(Şart edâtıdır) "Lâkin, ancak şu kadar var ki" meâlinde.
EMMÂ-BA'DÜ
Bundan sonra manasına olup bir başlangıç hitabından sonra söylenir. Buna fasl-ı hitab denir.
EMMARE
Emreden. Zorlayan. Cebreden.
EMN
Eminlik. Korkusuzluk. Emniyet. Bir şeye itimad etmek. İnsanda doğruluk ve imandan ileri gelen yüksek bir meleke ve kabiliyet. Rahatlık.
EMN Ü ÂSÂYİŞ
Eminlik ve rahatlık, korkusuzluk, tehlikesizlik, güvenlik.
EMN Ü EMÂN
Korkusuzluk ve emniyet hâli.
EMN Ü EMÂNET
Emniyet ve eminlik.
EMNİYET
(Emniyyet) : Eminlik, emin olma hâli, korkusuzluk, tehlikesizlik. * İtimad, güvenme, inanma. * Polis ve zabıta teşkilâtı.
EMNİYET-İ TÂMME
Tam bir emniyet ve korkusuzluk.
EMPERYALİZM
Fr. Bir devletin, sınırlarını genişletme politikası. Sınırları genişletmekteki gaye, başka memleketlerin zenginlik kaynaklarını ele geçirme ve insanlarını kendi hesaplarına çalıştırmaktır. Bu maksat için çok defa silâhlı harp, hem masraflı, hem de hürriyet fikriyle bağdaşmadığından zamanımızda daha sinsi ve maskeli bir emperyalizm şekline başvurulmaktadır. Modern emperyalizm denilen bu şekil iktisadi ve kültür hayatı bakımından bir ülkeyi kendine bağlamak suretiyle menfaat (yarar) sağlamaktadır. Gelişmiş ülkeler, az gelişmiş ülkeleri bu yolla kendilerine bağımlı hâle getirmektedir. İnsanlarını kendi kültür ve ideolojileriyle yetiştirdikleri için felsefe, siyasi görüş ve yaşayış bakımından kendilerinden ayrılamaz hâle getirmek isterler.
EMR
İş buyurma. * Buyurulan şey. * Madde, husus, hâdise.
EMRAN
(Mern. C.) Kürkler, mernler, hayvan derileri, postları.
EMRAZ
(Maraz. C.) Hastalıklar. Marazlar.
EMRAZ-I AKLİYE
Akıl hastalıkları.
EMRAZ-I ASABİYE
Sinir hastalıkları.
EMRAZ-I AYNİYYE
Göz hastalıkları.
EMRAZ-I DAHİLİYE
Dahilî hastalıklar, iç hastalıkları.
EMRAZ-I EFRENCİYE
Frengi hastalıkları, efrenci marazları.
EMRAZ-I İNTANİYYE
Mikroplu ve ateşli hastalıklar.
EMRAZ-I KALBİYE
Kalb hastalıkları.(Arkadaş! Kalb ile ruhun hastalığı nisbetinde felsefe ilimlerine meyil ve muhabbet ziyade olur. O hastalık marazı da ulum-u akliyeye tevaggul etmek nisbetindedir. Demek mânevi olan hastalıklar, insanları aklî ilimlere teşvik ve sevkeder. Ve akliyat ile iştigal eden, emraz-ı kalbiyeye mübtelâ olur!.. M.N.)
EMRAZ-I NİSAİYE
Kadın hastalıkları.
EMRAZ-I SÂRİYE
Geçici, bulaşıcı, sâri hastalıklar.
EMRE
Ak gözlü, beyaz gözlü.
EMRED
Henüz tüyü bitmemiş, sakalı gelmemiş olan genç.
EMREŞ
şerli, kötü kimse.
EMRET
Kaşının kılı dökülmüş kimse. * Yeleksiz ok.
EMRÎ
(Emriye) Emirle ilgili, emre ait.
EMR-İ ADEMÎ
Olması mümkün olan birşeyin sebeblerinden bir veya birkaçını yapmamakla o şeyin olmamasına sebep olmak.
EMR-İ Bİ-L-MARUF, NEHY-İ ANİL-MÜNKER
Dinin emirlerini, Kur'âni ve İslâmi hakikatleri neşretmek ve bildirmek, men'edilen şeyleri de yaptırmamak. İyiliği, İslâmi hususları emretmek ve teşvik etmek, kötülüğü men'edip yaptırmamağa sevketmek. (Fakat bu kudsi vazifeyi âdabına itaat ve riâyet ederek ifâ etmek lâzımdır, zirâ bu itaat da dinimizin emirlerindendir.)
