Geçer olan, akıcı olan. Seyreden giden. * Güneş, şems. * Gemi. * Cenab-ı Hakk'ın in'âm eylediği rızık ve nimet. * Genç ve iyi hizmet eden kadın. Muharebede İslâm düşmanlarından esir edilen kadın hizmetçi.
CARR
Çeken, çekici. Sürükleyici. * Harf-ı cer.
CARRE
Komşu kadını. * Yularından çekilen deve.
CARŞEB
f. Çarşaf, cilbab.
CARÛ(B)
f. Süpürge.
CÂRÛB-ZEN
f. Süpürücü, çöpçü.
CARUD
Nasrani rüesasından olup Şam'ın da reislerindendi. Kitablarında Hz. Peygamber'in (A.S.M.) vasıflarını görüp imân edenlerdendir. Asr-ı Saâdetten önce yaşamıştır.
CARÛR
Sel arkı.
CARÛRE
Kapı ökçesinin yeri.
CÂR-ÜL CÜNÜB
Yabancı kimse. Akrabadan olmayan.
CA'S
Pis, necis.
CASELİK
Katolik. Başpiskopos, başpapaz, büyük papaz, patrik.
CASİM
Şam diyarında bir köyün adı.
CASİR
(Cesaret. den) Cesaret eden, cesur, cesaretli.
CASİYE
Diz çökmüş.* Topluluk, cemaat. * Yığın, taş yığını.
CÂSİYE SURESİ
Kur'an-ı Kerim'in 45. sûresi olup Mekke-i Mükerreme'de nâzil olmuştur. Şeriat, Dehir Suresi de denir.
CASLİK
(Cesâlik) Nasrâniler hakîmi. * Çokluk, kesret.
CASS
Alçı taşı. * Kireç.
CASSAS
Sıvacı, kireççi.
CAST
f. Üzüm teknesi. Üzümün sıkıldığı yer.
CASÛM
Korkulu rü'ya, kâbus.
CASUS
Karpuz.
CASUS
(C.: Cevâsis) Hafiye. Gizli sırları haber veren. Kendi asıl şahsiyetini gizleyip, kendini iyi şahsiyet şeklinde göstererek ve gizli yollarla bir devletin askeri, siyasi ve mâli durumlarına dair haberleri başka bir devlet menfaatına olarak toplayıp bildiren kimse.
CA'SÛS
(C.: Ceâsis) Kötü huylu, kısa boylu.
CAŞİRİYYE
Kuşluk vakti yenen yemek. Kuşluk yemeği.
CAUB
Kısa adam.
CA'V
Deve ve koyun tersini toplamak.
CAVERS
Buğdaylar arasında biten bir cins sarı darı.
CÂVİD
(Câvidân, câvidâne, câvidânî) f. Sermedî, sonu olmayan, sonsuz, dâimî, lâyemut.
CÂVİDÂNE
f. Câvidân, ebedi, sonsuza âit, sonsuza müteallik.
CÂY
f. Yer, makam, mevki.
CAY-BAŞ
f. İkâmet yeri, oda, ev. Yurt, mekân, mesken.
CAY-GÂH
f. Mevki, makam, rütbe. * Yer, mekân.
CAY-GİR
f. Yerleşen, yer tutan, yerleşmiş.
CÂY-I DİKKAT
Dikkat edilecek nokta. Dikkat edilecek yer veya şey.