakları.
  • BEVAR

    Mahvolma, çürüme, yok olma. * Kadının kocaya varmayıp evde kalması.
  • BEVARİ

    (Bâriyye. C.) Hasırlar, ince kumaştan örülmüş hasırlar.
  • BEVARİD

    (Bârid. C.) Soğutulmuş yemekler. * Omuzlarda boyun arasında, gerdanın yanında veya kulaklar arasında ve ensede olan etler. * Sakat şeyler.
  • BEVARİH

    (Bârih. C.) Şiddetli sıcaklar ve şiddetli rüzgârlar ki, adına Samyeli denir.
  • BEVARİK

    (Bârika. C.) Şimşek ve yıldırım parıltıları. * Parıltılar, gözleri kamaştırıcı olan şeyler.
  • BEVÂRİK-İ SÜYUF

    Kılıçların parıltıları.
  • BEVAS

    f. Sıkıntı, keder, mihnet, elem, dert, kaygı, gam. * Yokluk.
  • BEVASİR

    (Bâsur. C.) Mayasıllar, basurlar.
  • BEVAŞE

    Çiftçilerin harman savurmakda kullandıkları çatal şeklindeki tahta kürek, yaba.
  • BEVATIL

    (Bâtıl. C.) Batıllar, hurafeler. Hak olmayanlar, sahteler.
  • BEVATIN

    (Bâtın. C.) Gizli ve kapalı şeyler. Aşikâr olmayan şeyler. (Zıddı: Zevahir'dir.)
  • BEVATİR

    (Bâtire. C.) Keskin, çok kesen kılıçlar.
  • BEVB

    Menetmek.
  • BEVBAT

    Sahra, çöl, geniş kumluk araziler.
  • BEVC

    Berk, şimşek. * Yorulma. * Bağırma, haykırma.