B Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • BEVÇ

    Azamet, büyüklük, heybet. Gösteriş, ihtişam. * Zinet, süs, debdebe.
  • BEVD

    Kuyu.
  • BEVE'

    Geri çekmek. * İkrar etmek. * Lâyık olmak.
  • BEVG

    Üstünlük, galibiyet, galib gelme.
  • BEVGA

    Yumuşak toprak.
  • BEVH

    Lânet etme, beddua etme, söğme. * Haberli olma. * Düşünme.
  • BEVH

    Kızgınlık ve hiddetin geçmesi. * Ateşin sönmesi.
  • BEVH

    Musibete, belâya uğrama; felâket gelmesi. Kederlenme. * Gizli şeyin, sırrın açığa çıkması.
  • BEVİŞ

    f. Tahmin, farzetme.
  • BEVJ

    f. Şiddetli kasırga, su çevrintisi, girdap.
  • BEVK

    Sıçrayıp binme. * Toplanma. Bir araya gelme. * Karışma, karmakarışık olma. * Su kaynağını karıştırarak açma.
  • BEVK

    Fenalık, düşmanlık, keder ve belâ meydana getirme. * Musibet, felâket. * İzinsiz ve habersiz olarak bir yere aniden çıkagelme. * Çalıp çırpma. * Yalan söz. * Boşboğaz (adam). * Şiddetli yağmur.
  • BEVKA'

    Kargaşalık, karışıklık.
  • BEVL

    Sidik, idrar.
  • BEVLE

    Çok işeyen adam. * Kız çocuğu.
  • BEVLİYE

    Tıb: İdrar yolları ve böbrek hastalıkları. Bu hastalıkların teşhis ve tedavisiyle uğraşan tıp dalı. (Üroloji)
  • BEVN

    İki şey arasındaki mesafe. Uzaklık. * Fazilet, meziyet.
  • BEVN

    f. Nasib, pay, hisse.
  • BEVNE

    Küçük kız çocuğu.
  • BEVN-İ BAİD

    Çok açıklık, uzak mesafe.
  • BEVR

    Helâk olma. Yok olma. * Sınama, deneme. * Alış-veriş sıkıntısı. * Sürülmemiş yer.
  • BEVS

    Öpmek. (Farisîden muarrebdir.)
  • BEVS

    Bahsetmek.
  • BEVS

    Acele, ileri geçme, ileri gitme. * Bıktırıncaya kadar israr etme. * Bir kimseden kaçıp gizlenme. * Bir şeyin rengi.
  • BEVŞ

    f. Çalım, gösteriş, debdebe, ihtişam.
  • BEVŞ

    Her biri bir yerden gelmiş olan bir bölük cemaat.
  • BEVT

    Zengin iken fakir düşme. Düşkünlük.
  • BEVVA

    Hindistan cevizi.
  • BEVVAB

    Kapıcı. * Menedici.
  • BEVVABAN

    (Bevvâb. C.) Kapıcılar.
  • BEVVAB-I Mİ'DE

    Mide kapısı.
  • BEVVABÎN

    (Bevvâb. C.) Kapıcılar.
  • BEVVAL

    Çok bevl eden, aşırı derecede işeyen.
  • BEVVÂL-İ ÇEH-İ ZEMZEM

    Zemzem kuyusuna işeyen. * Mc: Yalnız şöhret kazanmak ve adı anılmak için uygunsuz iş yapan.
  • BEVVAN

    (C.: Büven-Ebvine) Çadır direği.
  • BEVVEE

    Hazırladı, yerleştirdi, sâhib kıldı (meâlinde fiil).
  • BEVZ

    Devamlı oturuş. Daimi oturma. * Çillerin kaybolmasından sonra yüzün güzelleşmesi.
  • BEVZ(EK)

    f. Rutubetten dolayı yiyecek ve giyeceklerde meydana gelen yeşil renkte küf. * Ağacın, kök kısmına yakın olan yerleri. * Eşek arısı.
  • BEY'

    Satmak. * Fık: Bir malı diğer bir mal ile değiştirmek.
  • BEY' U ŞİRA

    Alım-satım. Alış-veriş. (Bak: Bey')
  • BEY' U ŞİRÂ

    Alım-satım. Alış-veriş.
  • BEYA

    f. Dolu, dolmuş. * Kapı, girilecek yer.
  • BEYABAN

    f. Çöl. Sahra. * İmar olunmamış arazi. * Kır.
  • BEYAD

    Mahvolma, yok olma, hiç olma.
  • BEYADIKA

    (Beyâzıka) (Beydak ve Beyzak. C.) Küçük yapılı, bodur boylu ve çabuk yürüşlü adamlar, paytaklar. * Satranç oyununda paytaklar, piyadeler.
  • BEYADİR

    Harmanlar.
  • BEYAH

    (C.: Büyâh) Küçük balık.
  • BEYAN

    İzah. Açıklama. Anlatma. Açık söyleme. * Öğretme. * Fesahat ve belâgat. * Edb: Belâgat ilminin hakikat, mecaz, kinâye, teşbih, istiâre gibi bahislerini öğreten kısmı. (Bak: Belâgat) * Söz olsun, iş olsun; vukû' bulan şeyden murad ne olduğunu o şey ile alâkası ve münâsebeti bulunan bir sözle veya bir fiil ile açıklamaktır.
  • BEYANAT

    (Beyan. C.) Nutuklar, izahlar, açıklamalar, beyanlar.
  • BEYAN-I EFKÂR

    Fikirleri beyan etme, fikirleri söyleme.