D Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • DEST-KEŞ

    f. Gözleri görmeyen bir kimseyi ellerinden tutup dolaştıran. * Kazanç. Kâr. * Yay gibi elde kolaylıkla idare olunabilen şey. * Dilenci. * Bir işten vazgeçen.
  • DEST-MAL

    f. Elbezi.
  • DEST-MAYE

    f. Sermaye, elde olan şey.
  • DEST-MUZE

    f. Armağan, hediye.
  • DEST-PAK

    f. Fakir, fukara. * Mendil. * Dindar.
  • DEST-RENC

    f. El emeği. El ile yapılan iş. * Ücret, kazanç, kâr.
  • DEST-RES

    f. İsteğine ulaşan, elini yetiştiren. * Kudret, zenginlik, iktidar.
  • DESTROYER

    ing. Çok sür'atli giden küçük savaş gemisi, torpido muhribi.
  • DEST-SUZE

    f. Nişanlı kız.
  • DESTUR

    f. İzin, müsaade. Şerlilerden kurtulmak için söylenen söz. * Allah'ın inayeti.
  • DESTUR (DÜSTUR)

    Asıl. * Kanun. * Vezir-i azam, baş vezir.
  • DEST-VANE

    f. Savaşta giyilen demirden yapılmış eldiven. * Kadınların kollarına taktıkları süs eşyası, bilezik. * Meclisin baş kısmı.
  • DEST-VAR(E)

    f. Çoban değneği. Baston. * El bileziği. * Ele benzer, el gibi, el kadar.
  • DEST-YAR

    f. Yardımcı, muin. Arka.
  • DEST-YARÎ

    f. Yardım, muavenet.
  • DEST-ZEN

    f. Tutunma. * El uzatma.
  • DEŞİŞE

    Bulgur.
  • DEŞNE

    f. Hançer.
  • DEŞNE-İ SUBH

    Tan yeri. (Bu tabir, tan yerinin ilkönce hançer şeklinde göründüğünden kinaye olarak denmiştir.)
  • DEŞT

    f. Bozkır, çöl, sahra. Kumluk ve nebatsız geniş arazi.
  • DEŞT-İ HAYAT

    Hayat çölü.
  • DEŞT-İ KIPÇAK

    Dinyester ile İrtiş arasında bulunan geniş step.
  • DETEKTİF

    (Bak: Dedektif)
  • DETERMİNANT

    Fr. Denklemlerin çözümlerini rahatlıkla bulmaya yarayan matematiksel tablo.
  • DEV

    şeytan, ifrit, cin.DE'V : Aldatmak, hud'a.
  • DEVA

    İlâç, çare. Hastalığın iyi olmasına sebeb olan gıda.
  • DEVA NA-PEZİR

    Devâsı bulunmaz hastalık.
  • DEVABB

    (Dabbe. C.) Binek hayvanları. Hayvanlar. * Yürüyenler.
  • DEVAC

    f. Üste örtünecek şey. Yorgan.
  • DEVADAR

    f. Devâlı, devâ verici, iyileştiren.
  • DEVAHİ

    (Dâhiye. C.) Büyük belâler. Afetler. Kazâlar. * Çok üstün zekâ sahipleri.
  • DEVAHİL

    (Dâhile. C.) İçler, batınlar.
  • DEVAHİN

    (Dâhine. C.) Duman çıkaran bacalar.
  • DEVAİ

    (Dâiye. C.) Batından, içten gelen bir duyguyu teşvik edici hâlât.
  • DEVAÎ

    (Devâiye) İlâç cinsinden. İlâca âit ve müteallik. Devaya dâir.
  • DEVAİR

    (Dâire. C.) Daireler. Resmî işlerin görüldüğü yerler.
  • DEVAİR-İ ASKERİYE

    Askerî daireler.
  • DEVAİR-İ DEVLET

    Devlet daireleri.
  • DEVAİR-İ MÜTEDAHİLE

    İç içe daireler.
  • DEVAİR-İ RESMİYE

    Resmî daireler.
  • DEVALÜASYON

    Fr. Paranın değerinin düşürülmesi.
  • DEVAM

    Bir halde bulunma, sürekli olma, daimîlik. * Bir işe veya bir memuriyete gidip gelme. * Sebat.
  • DEVAN

    f. Hızlı yürüyen, koşan, seğirten.
  • DEVANİK

    (Dânık. C.) Bir dirhemin dörtde birleri.
  • DEVAR

    Baş dönmesi hastalığı.
  • DEVARİ'

    (Dır. C.) Zırhlar. Zırhlılar. Zırhlı gemiler.
  • DEVA-SAZ

    f. Çâre bulan, ilâç tertip eden.
  • DEVAT

    (C.: Devâyât) Divit.
  • DEVAVİN

    (Divân. C.) Divânlar, eski şairlerin şiirlerini topladıkları kitablar.
  • DEVB

    Kötü hâl.