Kılıcı ve silahı olmayan. * Eyer üstünde doğru oturamayan. * Boynu eğri olan.
EMBRİYOLOJİ
yun. Biy: Canlıların başlangıçtan itibaren gelişmesini inceliyen biyoloji ilminin bir bölümü. İkiye ayrılır: 1- Ontogonez: Yumurtadan yavruların meydana gelişini inceler. 2 - Flogenez: Canlıların ilk yaratılışı ile bugünkü şekli arasında meydana gelen değişmeleri inceler. Dünyada başlangıçtan bugüne kadar iklim, fizik ve kimyevi şartlar, beslenme şartlarında değişmeler olmuştur. Allah, yarattıklarına karşı çok merhametli ve lütufkâr olduğu için zor şartlarda canlıların yok olmaması için vücutlarında gerekli değişikliklerle donatmıştır. Meselâ: Kutup tilkisinin kışın karlı ortama uyması için tüyleri beyaz, baharda ve yazın ise boz olur. D.D.T. gibi kimyevi ilaçlarla böceklerin tamamen imhâ olmaması için bir müddet sonra böcekler bir muâfiyet "bağışıklık" kazanıyorlar. Bunun gibi, canlılar âleminde rahmet eseri sayısız hikmetli hâdiseler var. Bu, hâdiselere "İçgüdü" "Mütasyon", "evrim" gibi bir takım isimler takıp tesadüfle izah etmek imkânı yoktur.
EMCAD
(Mecid. C.) şeref, onur ve haysiyet sahibleri.
EMCED
(Mecid. den) Pek büyük, daha büyük, şerefi şânı çok olan.
EMCED-İ EMÂCİD
şereflilerin şereflisi, en şerefli.
EMCER
Karnı büyük kimse.
EMDEŞ
Elinin sinirlerinde rahâvet olup eti az olan kimse.
EME
Unutmak, nisyân. * İkrar etmek.
EME
(C.: İmâ-İmât) Câriye, kadın köle.
EMED
Son, nihayet. Gayet. Encam, intihâ.
EMEDD
(Medd. den) Daha uzun, pek uzun, daha tavil.
EMEDD-İ A'MÂR
Ömürlerin en uzun olanı.
EMEK-DAR
f. Emeği geçmiş, kıdem ve mükafâta hak kazanmış memur, hizmetçi. Eski ve sadık hizmetçi.
EMEL
Ricâ, ümid, şiddetli istek. Ummak. * Gaye. (İnsanları canlandıran emeldir, öldüren ye'istir. M.)
EMENE
Emn, emniyet, eminlik.
EMERE
(C.: İmer) Çöllerde taştan belirlemek için yapılan alâmetler.
EMERR
Pek acı.
EMESS
Çok fazla temâs eden, dokunan. En çok messeden.
EMEVİ DEVLETİ
Dört halife devrinden sonra devlet idaresi Beni Ümeyye hanedanına geçmiştir. Buna nisbetle bu devlete "Emevi Devleti" adı verilmiştir. (Mi: 661-750) seneleri arası Emevi Devletinin saltanat devresidir. Muâviye bin Ebi Süfyan'dan başlamak üzere 14 halife gelip geçmiştir. Son halife Muhammed bin Mervan (2. Mervan) dır. Bu devirde kavmiyetçilik İslâmiyete çok zararlar vermiştir. Yine bu devirde Din-i Mübinin aktar-ı İslâmda yayıldığını unutmamak icab eder. Doğuda Türkistan ve Endonezya, kuzeyde Kafkasya, batıda Anadolunun yarısı, İspanya ve Kuzey Afrika Emevi topraklarına katıldı. Emevi hükümdarlarının Ehl-i Beyt'e ettikleri zulüm ve akıttıkları kan sebebiyle çıkan isyanlar devleti zayıflattı. Abbâsi taraftarları ile kavi bir ekseriyet Abbasi tarafına geçti. Horasan'lı Ebu Müslim, Emevi Devletini bir muharebede Abbasilere devretti. Böylece Emeviler tarihe karışmış oldu. (Bak: Endülüs, Muaviye)
EMGAZ
Kırmızı, kızıl nesne, ahmer. * Aşkar at. * Koyunu sağdıklarında süt ile birlikte kan çıksa "emgazeti'ş şât" derler.
EMHAK
Donuk beyaz.
EMHAL
(Mehl. C.) Mehiller, mühletler, vâdeler, zamanlar, bir iş veya vazifenin yapılması için verilen fazla zamanlar.
EMHAR
(Mehr. C.) Mehrler, nikâh bedelleri. Zevceynin ayrılmaları halinde kadına verilecek olan ve nikâhta kararlaştırılan para ve sair eşyalar. * (Mühür. C.) Taylar, at yavruları.
EMİHE
Koyunlarda meydana gelen uyuzluk.
EMİME
Bir cins ot. * Demirci çekici.
EMİN
Kalbinde korku ve endişesi olmayıp rahatta olan. Korkusuz. * Kendisinden korkulmayan. * Kendine inanılan. İtimat edilen. * İnanan, güvenen. * Çok iyi bilen, şüphe etmeyen.
EMİR
Emredici olan. Seyyid. Şerif. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi. * Büyük ve meşhur bir soydan gelen. * Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen. * Zengin.
EMİR
(Bak: Emr)
EMİRANE
f. Emredene yakışır bir surette. Emir gibi.
EMİRBER
f. Subayların kıt'a ve daire dışında emirlerinde bulunan erler.
EMİRKULU
Aldığı emri yapmağa mecbur olan, verilen emri yerine getirmekle görevli kimse.
EMİRNAME
f. Âmirin emri yazılı olan kağıt. Üst makamdan verilen emir kağıdı.
EMİR-ÜL CEYŞ
Serasker, serdar, başkumandan.
EMİR-ÜL MA'
Amiral. Deniz kuvvetlerinde albaydan büyük rütbede bulunan subaylar.
EMİR-ÜL MÜ'MİNÎN
Müminlerin, İslâmların işlerinde emir ve tedbir eden reis. Halife. İslâm Devlet Reisi.