C Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • CU'L

    Ücret, mukabil, karşılık. * Ayak kirası. * Padişahın etbâından aldığı mal.
  • CULAH

    f. Örümcek, ankebut. * Çulha, yâni dokuyucu, nessâc.
  • CUM'A

    Toplanma. * Perşembeden sonraki gün. Müslümanların kudsî tâtil günü olup, o güne mahsus namazla mükelleftirler. Memur ve işçilerin cuma namazı vakti serbest bırakılmamaları din hürriyetine aykırıdır. Yahudiler ve hristiyanlar haftalık dinî törenleri için cumartesi ve pazar günü serbest oldukları halde, müslümanlara aynı hakkın tanınmaması hakiki medeniyete zıttır.
  • CUM'A SÛRESİ

    Kur'an-ı Kerim'in 62. ve Medine-i Münevvere'de nâzil olan sûresi.
  • CUM'A-İ ATİK

    (Eski Cum'a) Osmanlılar zamanında, Bulgaristan'da Şumnu ile Razgrat arasında yer alan meşhur bir bölge.
  • CUM'A-İ BÂLÂ

    (Yukarı Cum'a) Osmanlılar devrinde, Selânik Vilâyetinin Serez sancağındaki bir kaza merkezi.
  • CUM'AT

    (Cum'a. C.) Perşembeden sonra gelen günler. Cum'alar.
  • CUMEAT

    (Cum'a. C.) Perşembeden sonra gelen günler. Cum'alar.
  • CUMHUR

    Halk topluluğu. Hey'et, takım. Aynı kararı veya hükmü kabul edenler. * Âlimlerin çoğu, ekseriyeti. * Seçimle idare edilen devlet. * Bir yere toplanmış kum, toprak.
  • CUMHUR REİSİ

    Cumhuriyetle idâre olunan memleketlerde Devlet Reisi.
  • CUMHURİYET

    Devlet reisi, millet veya Millet Meclisleri tarafından seçilen hükümet şekli. Demokraside temsili hükûmet şekli. Halkın hür olarak seçtiği temsilciler (Millet vekilleri ve senatörler) aracılığı ile egemenliğini, (hâkimiyetini) kullanmasına dayanan hükûmet şekli. Cumhuriyetin birbirinden farklı üç tatbik şekli vardır.1- Parlementer hükûmet: Hükûmeti meclisler karşısında bağımsız sayan şekil.2- Meclis hükûmeti: Hükûmeti meclise bağlı sayan şekil.3- Başkanlık hükûmeti: Devlet ve hükûmet başkanı aynı kişidir ve halk tarafından seçilir. Hükûmeti başkan kurar, başkan değiştirir. Başkan meclislere karşı bağımsızdır. (Amerika'daki gibi.) (Orada benden sordular ki: Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?Ben de dedim: Yaşlı mahkeme reisinden başka daha siz dünyaya gelmeden ben dindar bir Cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım isbat eder. Hülâsası şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hâli bir türbe kubbesinde inzivada idim, bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum, ekmeğimi onun suyu ile yerdim. Benden sordular, ben dedim: Bu karıncı ve arı milletleri Cumhuriyetçidirler. Cumhuriyetperverliklerine hürmeten tanelerini karıncalara veriyorum. Sonra dediler: Sen selef-i sâlihine muhalefet ediyorsun? Cevâben diyordum: Hülefâ-i Râşidîn hem halife hem Reis-i cumhur idiler. Sıddık-ı Ekber (R.A.) Aşere-i Mübeşşereye ve Sahâbe-i kirama elbette Reis-i Cumhur hükmünde idi. Fakat, mânâsız isim ve resim değil, belki, hakikat-ı adaleti ve hürriyet-i şer'iyeyi taşıyan mânâ-yı dindar Cumhuriyetin reisleri idiler. Ş.)(Cumhuriyet ki: Adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir. H.)
  • CUMHURİYET-PERVER

    f. Cumhuriyetçi, cumhurcu.
  • CUMHUR-U AVAM

    Halk tabakası.
  • CUMHUR-U MUHADDİSÎN

    Hadis alimleri sınıfı.
  • CUMHUR-U MÜ'MİNÎN

    İmanlılar sınıfı.
  • CUMHUR-U NÂS

    İnsanların ekserisi, halk kalabalığı.
  • CUMHUR-U ULEMÂ

    Âlimler cemaatı. Âlimler sınıfı. (Bir fikre dâvet cumhur-u ulemânın kabulüne vâbestedir, yoksa dâvet bid'attır, reddedilir. Mek.)
  • CUMU'

    Toplanmalar. Cemi'ler.
  • CUMUAT

    (Cum'a. C.) Perşembe gününden sonra gelen günler. Cum'alar.
  • CU'MUS

    Pis, necis.
  • CUN (CUNİ)

    Karnı ve kanadı kara olan bağırtlak kuşu cinsinden bir kuş.
  • CÛNE

    (C.: Cuven) Attarların kutusu ve tablası.
  • CUR

    Belde ismi.
  • CUR'A

    Tek yudum. Bir içimlik. Bir yudumluk.
  • CUR'ATEN

    Bir yudumluk.
  • CURH

    (Curha) Yara. Yaralama.
  • CURNAL

    (Bak: Jurnal)
  • CUŞ

    f. Coşmak, kaynamak. Taşmak. Deprenmek.
  • CUŞ U HURUŞ

    f. Kaynayıp taşma. Neş'e ve âhenk. Coşup taşma.
  • CUŞACUŞ

    f. Çok coşkun, taşkın. Pek coşkun ve taşkın bir sûrette.
  • CÛŞAK

    f. Kaynama.
  • CUŞAN

    f. Coşup kaynayan.
  • CÛŞ-AVER

    f. Coşturucu, coşmaya sebep olucu.
  • CUŞİDE

    f. Coşmuş, kaynamış.
  • CUŞİR(E)

    f. Dokumacı.
  • CUŞİŞ

    f. Kaynama, coşma.
  • CU'ŞUM

    Galiz, kısa boylu adam.
  • CU'ŞUŞ

    (C.: Ceâşiş) Kötü huylu, kısa boylu.
  • CUUDET

    Kıvırcıklık.
  • CUUR

    Hurmanın gayet yaramazı, iyi olmayanı.
  • CUY

    f. Nehir, akarsu, ırmak, dere, çay.
  • CUYA(N)

    f. Arayan, arayıcı.
  • CUYBAR

    f. Akarsu, nehir, dere, çay, ırmak. * Irmak kenarı.
  • CUY-ÇE

    f. Küçük ırmak.
  • CUYEM

    f. (Cüsten, aramak mastarından "arıyorum, ararım" mânasınadır.) (Bak: Cû)
  • CUYENDE

    f. Arayıcı, araştırıcı, isteyen.
  • CÜBA'

    Korkak.
  • CÜBAB

    Devenin sütünün üstüne gelen köpüğü.
  • CÜBAR

    Ziyan olmak. Heder olmak. * Üçüncü gün.
  • CÜBB

    Kuyu. * Küp. Kulpsuz desti. * Vaktiyle zindan gibi kullanılan çukur, susuz kuyu.