C Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • CİLM(E)

    Üzüm çubuğundan kestikleri değnek.
  • CİLNAR

    (Cüllenâr) Gülnar. Nar çiçeği.
  • CİLSE

    Bir çeşit vurmak.
  • CİLT

    (Bak: Cild)
  • CİLVAH

    Geniş ve dolu olan deve.
  • CİLVAZ

    (C.: Celâvize) Kethudâ. Reis.
  • CİLVE

    Esmâ-i İlâhînin tecellisi. * Tecelli. * Güzellere yakışır duruş ve davranış. Dilberâne hareket. Naz ve edâ. Hoşa giden görünüş.
  • CİLVEGÂH

    (Cilve-geh) f. Cilve edilecek yer, cilve yeri.
  • CİLVEGER

    f. Cilve ve naz eden. Cilveli. * Tecelli eden.
  • CİLVE-İ İRÂDE

    İrâde ve kasdı gösteren tezahür ve tecelli. Cenab-ı Hakkın kendi bizzat isteği ve iradesiyle yaptığını gösteren oluş ve intizam, mükemmeliyet. (İnsanın nasıl ruhu bütün cesedine özel bir münasebeti var ki: Bütün âzâsını ve eczasını birbirine yardım ettirir. Yani: İrade-i İlâhiye cilvesi olan evâmir-i tekviniyeye ve o emirden vücud-u haricî giydirilmiş bir kanun-u emrî ve lâtife-i Rabbaniye olan ruh onların idaresinde onların manevî seslerini hissetmesinde ve hâcatlarını görmesinde birbirine mâni olmaz, ruhu şaşırtmaz. S.)
  • CİLVEKÂR

    f. Cilveli. Nâzenin.
  • CİLVEKÜNÂN

    f. Cilve yaparak.
  • CİLVENÜMÂ

    f. Cilve yapan, cilve gösteren, cilve eden.
  • CİLVESAZ

    f. Cilveli. Nazlı. Gönül alan.
  • CİLVEZET

    Mâni olmak. Men'etmek.
  • CİLZ

    Süngü demiri. * Kamçının ucundan tuttukları yer.
  • CİLZE

    (C.: Cilzâ) Sert ve sağlam yer.
  • CİM

    Gulamperest olan kimse.
  • CİM

    ( harfinin arapça adı olup ebced hesabında üç sayısının karşılığıdır.
  • CİMA'

    Cinsi münâsebet. Çiftleşmek. * Zamm etmek.
  • CİMAH

    Binicisi zabtedemediğinden, atın serkeş olup binicisini istememesi.
  • CİMAL

    (Cemel. C.) Erkek develer.
  • CİMAM

    Kuyu içinde suyun toplanması ve çoğalması.
  • CİMAR

    Toplu kabile. * Süvari alayı.
  • CİMNASTİK

    yun. Vücud organlarını alıştırıp kuvvetlendirmek için yapılan idman. Beden terbiyesi.
  • CİMRİ

    f. Hasis, varyemez, pinti. Elindeki mal veya parayı harcayamıyan ve türlü sıkıntılara katlanarak daha çok biriktirmeye çalışan kimse. Cimrilik, müsriflik (savurganlık) gibi İslâmda kötü huy olarak bilinir. Cömertlik ve tutumluluk ise övünülen ahlâkî vasıflardandır. Cömertlikte de ölçülü olmak tavsiye edilir. Başkasına muhtaç duruma düşürecek cömertlik de doğru değildir. (Bak: İktisad)
  • CİMSE

    Rengi gökrek kızıllığa yakın kıymetli bir taş.
  • CİN

    (Bak: Cinn)
  • CİNAB

    Hayvanlara vurulan damga ve nişan.
  • CİNAÎ

    (Cinâiyye) Cinayetle alâkalı.
  • CİNAN

    (Cennet. C.) Cennetler.
  • CİNAN-I ULÛM

    İlm-i Kur'ân ve imân cennetleri. Maarif-i İlâhiye ve tahkikî ve yakinî imân derslerinin okunduğu ulemâ-i İslâm ve talebe-i ulûm meclisleri.
  • CİNARE

