C Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • CEBL

    İhtira, ibda. Yoktan yaratma.
  • CEBRAİL

    (Cebril, Cibril) Cenab-ı Hakk'ın emirlerini Peygamberlere (A.S.) bildiren büyük melek. Peygamberimiz Resul-i Ekrem'e (A.S.M.) Kur'ân-ı Azimüşşân'ı vahiyle getiren melek (A.S.).
  • CEBRE

    Kemik sarmakta kullanılan ağaç. * Tahta parçaları.
  • CEBREN

    Zorla. Cebir ve kuvvet istimali ile. Kuvvet kullanarak.
  • CEBRÎ

    Zorla icra olunan, rızası olmadan zorla yaptırılan. * Cebriye fırkasından olan.
  • CEBR-İ MÂFAT

    Kaybedilen bir şeyin yerine başka bir şey bularak, onunla avunma.
  • CEBR-İ NOKSÂN

    Noksanı tamamlama, eksiği ikmâl etme.
  • CEBRİYE

    Cüz'i irâdeyi inkâr edenlerin bâtıl mezhebi.
  • CEBUB

    Sağlam yer. Muhkem. * Yeryüzü. * Katı ve galiz yer.
  • CEBZ

    Çekmek, cezb.
  • CE'CEE

    Geri durdurmak. * Deveyi suya çağırmak. * Eşek boncuğu denilen bir boncuk.
  • CED'

    Burun, kulak, el kesmek. * Hapsetmek.
  • CEDA

    Bol yağmur, rahmet. * Hediye, ihsan. İn'âm. * Avantaj, kazanç.
  • CED'A

    Kestikten sonra geri kalan nesne. * Hapsetmek.
  • CEDA'

    Kıtlık ve şiddet senesi.
  • CEDALE(T)

    Yer. Arz. Dünya. * Hurma koruğu, ham hurma.
  • CEDAVİ

    f. Hizmetçi aylığı.
  • CEDAVİL

    (Cedvel. C.) Cedveller. * Su yolları. * Listeler.
  • CEDAYE

    Geyik.
  • CEDB

    Kısırlık. * Kusur.
  • CEDCED

    Pek düz yer.
  • CEDD

    Babanın babası veya ananın babası. * Büyüklük, azimlik. * Kat'edip geçmek. * Tâli'li olmak. * Kesmek.
  • CEDDA'

    Küçük memeli kadın. * Susuz çöl.
  • CEDDAT

    (Cedde. C.) Nineler. Büyük anneler, anneanneler, babaanneler.
  • CEDDE

    (C.: Ceddât) Büyük vâlide. Annâne, nine. * Yeni olmak.
  • CEDDE-İ FÂSİDE

    Ananın anası, anneanne.
  • CEDDE-İ SAHİHA

    Babanın anası, babaanne.
  • CEDD-İ EMCED

    En büyük cedd. En yaşlı, en büyük baba.
  • CEDED

    Yassı, düz yer.
  • CEDEF

    (C.: Ecdâf) Makbere, kabir, mezar. * Yemen diyarından gelir bir otun adı. (Bir kimse bu otu yese su içmeye muhtaç olmaz.)
  • CEDEL

    Konuşmada kavga etme. Niza. Hakkı bulmak için olmayıp, galib görünmek için çekişme. (Diyalektik) * Man: Meşhur veya müsellem mukaddemelerden terekküb eden kıyastır.
  • CEDEL-GÂH

    f. Çekişme yeri. * Mc: Dünya.
  • CEDELÎ

    Tartışmaya, münakaşaya ait. Münakaşacı. Tartışmacı.
  • CEDEME

    (C.: Cüdem) Yaramaz dişi koyun. * Kısa boylu erkek.
  • CEDERÎ

    Vücutta çıkan çiçek hastalığı.
  • CEDES

    Kabir, mezar.
  • CEDGARE

    f. Reyler, tedbirler, çeşit çeşit yol.
  • CEDH

    Bir şeyi başka bir şeyle karıştırmak. * Sütü su ile karıştırmak.
  • CEDİ

    Güneş medarının oniki burcundan birisi. Oğlak burcu. (Güneşin cenuba doğru inişinin en aşağı derecesini bildirir.) * Keçinin erkek yavrusu, erkek oğlak.
  • CEDİB

    Kıtlık olan yer.
  • CEDİD

    Yeni, kullanılmamış.
  • CEDİDAN

    Gece ile gündüz. * Yenilenen iki şey. Yenilenenler.
  • CEDİL

    Devenin boynuna taktıkları ip.
  • CEDİLE

    Kabile. * Nâhiye. * Kuş kafesi.
  • CEDİR

    Lâyık, münasib, uygun. * Nihâyet, son. * Etrafı duvarlı yer.
  • CEDİYYE

    (C.: Cedâyâ) Gövdeye yapışan kan.
  • CEDL

    Yaratmak, halk. * Kuvvet. * Sağlam bükmek. * Azâ, organ, uzuv.
  • CEDR

    (Cidr) Duvar. Hâil, perde, zar. * Bir ot adı.
  • CEDÛD

    (C.: Cedâyid-Cüdüd) Sütü çekilmiş koyun.
  • CEDVA

    Bol yağmur, rahmet. * Armağan hediye.