C Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • CEZBETMEK

    Çekmek, ikna etmek, sevdirmek.
  • CEZEA

    (C.: Cezaât-Cizâ) Beş yaşına girmiş deve. * İki yaşına girmiş koyun. * Üç yaşına girmiş sığır ve at.
  • CEZEB

    Adamın ağzında tükrüğü kesilmek. * Hayvanın sütü az olmak.
  • CEZEBAT

    (Cezbe. C.) Cezbeler. (Bak: Cezbe)
  • CEZEL

    (C.: Cezlan) şâd olmak.
  • CEZEL

    Yoğun ve kuru odun ağacı. * Kesmek, kat'.
  • CEZER

    Havuç. * Aslanın yediği et.
  • CEZF

    Kesmek. * Sürmek. * Evmek.
  • CEZF (CÜZÂF)

    Bir şeyi ölçmeden tartmadan almak.
  • CEZH

    Hediye, atâ, bahşiş vermek.
  • CEZİA

    (C.: Cezâyi) Koyun sürüsü.
  • CEZİL

    Bol. Çok. * Edb: Peltek ve bozuk olmayan kelime.
  • CEZİM

    (Bak: Cezm)
  • CEZİR

    (Bak: Cezr)
  • CEZİRE

    Ada. Dört tarafı su ile çevrilmiş toprak parçası.(Üç tarafı su ile çevrili kara parçasına yarımada denir.)
  • CEZİRET-ÜL ARAB

    Arabistan yarımadası.
  • CEZL

    Kalın odun. Tomruk. * Sağlam. Metin. * Güzel ve muhkem fikir. * Rekik olmayıp doğru ve dürüst olan söz veya kelime. * Kâmil, dirayet sahibi, akıllı ve olgun adam.
  • CEZLAN

    Saadetli, mutlu, sevinçli.
  • CEZM

    (Cezim) Kat'î karar. Yemin. Kararlaştırmak. * Kesmek. * Niyet. Tahmin. Takdir. * İlzam. * İcâbe. * Gr: Arabçada kelime sonundaki harfi sâkin okumak. Kur'ân-ı Kerim okurken harfleri yerlerine vaz'edip mahrecinden çıkarırken tâne tâne, fesahat, beyan ve teenni ve sükûnet üzere okumak.
  • CEZM (CİZM)

    Her nesnenin aslı. * Ağacın kökü. * Kesmek, kat'.
  • CEZMA

    Kulağı kesik koyun. * Kulağı delik koyun.
  • CEZME

    Kamçı. * Ağaç parçası. * İp parçası.
  • CEZME

    Bir kere yemek.
  • CEZMEN

    Kestirip atmak sûretiyle.
  • CEZMÎ

    Kat'î niyet ve karara ait. Cezm.
  • CEZR

    Kök, asıl, temel. Bünyâd. * Kesmek. * Mat: Kendi misline darbolunmakla (çarpılmakla) bir sayı meydana getiren rakam (Kare kök). Üç, dokuzun cezri'dir. Dokuz, üçün meczuru'dur. (Bak: Meczur) * Derya, deniz. * Arı kovanından bal almak. * Ay ve güneşin câzibesi te'siri ile deniz ve ırmak sularının çekilip kabarması. Buna "med ve cezir" hâdisesi denir.
  • CEZRE

    Kasaplık koyun, keçi gibi davar. * Semiz koyun.
  • CEZRÎ

    Köklü. Kat'î. Köke âit ve müteallik.
  • CEZR-İ VETEDÎ

    Kazık kök. Kazık gibi yere derinliğine giden kök. (Havuç gibi.)
  • CEZU'

    Çok sızlanan, kıvranan, feryad eden. Allah'tan gayrısından imdad bekleyen.
  • CEZUR

    (C.: Cüzür) Boğazlanacak deve. Hem erkeğe hem dişiye denir. (Boğazlanacak yere meczer derler. Boğazlayan kimseye cezzar derler.)
  • CEZZ

    Kesmek, biçmek.
  • CEZZAB

    Fazla çekici olan. Cezub. Çok cezbeden.
  • CEZZAF

    Ağ ile balık tutan balıkçı.
  • CEZZAR

    Zâlim. Gaddar. Kanlı. * Deve kasabı.
  • CIHRE

    (C.: Cihar-Echâr) Bir kimseye sığınmak.
  • CIRANTA

    yun. Poliçeyi, senedi devir ve havale eden şahıs.
  • CIVATA

    Arkası iri başlı ve ucu somun geçmek üzere yivli vida. Başlıca potrelleri, demir ve tahtaları birbirine bağlamaya yarar.
  • CİAL

    (C.: Cüul) Ocaktan çömlek ve tencere gibi sıcak şeyleri tutup indirmekte kullanılan bez.
  • CİALE (CA'YİLE)

    Rüşvet.
  • CİAR

    Ucunu bir kazığa bağlayıp bir ucunu da beline bağlayıp kuyuya inilen ip.
  • CİBA

    Toplanmış, birikmiş su.
  • CİBA

    f. Odun.
  • CİBAB

    Car dedikleri kaftan. * Ağaç aşılamak. (Ekseri hurma ağacında kullanılır.)
  • CİBAH

    (Cebhe. C.) Cebheler, alınlar.
  • CİBAL

    (Cebel. C.) Dağlar.
  • CİBAL-İ MÜBÂHA

    Huk: Hiç bir kimsenin mülkiyeti altında bulunmayan dağlar.
  • CİBAL-İ ŞÂHİKA

    Yüksek dağlar.
  • CİBAVE

    Toplamak. Cem'etmek.
  • CİBAYAT

    (Cibâyet. C.) Vergi, câbilikler, gelir toplamalar.