f. Gözleri görmeyen bir kimseyi ellerinden tutup dolaştıran. * Kazanç. Kâr. * Yay gibi elde kolaylıkla idare olunabilen şey. * Dilenci. * Bir işten vazgeçen.
DEST-MAL
f. Elbezi.
DEST-MAYE
f. Sermaye, elde olan şey.
DEST-MUZE
f. Armağan, hediye.
DEST-PAK
f. Fakir, fukara. * Mendil. * Dindar.
DEST-RENC
f. El emeği. El ile yapılan iş. * Ücret, kazanç, kâr.
DEST-RES
f. İsteğine ulaşan, elini yetiştiren. * Kudret, zenginlik, iktidar.
DESTROYER
ing. Çok sür'atli giden küçük savaş gemisi, torpido muhribi.
DEST-SUZE
f. Nişanlı kız.
DESTUR
f. İzin, müsaade. Şerlilerden kurtulmak için söylenen söz. * Allah'ın inayeti.
DESTUR (DÜSTUR)
Asıl. * Kanun. * Vezir-i azam, baş vezir.
DEST-VANE
f. Savaşta giyilen demirden yapılmış eldiven. * Kadınların kollarına taktıkları süs eşyası, bilezik. * Meclisin baş kısmı.
DEST-VAR(E)
f. Çoban değneği. Baston. * El bileziği. * Ele benzer, el gibi, el kadar.
DEST-YAR
f. Yardımcı, muin. Arka.
DEST-YARÎ
f. Yardım, muavenet.
DEST-ZEN
f. Tutunma. * El uzatma.
DEŞİŞE
Bulgur.
DEŞNE
f. Hançer.
DEŞNE-İ SUBH
Tan yeri. (Bu tabir, tan yerinin ilkönce hançer şeklinde göründüğünden kinaye olarak denmiştir.)
DEŞT
f. Bozkır, çöl, sahra. Kumluk ve nebatsız geniş arazi.