D Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • DUÂ-YI FİİLÎ

    Fiil ile yapılan dua. Yâni: İstenilen şeyin sebeplerini yerine getirmeye çalışmak.
  • DUÂ-YI HAYR

    Hâyırlı dua, hayır isteyen dua.
  • DUÂ-YI KAVLÎ

    Sözle yapılan dua ki bildiğimiz meşhur duâlardır.
  • DUÂ-YI MÜSTECAB

    Kabul olunan dua.
  • DUBAN

    Duman.
  • DUBU'

    Yapışmak.
  • DU'CE

    Gözün büyük ve siyah olması.
  • DUCRET

    Sıkıntı, gönül darlığı, zahmet. Zaruret.
  • DUCRET-VER

    f. Sıkıntılı.
  • DÛÇAR

    f. Yakalanmış. Çatmış. Mübtelâ. * Ulaşmış.
  • DUD

    Kurt, böcek.
  • DUD

    f. Duman, sis. Tütün. * Elem, gam, keder, tasa.
  • DUD-ALUD

    f. Dumanlı.
  • DUDE

    Kurtcağız, küçük solucan, böcek.
  • DUDE

    f. Kavim, kabile, aşiret, ocak, aile. * İs'inden mürekkeb yapılan çıra.
  • DÛD-HÂNE

    f. Kabile, silsile, hânedan, soysop.
  • DUDHAR

    f. Kelebek. * Aşçı, yemek pişiren kimse. * Külhancı.
  • DUD-İ HARİR

    İpek böceği.
  • DUDMAN

    f. Hanedân, sülâle, akarib, aile, kabile, kavim, aşiret.
  • DUDU

    (Tuti) Dudu kuşu, papağan.
  • DUDU

    Hanım, kadın, hatun.
  • DUG

    f. Ayran.
  • DUGA

    Akılsız kadın.
  • DUGA'

    Kedi miyavlaması. * Tilki sesi. * Zelil, hakaret görmüş kimsenin sesi.
  • DUGAB

    Tavşan sesi.
  • DUGAGA

    Ahmak, akılsız kişi.
  • DUGATA

    Eğri bir ağaç cinsi.
  • DUGD

    f. Gelin, yeni evlenmiş kız.
  • DUGMERAN

    Kara, esved.
  • DUGMUS

    (C.: Degâmis) Rengi siyaha yakın küçük bir su canavarı.
  • DUGN

    Karanlık, zulmet.
  • DUGTA

    şiddet. * Meşakkat, zorluk.
  • DUH

    f. Çorak, otsuz ve çıplak arazi. * Tüysüz, çıplak yüz ve baş. Köse ve dazlak. * Yapraksız ve meyvasız ağaç. * Hasırotu.
  • DUH

    f. Kız, kerime, duhter. * Havai fişek. * Hasır otu, hasır sazı.
  • DUHA

    Kuşluk vakti. * Güneş. * Vuzuh ve beyan. * Kur'ân-ı Kerim'in 93. Suresinin adı. Vedduhâ da denir.
  • DUHALA

    (Dahil. C.) Yabancılar. Muhacirler. Sığınanlar. Dahilde olanlar.
  • DUHAN

    Duman. Tütün. * Kur'an-ı Kerim'in 44. suresinin adı. * Mc: Gaflet ve dalâlet dumanı ki, hakikatların görünmesine mâni olur. Arap lisanında galib olan şerre, duhan tesmiye ederler. * Kıtlık ve kuraklık.
  • DUHAN-I ATEŞ

    Ateşin dumanı.
  • DUHAN-I MÜBİN

    Aşikâre duman. (Bu duhan hakkında iki tefsir rivayet olunmaktadır. Birisi: İbn-i Mesud Hazretlerinden mervi olduğuna göre; şiddetli açlık ve kaht seneleridir. Çünkü çok aç olan kimseye, gerek gözlerinin za'fından ve gerek çok kuraklık ve kahtlık senelerinde havanın fenalığından, semâ dumanlı görünür. Bir de Arab, galib olan şerre, duhan tesmiye eder. Nitekim dumanlı hava tâbirini biz de kullanırız.) (E.T.)
  • DUHAS

    Denizlerde çok olan büyük bir canavar. (Arkasıyla, boğulan kimselere yardım edip kurtarır, "dülfin" de derler.)
  • DUHH

    Tütün.
  • DUHL

    (C.: Dehâhil) Ufak kuşlar.
  • DUHMESAN

    Kara yağız, iri yapılı adam. * Akılsız adam.
  • DUHN

    Darı.
  • DUHNE

    Tohum tânesi, tek tâne. * Darı.
  • DUHRUCE

    (C.: Dehâric) Yellengen böceğinin yuvarladığı ters. * Deve kuşunun yavrusu.
  • DUHSEMAN

    Kara yağız, iri vücutlu adam.
  • DUHT

    f. Kız, kerime.
  • DUHTE

    f. Sağılmış. * İğne ile dikilmiş.
  • DUHT-ENDER

    f. Üvey kız. * Eskiden kadın esirlerinin bir cinsi.