(C.: Cezaât-Cizâ) Beş yaşına girmiş deve. * İki yaşına girmiş koyun. * Üç yaşına girmiş sığır ve at.
CEZEB
Adamın ağzında tükrüğü kesilmek. * Hayvanın sütü az olmak.
CEZEBAT
(Cezbe. C.) Cezbeler. (Bak: Cezbe)
CEZEL
(C.: Cezlan) şâd olmak.
CEZEL
Yoğun ve kuru odun ağacı. * Kesmek, kat'.
CEZER
Havuç. * Aslanın yediği et.
CEZF
Kesmek. * Sürmek. * Evmek.
CEZF (CÜZÂF)
Bir şeyi ölçmeden tartmadan almak.
CEZH
Hediye, atâ, bahşiş vermek.
CEZİA
(C.: Cezâyi) Koyun sürüsü.
CEZİL
Bol. Çok. * Edb: Peltek ve bozuk olmayan kelime.
CEZİM
(Bak: Cezm)
CEZİR
(Bak: Cezr)
CEZİRE
Ada. Dört tarafı su ile çevrilmiş toprak parçası.(Üç tarafı su ile çevrili kara parçasına yarımada denir.)
CEZİRET-ÜL ARAB
Arabistan yarımadası.
CEZL
Kalın odun. Tomruk. * Sağlam. Metin. * Güzel ve muhkem fikir. * Rekik olmayıp doğru ve dürüst olan söz veya kelime. * Kâmil, dirayet sahibi, akıllı ve olgun adam.
Kök, asıl, temel. Bünyâd. * Kesmek. * Mat: Kendi misline darbolunmakla (çarpılmakla) bir sayı meydana getiren rakam (Kare kök). Üç, dokuzun cezri'dir. Dokuz, üçün meczuru'dur. (Bak: Meczur) * Derya, deniz. * Arı kovanından bal almak. * Ay ve güneşin câzibesi te'siri ile deniz ve ırmak sularının çekilip kabarması. Buna "med ve cezir" hâdisesi denir.
CEZRE
Kasaplık koyun, keçi gibi davar. * Semiz koyun.
CEZRÎ
Köklü. Kat'î. Köke âit ve müteallik.
CEZR-İ VETEDÎ
Kazık kök. Kazık gibi yere derinliğine giden kök. (Havuç gibi.)
CEZU'
Çok sızlanan, kıvranan, feryad eden. Allah'tan gayrısından imdad bekleyen.
CEZUR
(C.: Cüzür) Boğazlanacak deve. Hem erkeğe hem dişiye denir. (Boğazlanacak yere meczer derler. Boğazlayan kimseye cezzar derler.)
CEZZ
Kesmek, biçmek.
CEZZAB
Fazla çekici olan. Cezub. Çok cezbeden.
CEZZAF
Ağ ile balık tutan balıkçı.
CEZZAR
Zâlim. Gaddar. Kanlı. * Deve kasabı.
CIHRE
(C.: Cihar-Echâr) Bir kimseye sığınmak.
CIRANTA
yun. Poliçeyi, senedi devir ve havale eden şahıs.
CIVATA
Arkası iri başlı ve ucu somun geçmek üzere yivli vida. Başlıca potrelleri, demir ve tahtaları birbirine bağlamaya yarar.
CİAL
(C.: Cüul) Ocaktan çömlek ve tencere gibi sıcak şeyleri tutup indirmekte kullanılan bez.
CİALE (CA'YİLE)
Rüşvet.
CİAR
Ucunu bir kazığa bağlayıp bir ucunu da beline bağlayıp kuyuya inilen ip.
CİBA
Toplanmış, birikmiş su.
CİBA
f. Odun.
CİBAB
Car dedikleri kaftan. * Ağaç aşılamak. (Ekseri hurma ağacında kullanılır.)
CİBAH
(Cebhe. C.) Cebheler, alınlar.
CİBAL
(Cebel. C.) Dağlar.
CİBAL-İ MÜBÂHA
Huk: Hiç bir kimsenin mülkiyeti altında bulunmayan dağlar.
CİBAL-İ ŞÂHİKA
Yüksek dağlar.
CİBAVE
Toplamak. Cem'etmek.
CİBAYAT
(Cibâyet. C.) Vergi, câbilikler, gelir toplamalar.