B Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • BEYZAT-ÜD DÎK

    Horoz yumurtası. * Mc: Bulunmaz şey.
  • BEYZAT-ÜL BELED

    Devekuşu yumurtası. * Mc: Aciz, zelil kimse.
  • BEYZAT-ÜL HARR

    Şiddetli sıcaklık.
  • BEYZAT-ÜL HIDR

    Kapalı, örtülü güzel kadın.
  • BEYZAT-ÜL İSLAM

    İslâm milleti. * İslâm'ın yayıldığı saha, İslâm ülkesi. * İslâm'ın hakiki merkezi.
  • BEYZAVÎ

    (Beyzî) Yumurta gibi. Yumurtaya benzer şekil.
  • BEYZAVÎ

    Vefatı (Hi: 685) Büyük âlim ve müfessirlerdendir. Yazdığı Tefsiri "Beyzavî" ismiyle meşhurdur. Tebriz'de medfundur. (K.S.)
  • BEZA

    Konuşmada açık saçıklık. * Hayasızlık, utanmazlık.
  • BEZAAT

    Sermaye.
  • BEZADÎ

    Mavimsi bir cins değerli taş. Küçük yakut.
  • BEZAGA

    f. Kertenkele, keler.
  • BEZAGA

    Ortaklık, şirket.
  • BEZAH

    Büyüklenmek. Kibir, gurur.
  • BEZANE

    f. Esici. Esen rüzgâr.
  • BEZAZET

    Bezcilik. Manifaturacılık.
  • BEZAZET

    Perişanlık, pejmürdelik. Kıyafetin düzgün ve intizamlı olmayışı.
  • BEZBAZ

    f. Hindistan cevizinin kabuğu.
  • BEZBEZE

    Galibiyet, zafer, galebe, üstünlük. * Sıkılma, daralma. * Kısmet, nasib, pay. Hisse.
  • BEZBEZE

    şiddetle sarsma, depretme. * Sür'atli yürüme. Kaçma.
  • BEZE

    f. Kabahat, suç, hata. Günah.
  • BEZE

    Miskin, zavallı.
  • BEZE

    Bez.
  • BEZEC

    (C.: Bezecât) Boyun çekmek. * Laf vurmak. * Kuzu, hamel.
  • BEZEK

    Zinet, süs, debdebe, gösteriş.
  • BEZEKÂR

    f. Suçlu, günahkâr.
  • BEZEKÂRÎ

    f. Suçluluk, günahkârlık.
  • BEZER

    Gevezelik, boşboğazlık, çok konuşmaklık.
  • BEZESTEN

    f. Değerli eşyanın satıldığı kapalıçarşı.
  • BEZEVEN

    Sıçramak.
  • BEZG

    Yarmak, şakk. * Neşter vurmak.
  • BEZHA'

    Göğsü dışarı çıkıp arkası içeri giren kadın.
  • BEZİ'

    Uslu, akıllı, zarif çocuk. * Zarif.
  • BEZİE

    Çirkin, kabih. Otsuz yer.
  • BEZİM

    Kuvvetli, güçlü kişi. * Hiddet ve kızgınlığını belli etmeyip soğukkanlı olarak hareket eden kişi.
  • BEZİM

    Boncuk dizilen iplik.
  • BEZİR

    Ekilecek tohum, tane. * Keten tohumundan çıkarılan bir yağ. Bu yağ, yağlıboya yapmakta kullanılır.
  • BEZİR

    Geveze, fazla konuşan.
  • BEZİRGAN

    (Bâzâr-gân) f. Tacir, tüccar, alışveriş eden esnaf. Efendi ve ağa yerine Yahudiler için söylenen ünvandır.
  • BE-ZİYARET

    (Berâ-yı ziyâret) Ziyaret için. Ziyaret maksadı ile.
  • BEZİYY

    Hayâsız, utanmaz kimse.
  • BEZK

    Tükürmek.
  • BEZL

    Bol. Bol bol verme. Esirgemeden vermek.
  • BEZLA'

    Kavi, sağlam, muhkem. * İyi fikir.
  • BEZLE

    f. Lâtife, hoşa giden kibar ve nâzik söz. Şaka tarzında söylenen söz. * Ahenk ile okunan şiir.
  • BEZLE-BÂZ

    f. Şakacı, lâtifeci.
  • BEZL-İ CAN

    Canını esirgemeden vermek.
  • BEZL-İ CEHD

    Gücü yettiği kadar çalışma.
  • BEZL-İ NÜKUD

    Parayı bol verme, para dökme.
  • BEZM

    f. Sohbet meclisi. Muhabbet yeri. Yiyip içme, îş u nûş. Meclis.
  • BEZM

    Yayın kirişini çekip, sonra salıverme. * Bir şeyi diş ucuyla ısırma.