EMR-İ HAK
Hakk'ın emri, Allah'ın emri. Ölüm.
EMR-İ HÂS
Hususi emir. Belli bir şahsa verilen emir. Özel ve belli bir iş.
EMR-İ İLAHÎ
Allah'ın emri. Mc: Ölüm.(Ubudiyet, emr-i İlahîye ve rıza-yı İlahîye bakar. Ubudiyetin dâisi, emr-i İlahî ve neticesi rıza-yı Hak'tır. Semeratı ve fevaidi, uhreviyedir. Fakat ille-i gaiyye olmamak, hem kasden istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faideler ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmiyerek verilen semereler, ubudiyete münafi olmaz. Belki zaifler için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. Eğer o dünyaya âit fâideler ve menfaatlar, o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz'ü olsa, o ubudiyeti kısmen ibtal eder. Belki o hâsiyetli virdi akim bırakır, netice vermez. İşte bu sırrı anlamıyanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve fâidesi bulunan Evrâd-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibendî'yi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşen-ül Kebir'i, o fâidelerin bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar. O fâideleri göremiyorlar ve göremiyecekler ve görmeye de hakları yoktur. Çünki, o fâideler o evrâdların illeti olamaz; ve ondan, onlar kasden ve bizzat istenilmeyecek. Çünki onlar fazlî bir surette o hâlis virde talebsiz terettüb eder. Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur. Belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer. Yalnız bu kadar var ki; böyle hâsiyetli evradı okumak için, zaif insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O fâideleri düşünüp, şevke gelip, evrâdı sırf rıza-yı İlahî için, âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür. Bu hikmet anlaşılmadığından, çoklar, aktabdan ve selef-i salihînden mervî olan faideleri görmediklerinden şüpheye düşer, hatta inkâr da eder. M.N.)
EMR-İ İSTİHBABÎ
Müstehab veya sünnet olan vazife.* Sevdirmek için verilen emir. * Muhabbetin gereği olarak yapılması gereken iş.
EMR-İ İ'TÂ
Verme emri. Verilme emri.
EMR-İ İTİBÂRÎ
Hakikatta, hariçte vücudu olmayıp, var kabul edilen emir, iş. (İnsanın fiilleri, kesbi gibi.) (Bak: İtibâri)
EMR-İ KÜFRÎ
İmansızlığa ait bir iş ve bir husus.
EMR-İ KÜN
Kün emri. Cenâb-ı Hakk'ın verdiği Ol mânasına gelen Kün emri. Allah (C.C.) bir şeye Ol diye emretse, (Yani, Kün dese) o şey derhal olur. (Yâni, Fe Yekun)
EMR-İ MAAŞ
Geçinme işi ve hususu. Hayat ihtiyaçları.
EMR-İ MÜŞKİL
Zor iş, müşkil emir.
EMR-İ NİSBÎ
Kıyas ile olan emir. Öncekilerine veya diğerlerine göre olan iş veya emir veya hâdise. İllet-i tâmme istemiyen ve vücud-u haricisi bulunmayan emir.
EMR-İ TEKVİNÎ
Yaradılışa ait İlâhi kanun ve nizam. Tekvine dair işler, hâdiseler, maddeler. Fıtri kanunlar ve Âdetullahın tazammun ettiği emirler. (Meselâ ilmin i'tâsı, mânen ameli emrediyor. Zekânın i'tası ilmi emrediyor. İstidadın bulunması zekâyı, aklın verilmesi ma'rifetullahı, kudretin verilmesi çalışmayı, cesaretin verilmesi cihadı mânen ve tekvinen emrediyor. İ.İ.)
EMR-İ VÂKİ'
Beklenilmeyen iş, sürpriz. Zorlayıcı bir baskı ile bir işi yapmaya mecbur etmek.
EMS
Dünkü gün.
EMSAH
Yürürken uylukların birbirine sürtmesi.
EMSAL
(Misâl. C.) Denk. Benzer. Yaşları birbiriyle aynı olanlar. * Mat: Kat sayı. * (Mesel. C.) Kıssalar, hikâyeler, romanlar, masallar, destanlar.
EMSAR
(Mısr. C.) Büyük şehirler, beldeler, memleketler, kasabalar.
EMSEL
(Misil. C.) İmtisale şayan olan. Tam benzer. Efdal, ekrem ve eşref olan.