Tar: Yeniçeri Ocağı'nda bulunan ve aşçıbaşı maiyetinde yaver gibi kullanılan gençler. * Canlı, hareketli ve neş'eli deve yavrusu veya genç.
CİYA'
(Câyi'. C.) Karınları acıkmış olanlar, açlar.
CİYADET
Tazelik, yenilik. * İyilik, güzellik.
CİYEF
(Cife. C.) Lâşeler, leşler. Cifeler.
CİYET
Bozulmuş, değişmiş olan su. Bir yere toplanıp birikmiş olan su.
CİZ'
Ağaç kütüğü. Ağaç kökü. Kuru direk. Hurma ağacının kökü. Hurma ağacı. * Çatı örtüsünde kullanılan ağaçlar. (Bak: Hanin-i ciz')
CİZ'
Derenin dar ve kısık yeri.
CİZAL
Hurma toplama.
Cİ'ZARE
Kısa boylu tıknaz kimse.
CİZARET
Deve kasaplığı.
CİZE
Dere kenarı.
CİZFE
Küçük sürü.
CİZİRMAN
Hurma yaprağının aslı; yâni dibi ki, yaprağı dökülünce ağaçta kalır.
CİZL
(C.: Cüzul-Eczâl) Büyük odun ağacının kökü, tomruk.
CİZLE
Bir büyük yığın hurma.
CİZME
Deve sürüsü. * Koyun sürüsü.
CİZMİR
Ağaç kütüğü.
CİZN
Kök. * Ağaç kütüğü.
CİZ'-UN NAHL
Hurma ağacının kökü, kütüğü.
CİZYE
Vergi. Haraç. Müslümanların fethettikleri yerlerde, müslüman olmayanlardan alınan ve devlet teminatı altında bulunmanın karşılığı olan vergi. (Bak: Haraç)
CİZYEDÂR
f. Cizye adı verilen vergiyi toplıyan memur, cizyeci.
COĞRAFYA
Yeryüzünün şimdiki hâlini çeşitli cihetlerden inceleyen ilim. Bölümlerinden olan Fizikî Coğrafyada: Karalarla denizlerin durumları ve iklimleri;İktisadî Coğrafyada: Toprak mahsulleri, sanayi ve ticaret işleri;Siyasî Coğrafyada: Irk, dil, millet hususiyetleri ve devlet sınırları anlatılır.Bunlardan başka; hayvanat, nebâtât, ziraat, tarih, matematik gibi çeşitli mevzularla alâkalı coğrafya kolları da vardır.
CONTA
Birbirinin üzerine kapanan iki madeni parça arasında, açıklık kalmamasını te'min etmek için konulan karton, kösele, lâstik vs. şey.
COP
Polis ve polis görevlisi askerlerin taşıdığı, kauçuktan yapılma sopa.
CÖMERT
Eli açık, ikramcı, kerem sahibi.
CU
f. Akarsu, ırmak, nehir, çay.
CU
f. Custen fiilinin emir kökü. Gelecek misâlde olduğu gibi birleşik kelimeler yapılır.
CU'
Açlık.
CU'AN
(Cu'. dan) Aç olarak, acıkmış olarak.
CU'BUB
(C: Ceâbib) Fitil ucu. * Çirkin ve kısa boylu adam.
CU'BUS
Ebleh, ahmak.
CUCE
f. Civciv.
CUD
Cömertlik. Sahilik. Eli açık olmak. Muhtaçların vaziyetlerini, durumlarını bildirmeğe meydan vermeksizin lütuf ve ihsanda bulunma hâleti. Mücahede-i diniye ve neşr-i hakaik-ı Kur'aniye ve imaniye hizmetinde mutemed zâtlara lüzumunda maddeten de iştirak etmek fedakârlığı.
CUD U KEREM
Cömertlik, eli açıklık.
CUD U SEHAVET
Cömertlik ve eli açıklık, sahilik.
CUDİ
Hz. Nuh'un (A.S.) tufandan sonra gemisi ile sahile çıktığı dağın ismi. * Şırnak İlinin 6 kilometre güneydoğusunda bulunan bir dağın adı.
CUDİ-İ İSLÂMİYET
Her türlü helâket ve felâketlerden İslâmiyetle necat bulunacağını ifâde eden bir teşbihdir.Nasıl ki Nuh tufanında Nuhun (A.S.) gemisi Cudi Dağında karaya oturup kurtuldukları gibi.
CUG
f. Öküz boyunduruğu.
CUGD
Baykuş.
CUHAF
Zarar ve ziyân edici, zarar verici nesne, muzır. * Çok yemekten şişip ishal olmak. * Ölmek, mevt.
CUHALE
İğne deliği.
CUHAM
İnsanı zayıflatan ve gözleri irinleten bir hastalık.
CUHDUB
(C.: Cehâdib) Ayakları uzun, yeşil çekirge.
CUHFE
Medine yakınında bir yerin adıdır ve Şam ehli orada ihram giyerler.
CUHR
Yer deliği.
CUHUZ
Çıkmak, huruç.
CUL
(C.: Ecvâl) Akıl. * Rey. * Kuyu duvarı. Aşağısından yukarısına kadar kuyunun taraflarından her bir tarafı.