D Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • DİRAYETKÂR

    f. Bilgili, dirâyetli, kavrayışlı.
  • DİRAYETLİ

    Kavrayışlı, zeki, bilgili, anlayışlı.
  • DİR-BAZ

    f. Uzun zaman, uzun müddet, uzun.
  • DİRDİH

    Yaşlı, pir, ihtiyar kişi.
  • DİRDİM

    Ağzında dişleri kırılmış ve kütelmiş yaşlı deve.
  • DİREFŞ

    f. Alem, bayrak, sancak.
  • DİREKTİF

    Fr. Üst makamlardan, tutulacak yol üzerine verilen emirlerin tümü, hepsi. Talimat, emir. Nasıl, ne şekil olacağına çalışacağına dair emir.
  • DİREKTUVAR

    Fr. Fransız ihtilâlinin üçüncü yılında Konvansiyon'un yerine geçen idare şekli.
  • DİREM

    (Dirhem) f. Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü. Şimdiki üç gram ağırlık. Okka denen eski ağırlık ölçüsünün (1/400) kadarıdır. Şer'an, orta büyüklükte yetmiş tane arpa ağırlığı. * Eskiden kullanılan ve beş kuruş değerindeki gümüş para. Akça.
  • DİREM-SERA

    f. Darbhâne, para basılan yer.
  • DİRENG

    f. Gecikme, yavaşlık, teenni, teahhur. * Dinlenme, karar, istirahat, aram.
  • DİREV

    f. Ekin biçme, hasat.
  • DİREV-GER

    f. Ekin biçen, orakçı.
  • DİRHA

    Süngü ile oynadıkları halka.
  • DİRHAM

    (C.: Derâhim) Kuruş.
  • DİRHEM

    (Bak: Direm)
  • DİRHEVS

    Katı, şiddetli nesne, şedid.
  • DİRİGA

    f. Yazık, eyvahlar olsun!
  • DİRİĞ

    f. Men'etmek, korumak, esirgemek. * Eyvâh, yazık.
  • DİRİN(E)

    f. Eski, kadim.
  • DİRİTNOT

    (Diritnavt) ing. Büyük harp gemisi.
  • DİRKİTE

    Acem diyarında bir oyun adıdır. (Bir yere gelip raks ederler.)
  • DİRVAS

    Büyük deve. * Boynu kalın olan adam. * Arslan. * Köpek ve devenin sütü.
  • DİRYAK

    Tiryâk, ilâç.
  • DİRZ

    (C.: Duruz) Dünya nimetleri. * Lezzet.
  • DİSAM

    Şişe ağzına konulan tıpa. * Yaraya bağlanan bez. * Kulak içine sokulan şey. * Yarık ve delik tıkamada kullanılan tıkaç.
  • DİSAR

    (C.: Düsür) Üste giyilen kaftan, elbise. * Yatak çarşafı. * Arapçada elbise demek olduğu hâlde Osmanlıcada yalnız Farsça kaidesi ile yapılan sıfat terkiblerinde ziyadelik, çokluk, bolluk mânasında kullanılmıştır.
  • DİSAR

    (C.: Düsür) Kenet, urgan, halat, perçin, mismar.
  • DİSE

    f. Kişi, şahıs, zât, fert.
  • DİSİPLİN

    Fr. Uyulması lâzım gelen kaide ve yasaklar. * Nizam ve intizam te'mini için zihnî, ahlâkî, ruhî, cismanî tâlim ve terbiye.
  • DİSKALİFİYE

    Fr. Müsabaka dışı bırakılmış.
  • Dİ-ŞEB

    Dün gece.
  • DİV

    f. Dev. * İblis, şeytan. * Cinn, ifrit.
  • DİVAN

    Eskiden yaşamış şâirlerin şiirlerinin toplandığı kitap. * Büyük meclis. Büyük ve idâre işlerine bakan bilgili, nüfuzlu kimselerin toplandıkları yer.
  • DİVAN DURMAK

    Huzurda hazır olarak beklemek.
  • DİVANÇE

    f. Kafiye itibariyle harf sırası tertibiyle yapılan küçük şiir mecmuası.
  • DİVANE

    f. Deli. Aklı başında olmayan.
  • DİVANE-GÎ

    f. Delilik, divânelik.
  • DİVANE-REV

    f. Çılgın, delicesine davranan.
  • DİVANHANE

    f. Odalar arasındaki büyük salon. Büyük ev. Divan kurulacak büyük oda. Saraylarda odalar hâricinde olan büyük salon.
  • DİVAN-I AHKÂM-I ADLİYE

    Huk: Kanunlara göre, bakılacak dâvalarla ilgilenmek üzere 1284 yılında kurulan ilk nizâmiye mahkemesi.
  • DİVAN-I ÂLÎ

    Yüce divân.
  • DİVAN-I DEÂVÎ NEZARETİ

    Çavuşbaşılığın kaldırıldığı 1836 (Hi: 1252) tarihinde bunun yerine kurulan daire. Fakat 1870 (Hi: 1287) tarihinde Adliye Nezareti'nin teşekkülü üzerine kaldırılmıştır.
  • DİVAN-I EŞ'ÂR

    Şiirler divanı, şiirler kitabı.
  • DİVAN-I HARP

    Harp divanı. Yüksek rütbeli askerlerin harp mes'eleleri veya harp suçluları hakkında işler için toplandıkları meclis.
  • DİVAN-I HÜMÂYUN

    f. Halkın dâva ve şikâyetlerinin dinlenip halledildiği, devlet meselelerinin görüldüğü padişah huzuru. Bu mecliste; sadrazam, şeyh-ül İslâm, kazaskerler, defterdarlar ve sair büyük devlet ricali bulunurdu.
  • DİVAN-I İLÂHÎ

    Âhiretteki hesap günü. Haşirde muhasebe günü.
  • DİVAN-I NÜBÜVVET

    Peygamberler cemaati, peygamberler meclisi.
  • DİVAR

    f. Duvar.
  • DİVÂR-GER

    f. Duvarcı.