(Tavk. C.) Kadın gerdanlıkları. * Hindistan cevizinin sütü.
ETVAR
(Tavır. C.) Tavırlar, haller, davranışlar.
ETVAR-I NÂ-LÂYIKA
Uygunsuz ve münasebetsiz hareketler.
ETVAS
(Tâus. C.) Tavus kuşları.
ETYAB
(Bak: Atyeb)
EV
Şek, tahayyür, ibham, istisnâ, şart, teb'iz için kullanılan harf-i atıf. "yahut, veya, meğer ki, bel, belki ister" gibi kelimelerle türkçeye terceme edilebilir.
EVABİD
(Abide. C.) Abideler. (Bak: Abide)
EV'AC
Geniş, vâsi.
EVAGİ
(Agıye. C.) Bahçe, tarla ve bostanları sulamak için açılan arklar, su akıtılacak yerler.
EVAHİR
Ahirler, ayın son günleri, sonlar.
EVAHİR-İ RAMAZAN
Ramazan ayının sonları, son günleri.
EVAİL
Başlangıçlar, önler, evveller, eskiler.
EVALİ
Çok iyi ve münâsib olanlar. Evlâlar.
EVAM
f. Ödünç, borç. * Renk, levn.
E'VAM
(Bak: A'vam)
EVAMİR
Emirler, emredilenler, vazifeler. (Bak: Emr)
EVAMİR-İ TEKVİNİYE
Tekvine âit emirler.(Fıtrat yalan söylemez. Bir çekirdekteki meyelân-ı nümuv der: "Ben sünbülleneceğim, meyve vereceğim", doğru söyler. Yumurtada bir meyelân-ı hayat var. Der: "Piliç olacağım", Biiznillâh olur, doğru söyler. Bir avuç su, meyelân-ı incimad ile der: "Fazla yer tutacağım", metin demir onu yalan çıkaramaz, sözünün doğruluğu demiri parçalar. Şu meyelânlar iradeden gelen evâmir-i tekviniyenin tecellileridir, cilveleridir. M.) (Bak: Emr-i tekvinî)
EVAN
(Bak: Avân)
EVANİ
Kapkacaklar, kaplar.
EVAR(E)
f. Hükümet dairelerine ait defterler, resmî defterler. * İmaret.
EVARİN
f. Güzel olmayan, çirkin.
EVASIT
(Evsât. C.) Vasatlar, orta hal ve vaziyetler.
EVAVİN
(İyvan. C.) Büyük salonlar, sofalar, holler. Kasırlar, köşkler.
EVB
Dönülmesi lâzım gelen yere dönmek. * Kasd. İstikamet.
EVBAR
f. Yutma, yutuş.
EVBAŞ
Mahalle çapkını. Şahısların rezilleri. * Muhtelif yerlerden gelmiş, toplanmış bir cemaat, bir bölük.
EVBAŞAN
(Evbaş. C.) Aşağılık kimseler, âdi kişiler, alçak ve rezil insanlar. Ayak takımları.
EVBE
Rucu etmek. Geri çekilmek, dönmek.
EVC
Bir şeyin en yüksek derecesi, en yüksek noktası. Zirve. * Koz: Seyyare mahreklerinin merkezden en uzak noktaları.
EVCA'
(Veca. C.) Ağrılar. Acılar. Sızılar.
EVCA-İ BATN
Karın ağrıları.
EVCA-İ ŞEDİDE
Şiddetli ağrılar.
EVCAR
İçinde gizlenmek için avcılar tarafından yapılan siperler, çukurlar.
EVCEB
Çok vacib. Çok gerekli. Çok lüzumlu.
EVCEB-İ VECÂİB
Lüzumluların en lüzumlusu, en çok lüzumlu olan şey.
EVCEDETHU-L ESBAB
(İcad. dan) "Onu sebepler icadediyor. Sebepler bu şeyi icadediyor." mânasında dinsizliği ima eden bir söz.
EVCEH
En vecihli, çok uygun, en münâsebetli.
EVCEH-İ AKVÂL
Sözlerin en uygunu, kavillerin en münasebetlisi.
EVCEL
Çok korkak adam. Cesaretsiz kişi.
EVCER
Çok çekingen, utangaç kimse.
EVC-GİR
f. Yükselen, yükseğe çıkan.
EVC-İ BÂLÂ
En yüksek nokta.
EVC-İ RİF'AT
Yüksekliğin son noktası, zirvesi, tepesi.
EVC-PERVAZ
f. Yüksekte uçan.
EVCÜMEND
f. Top, küme, yığın, toplanma. * Toplu, idareli, evini muntazam tutan. Hanesini iyi ve tertipli bir hâlde bulunduran.
EVDA
Ednâ.
EVDA
Yaban faresi. * Kursağının tüyleri beyaz olan güvercin. (Bak: Kası'a)