C Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • CAYİHA

    Şiddet. * Kıtlık. * Yemişe gelen âfet.
  • CAYİR

    Cevir ve cefâ eden. Eziyet veren.
  • CAYMAK

    t. Vazgeçmek. Sözünden dönmek.
  • CAY-MEND

    f. Yerinden kalkmayan, üşenen, tenbel. Rahatını bozmayan.
  • CAY-NİŞİN

    f. Yer tutan. Birinin yerine geçen.
  • CA'Z

    Yoğun, kalın nesne.
  • CA'ZERÎ

    Kısa boylu, galiz, sitemkâr kimse.
  • CAZGIR

    Yağlı güreşlerde pehlivanları seyircilere takdim edip dualarını okuyarak onları meydana çıkaran kimse.
  • CAZİ

    Ayaklarını dikip parmakları üzerine oturan kişi.
  • CAZİ'

    Üzüm çardağının üzerinde enine konulan, üzerine de üzüm çubukları serilen ağaç.
  • CAZİB

    Çekici, cazibeli. * Hoş görünüşlü olup dikkati çeken.
  • CAZİBE

    Çekme kuvveti. * Mc: Letafet zamanı. Hüsn-ü cemal.(Hareket harareti, hararet kuvveti, kuvvet câzibeyi tevlid eder gibi bir âdet-i İlâhiyye, bir kanun-u Rabbanidir. Mek.)
  • CAZİBE KANUNU

    Madde âleminde geçerli olan Cenab-ı Hakk'ın tekvini bir kanunudur. Bu kanuna göre iki madde birbirini aralarındaki mesafe ile ters orantılı; kütle ve miktarlarıyla orantılı olarak çeker.
  • CAZİBEDAR

    f. Çekici, câzibeli.
  • CAZİM

    Kat'i karar veren. * Gr: Cezmedici, cezmeden. Arabça bir kelimenin başına gelen bazı harfler o kelimenin sonunu sâkin okutur, o harfe de "câzim" denir. Meselâ "Lem yezuk" aslında (Yezuku) idi. Başına "lem" harfi geldiğinden " Yezuk" diye sâkin okundu.)
  • CAZİYE

    Doğurduktan sonra sütü azalmaya başlayan hayvan.
  • CAZÛ

    f. Cadı. Büyücü, sihirbaz.
  • CAZZ

    Semiz,iri gövdeli adam.
  • CE'B

    Kesbetmek, elde etmek, kazanmak. * Yaban eşeğinin büyüğü. * Kırmızı toprak boya. * Göbek.
  • CEB'

    (C.: Cebeât) Kızıl mantar.* (C.: Ecbu) Nakir dedikleri ağzı dar kap ki, içine su koyarlar. * Tehir etmek, sonraya bırakmak.
  • CEBABİRE

    Cebrediciler. Mütekebbirler. Zâlimler.
  • CEBAE

    Üstünde birşey düzeltilen ağaç.
  • CEBAN

    Korkak, ürkek.
  • CEBANET

    Korkaklık, ürkeklik. Korkulmayacak şeylerden bile korkmak. (Bak: Sırat-ı müstakim)
  • CEBB

    Bir kimsenin zekerini ve hayasını kesip hadım etmek. * Devenin hörgücünü kesmek.* Kökünden kesmek.
  • CEBBAN

    (C.: Cebâbin) Peynirci.
  • CEBBAN(E)

    Sahrâ. Bayram namazını kılacak yer. * Mezarlık.
  • CEBBAR

    (Sıfat-ı İlahiyedendir) İstediğini mutlak yapan, dilediğine muktedir olan. Büyüklük, azamet ve kudret sahibi. İmar eden Cenab-ı Hak. Kullarını ıslah edip tevbeye götüren Allah Teâlâ Hz.leri (C.C.) * Zâlim, gaddar, müstebid, mütemerrid insanlar da bu sıfatla tavsif edilir. Meselâ; Cengiz, cebbar ve gaddar bir devlet adamı idi. * Koz: Gökyüzünün cenubunda bulunan bir yıldız kümesi.
  • CEBBARANE

    Cebbarcasına. Cebbar olana yakışacak tarzda.
  • CEBBARÎ

    Cebbara mensub, cebbarlık, cebredicilik. Cebbarlık eden.
  • CEBCEB

    Çok hasta deve yavrusu.
  • CEBE

    Zincir veya halkadan örme zırh. Cevşen.
  • CEBE'

    Kuyu içinden çıkan toprak ki, etrafına öbek öbek dökerler.
  • CEBECİ

    f. Eski Osmanlı İmparatorluğunun ordusunun zırhlı sınıfına mensub nefer.
  • CEBEL

    Dağ, yüksek tepe. * Mc: Bir kavmin meşhuru ve büyüğü, âlim ve fâzıl kimse.
  • CEBEL-İ ARAFAT

    Arafat Dağı.
  • CEBELİSTAN

    f. Dağlık, dağlık yer.
  • CEBEL-ÜN NUR

    Mekke dağlarından, Hira veya Hırra veya Harra Dağı. Peygamberimize (A.S.M.) ilk vahyin geldiği dağ.
  • CEBE-PÛŞ

    f. Zırh giyen.
  • CEBER (CEBERİYE)

    (Ceberiyyun) Cüz'i iradeyi inkâr eden bir fırka-i dalle. Hak yolundan çıkmış, dalâlete düşmüş bir fırka. Bunların zıdları da Mu'tezile'dir.
  • CEBERUT

    Azametin daha dâimîsi ve bâtınîsi. Büyüklük. Hâkimlik. Kudret, celadet. Fart-ı kibir ve azamet.
  • CEBHA'

    Büyük alınlı kadın.
  • CEBHANE

    f. Barut, kurşun, gülle, top, tüfek ve benzerleri gibi levazımat-ı harbiye ve bunların bulunduğu yer.
  • CEBHE

    Yüz, ön taraf. Harp sahası. Muharebe edilen yer. * Alın. * Bir binanın veya o cinsten bir şeyin ön tarafı. * Gökteki ayın menzillerinden birisinin ismi olup arslan suretinin cephesidir, dört yıldız arslan alnına benzetilmiştir. * Bir kavmin ve cemaatin seyyidi.
  • CEBHE-SÂ

    Yüz süren.
  • CEBİN

    (Cebân) Korkak. Cesaretsiz. * Alın.
  • CEBİN-SÂ(Y)

    f. Alın sürücü, alın süren.
  • CEBİR

    Zabtetmek. Zor. Kuvvet. * Bir şeyi ıslah ve tamir etmek, düzeltmek. * Bâtıl bir fırka. * Mat: Harflerle yapılan hesab. * Tıb: Fevkalâde ameliyat, kırık kemiği sarıp bütünlemek. Kırık veya çıkık uzva sarılan tahtalar.
  • CEBİRE

    f. Halkın bir işe hazırlık yapması.
  • CEBİRE

    Çıkık veya kırık olan bir uzva sarılan tahtalar.