    Esterâbâd ile Cürcân arasına derler.
  • CİNAS

    Benzeyiş, münâsebet. * Edb: Birçok mânâya gelebilen söz, imalı, telmihli söz. telâffuzu bir, mânası ayrı olan kelimelerin bir sözde bulunması. Bunu yapmaya "tecnis" denir, o kelimelere de "cinas" denir.
  • CİNAS-I MUHARREF

    Edb: Yalnız harflerde beraberlik, harekelerde ayrılık bulunan cinâs. (merd, mürd gibi.)
  • CİNAS-I NÂKIS

    Edb: Cinaslı kelimelerin birinde veya birkaç harfin ziyade olması suretiyle yapılan cinas. (dem, âdem gibi.)
  • CİNAS-I TAMM

    Edb: Lâfızda, harekelerde ve harflerde eksiklik ve ziyâdelik bulunmayan cinâs. Kır (kırmaktan emir), kır (çöl); yaz (yazmaktan emir), yaz (mevsim).
  • CİNAYAT

    (Cinayet. C.) Büyük cezâları gerektiren suçlar. Cinayetler.
  • CİNAYET

    Adam öldürmek, katl. (Bak: Câni)
  • CİNAYET-KÂR

    f. Cinayet işleyen.
  • CİNAZE

    Tabut. İçine cenaze konulan sandık.
  • CİNCİN(E)

    (C: Cenâcin) Göğüs kemiği.
  • CİNH

    Gece karanlığı.
  • CİNN

    Bir cins ateşten yaratılmış olup, dünyanın insandan sonra en mühim sekenesidir. Akıl ve şuur sâhibi olup pekçok şer ve isyan yapabildikleri gibi "Peygamberlerin ve semâvî kitabların irşadlarıyla" insana yetişememekle beraber terakki edip yüksek kemâlatlara çıkabilen mahluktur. İnsanlar gibi dinin bir kısım emirlerini yapmakla ve bazı yasaklarından kaçınmakla yükümlüdürler. Kıyamet ve haşirden sonra cinlerden de dünya imtihanını kazananlar Cennet'e, kaybedenler Cehennem'e girecektir. Kâinat ve içindeki bütün varlıklar hakkında, en birinci söz söyleme hakkı; onların yaratıcısı ve mâliki olanındır. Çünki "Yapan bilir, öyleyse bilen konuşur" bir kaidedir. Cinlerin varlığını da, evvelâ; Kur'an-ı Kerimden öğreniyoruz. Ayrıca Peygamberimiz Resul-ü Ekrem'den (A.S.M.) gelen sahih rivayetler ve ashabının cinleri görmesi ve görüşmesi hâdiseleri de pek çoktur. Cinlerin pekçok cinsleri vardır. Bunlar lâtif yaratıklar oldukları için gaybî haberler getirmekte kullanılabilirler. Fakat Hazret-i Peygamber'den (A.S.M.) sonra cinlerin gaybî âlemden haber hırsızlamaları Cenab-ı Hak tarafından menedilmiştir.Cinlerin, kötülüğe sevkedenlerine şeytan-ı cinnî de denilir. * Lügatta: Bir şeyi hisseden, setretmek, gizlemek mânasına gelir.
  • CİNN SÛRESİ

    Kur'ân-ı Kerim'in 72. sûresi olup Mekke-i Mükerreme'de nâzil olmuştur.
  • CİNNET

    Delilik.
  • CİNNÎ

    Cinn taifesinden olan.
  • CİNS

    Nevi'. Boy, soy, kavim, kabile. Aynı çeşitten olmak.
  • CİNSÎ

    Cinsle ilgili, cinsle alâkalı.
  • CİNSÎ

    Zırh yapıcı.