B Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • BÜM

    (C.: Ebvam) Baykuş.
  • BÜN

    Temel, esas, kök, netice, son.
  • BÜN

    Meziyyet, üstünlük.
  • BÜNDAD

    f. Temel. Binanın esası. * Destek, payanda. Duvar, set.
  • BÜNDAR

    f. Zengin, asil ve kibirli kişi.
  • BÜNDUKA

    (C.: Bünduk, Benâdik) Fındık tanesi. * Kemankere taşı. Küçük yuvarlak taş.
  • BÜN-İ HİSÂR

    Hisarın dibi.
  • BÜNİYYE

    (C.: Büniyyat) Her nesnenin aslı ve yaratılması, fıtrat. * Sazan balığı. * Meçhul yol.
  • BÜNLAD

    f. Destek, payanda, duvar, set. * Temel. Esas, bina.
  • BÜNN

    Yemen kahvesi.
  • BÜNUD

    (Bend. C.) Büyük bayraklar, sancaklar.
  • BÜNÜVVET

    Evlâtlık, oğulluk.
  • BÜNYAD

    f. Temel, esas. Yapı, binâ.
  • BÜNYAMİN

    Yakup Aleyhisselâm'ın en küçük oğlu.
  • BÜNYAN

    Yapı. Bina. Duvar. Esas. Yapı yapmak.
  • BÜNYAN-I KAVÎ

    Sağlam bina.
  • BÜNYAN-I MERSUS

    Kaynaşmış sağlam bina. Birbirine kurşunla kenetlenmiş sağlam yapı.
  • BÜNYE

    Bir şeyin vücut yapısı. Vücut, beden. Fıtrat. * Şekil, tarz, sûret.
  • BÜNYE-HÎZ

    f. Vücudu canlandıran, bünyeyi kaldıran.
  • BÜR'

    (Büru') Hastanın iyileşmeğe başlaması. * Kurtulmak. * Fazilette ve bilgide üstünlük. (Bak: Ber')
  • BÜRA

    Kamıştan yapılan hasır.
  • BÜRA'

    Ağaç yongası. Törpüden çıkan talaş.
  • BÜRABE

    Kalem yongası, törpüden çıkan talaş.
  • BÜRAD

    Soğuk.
  • BÜRADE

    Eğeden çıkan talaş ki, "bürâde-i zeheb, bürâde-i fizza ve bürâde-i hadid" denir.
  • BÜRAKA

    Bütün gün yüzünü süsleyen kadın. * Yemek sırasında bir kimseye kızıp, yemeği kimseye vermeyip yalnız yiyen kadın.
  • BÜRAM

    Kene dedikleri böcek.
  • BÜRAYE

    Yontulan ağaçtan çıkan yonga.
  • BÜRBUR

    Bulgur. (Buğdaydan yapılır.)
  • BÜRC

    (C.: Bürûc-Ebrac) Hisar. * Yıldız.
  • BÜRCAS

    Havada ağaç başında olan nişan.
  • BÜRCEME

    (C: Berâcem) Parmak boğumu.
  • BÜRCÜD

    Arap elbiselerinden bir nevi kalın elbise.
  • BÜRD

    f. Bilmece, bulmaca.
  • BÜRDA

    Tıb: Sıtma hastalığı.
  • BÜRDBAR

    f. Ağırbaşlı. Sabırlı, mütehammil, uysal, tahammüllü kimse.
  • BÜRDBARÎ

    f. Ağırbaşlılık, sabırlılık.
  • BÜRDE

    Hırka. Üstten giyilen libas, elbise.
  • BÜRDEK

    f. Küçük bilmece.
  • BÜRDÎ

    Hurmanın iyisi.
  • BÜRE

    (C.: Bürât-Bürâ-Bürin) Deve burnuna takılan halkalar. * Bilezik gibi olan halkaların her birisi.
  • BÜREHA

    Şiddetli azab. Sıkıntı.
  • BÜREHNE

    f. Açık, yalın çıplak.
  • BÜREHNE-GÎ

    f. Çıplaklık.
  • BÜREHNE-SER

    f. Başı açık.
  • BÜRESA'

    Nâs mânâsına kullanılan bir isim.
  • BÜREYDE BİN EL-HUSAYB EL-ESLEMÎ

    Horasan diyarında en son hicri 62 veya 63 yılında vefat eden sahabedir. (R.A.). Müslümanların ilk sancaktarıdır. 177 Hadis-i Şerif nakletmiştir. 14 tanesi Buharî ve Müslim'de mezkûrdur.
  • BÜRGUR

    Buzağı.
  • BÜRGUS

    (C.: Beragis) Pire.
  • BÜRHAN

    Delil, hüccet, isbat vasıtası. * Man: Yakînî mukaddemelerden meydana gelen kıyas. * Red ve inkâr için itiraz kabul edilmeyecek surette isbat-ı hakikat eden kavi hüccet.(Bir bürhan ile elde edilen netice-i tevhidi buzı insanlar isti'zam ile dar zihinlerine sıkıştıramazlar. Veya bozuk hayalleri tahammül edemez. Bu hule karşı o kat'i, sahih bürhanı reddetmek üzere: "Bu neticeyi, bu kadar azametiyle şu bürhan (onu) intac edemez." diye bahaneler ile kabul etmez. O miskin bilmez mi ki, neticenin kayyûmu imandır. Bürhan, ancak onu görmek için bir menfezdir. Veya bir süpürge gibi o neticeye konan vehimleri süpürür. Maahâza bürhan bir değildir, bin değildir. Zerrat-ı âlem adedince bürhanlar vardır. M.N.)