B Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • BUY-PEREST

    f. Av köpeği.
  • BUYRULTU

    t. Sadrazam, kaptan-ı derya, vezir, beylerbeyi gibi devlet erkânının yazılı emirleri.
  • BUZAK

    Tükrük. (Ağızda "buzak", ağızdan çıksa "rıyk" denir.)
  • BUZİNE

    Maymun.
  • BUZRA

    Üst dudağın ortasından dışarı taşan et parçası.
  • BÜAK

    Yağmuru şiddetle yağan bulut.
  • BÜ'BÜ'

    Her nesnenin aslı. * İzzet, kerem. * Zeyrek akıllı, zarif kişi. * Hâkim, seyyid. * Gözbebeği. * Mc: Çok kıymetli ve değerli olan şey.
  • BÜC

    f. Keçi.
  • BÜCAL

    f. Ateş koru. * Kömür.
  • BÜCBÛHA

    Bir yerin orta kısmı. Orta yer.
  • BÜCC

    Kuş yavrusu.
  • BÜCDET

    İlim, bilgi.
  • BÜCEYR

    Ashab. Etba'.
  • BÜCR

    Şaşılacak, taaccüb edilecek şey. * Şer, kötü, iyi olmayan.
  • BÜCRİYY(E)

    Musibet, belâ, felâket, âfet.
  • BÜCUD

    Bir yerde mukim olma, oturma. İkamet.
  • BÜCÛL

    f. Tıb: Topuk kemiği. Aşık kemiği.
  • BÜÇ

    f. Avurt. Ağzın iç tarafı.
  • BÜD

    f. Sâhip. * Maşa.
  • BÜDAD

    Nasip, hisse, pay. * Nihayet, son.
  • BÜDAE

    Her şeyin öncesi, evveli.
  • BÜDBÜDEK

    f. İbibik kuşu, çavuş kuşu, hüdhüd.
  • BÜDD

    Uzaklaşma. Birbirinden uzak düşme. * Perâkende etmek, dağıtmak. Put, sanem. * Firak. * Tâkat, kudret.
  • BÜDDE

    Nasib, hisse, pay. * Nihayet, son.
  • BÜDN

    Yoğun gövdeli ve şişman olmak.
  • BÜDUH

    Yürümek, meşy. * Esmâullahdan bir isim. (Vedud mânâsına)
  • BÜDUR

    İleri geçme, hızla geçme.
  • BÜDÜN

    (Bedene. C.) Kurbanlık develer.
  • BÜDÜV

    Görünür hâle gelme. Aşikâr olma. Zâhir hâle gelme.
  • BÜFE

    Fr. İçinde sofra takımı konulan dolap. * Davetlileri ağırlamak için çeşitli yiyecek ve içeceklerin hazır bulundurulduğu masa. * İstasyon lokantası. * Sigara, kibrit, gazete, sandviç v.s. satılan yer.
  • BÜGA'

    İstemek, talep etmek.
  • BÜGAS

    (C.: Bügasât-Ebgıse) Ufak, küçük kuşlar.
  • BÜGASE

    Ufak kuş.
  • BÜGEYG

    Koyun. * Besili erkek geyik. * Semiz keçi. * Bir yerin adı.
  • BÜGUR

    Düşmek, sukut.
  • BÜGYE

    İstenen ve kasdedilen şey.
  • BÜH

    Baykuşa benzer bir kuştur, ondan küçüktür. Dişisine büvâhâ derler; ahmak, akılsız kimseyi ona benzetirler. * Puhu.
  • BÜHAR

    Deniz balıklarından bir beyaz balık.
  • BÜHARİSE

    Altın ve gümüşten üç kıntar veya üçyüz rıtıl.
  • BÜHAT

    Bühtan edici, iftiracı.
  • BÜHBUHA

    Bir yerin ortası, orta yer.
  • BÜHHÜT

    Haramzâde, piç.
  • BÜHLUL

    Güzel yüzlü.
  • BÜHMÂ

    Dikenli ağaç.
  • BÜHME

    (C.: Bühüm) Cemaat, topluluk.* Leşker. * Bahâdır, kahraman.
  • BÜHR

    Galip olmak. * Yürümekten nefesini tez tez verip solumak.
  • BÜHRE

    Geniş yer, büyük mekân. * Kesik kesik soluyuş. * Dere içindeki sazlık ve çayırlık.
  • BÜHSUL

    İri gövdeli kimse.
  • BÜHT

    İftira, isnad edilen yalan. * Bir seyyarenin bir günlük hareketi.
  • BÜHTAN

    İftira. Birisine yalandan bir şey isnad etme. Birisini suçlu gösterme. * Dalgınlık. * Medhûş ve mütehayyir olma.