D Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • DUHTER

    f. Kız.
  • DUHTERE

    f. Bekârlık, kızlık.
  • DUHTERÎ

    f. Kızlık, bekârlık.
  • DUHTER-İ HİNDÎ

    Hindistanlı kız.
  • DUHUK

    Doğurduktan sonra rahmi çıkan dişi deve.
  • DUHUL

    İçeri girme. İçeri dahil oluş.
  • DUHUL Ü HURUC

    İçeri girip çıkma.
  • DUHUL-İ MUZAFFERÂNE

    Muzafferce giriş.
  • DUHULİYE

    Eskiden, satılmak üzere şehir ve kasabalara getirilen her cins ticaret malından alınan vergi. * Bir yere girmek için verilen para.
  • DUHUR

    Zillet, zelillik, hakirlik, aşağılık. Adilik.
  • DUHUR

    Def'etme, çıkarma, kovma, uzaklaştırma.
  • DUHUS

    Bâtıl olmak.
  • DUHYE

    Kuşluk vakti kesilen kurban.
  • DU'K

    Zayıf adam.
  • DUKA

    Eskiden Avrupa'ca pek yüksek bir asalet ünvanı idi.
  • DUKAK

    (C.: Dekâyık) İnce nesne. * Un. * Zor, güç.
  • DULL

    Helak.DUM $ (Devâm) : Sâbit ve sâkin olmak.
  • DU'MA

    Ulu yol.
  • DUMR

    Zayıflık. * Hafiflik.
  • DUMU'

    (Dem'. C.) Göz yaşları.
  • DUMUR

    Büyüyüp gelişememek. Zayıflıktan, hayvanların karnının içeri çökmesi.
  • DUMUR

    Bir uzvun maddi veya mânevi kabiliyetinin körelmesi. Gıdasızlıktan dolayı bir uzvun kuruyup kalması. Helâk. Körelmek. * Bir yere izinsiz gitmek.
  • DU'MUS

    (C.: Deâmis) Rengi siyaha benzer bir küçük su canavarı.
  • DUMUZ

    Susma, sükut.
  • DÛN

    Gayrı, diğer, maadâ.
  • DÛN

    Aşağı, alçak. Kolay. Zayıf. Gölgeli. Aşağılık. Altta, aşağıda.
  • DUNAK

    Nezle.
  • DUNE

    Hastalık.
  • DUNEHU HART-ÜL KATAT

    Elini dikenli ağaç üzerine çekmek, ondan daha kolay. meâlinde bir tabirdir.
  • DUN-HİMMET

    Gayretsizlik, himmetsizlik. (Bak: Himmet.)
  • DÛN-PERVER

    f. Kötü kimseleri koruyan, alçak kişileri muhafaza edip onların ilerlemelerine yardımcı olan.
  • DUR Ü DİRAZ

    Uzun uzadıya.
  • DURA-DUR

    f. Uzaktan uzağa. Uzak uzak. Uzun uzadıya.
  • DURAH

    Gökte melâike kâbesi olan beyt-il mâmur.
  • DURAT

    Yellenme.
  • DUR-BAŞ

    f. "Uzak ol!" anlamına gelen bir emir. * Değnek, sopa, âsa.
  • DURBE

    Âdet, haslet. * Cür'et. * Tecrübe.
  • DUR-BİN

    f. Uzak gören. Uzağı gösteren âlet.
  • DUR-BİNÎ

    f. İlerisini görürlük, uzağı görmeklik.
  • DURC

    İçine inci ve altın konulan küçük hokka.
  • DUR-DEST

    f. Ulaşılması zor şey, erişilmesi güç şey. Uzak, uzun.
  • DURE

    Hakir ve şânı küçük olan adam.
  • DUR-ENDİŞ

    f. Önceden görüp düşünen. Tedbirli. Her şeyin ilerisini evvelden mülâhaza eden. İlerisini düşünen.
  • DURÎ

    f. Uzaklık.
  • DURİT

    Kovmak, def etmek.
  • DUR-NÜMA(Y)

    f. Uzağı gösteren.
  • DUR-NÜVİS

    f. Uzağı yazan. Telgraf.
  • DURR

    Zayıflık. Hâli yaramaz olmak.
  • DURRE

    (C.: Dür-Dürrât-Dürer) İnci.
  • DURU'

    Uzak, ırak, baid.