Çadır eteğini kazığa bağlamakta kullanılan kısa ipler. * Ot.
EYSER
Sol taraf. Soldaki. * Pek kolay.
EYTAL
(C: Eyatil) Boş böğürlü.
EYTAM
(Yetim. C.) Yetimler. Babaları ölmüş çocuklar.
EYTAM VE ERÂMİL
Yetimler ve dullar.
EYUM
Erkeksiz kadın (ki, önce ere varmış olsun-olmasın).
EYVAH
f. Heyhât, yazık.
EYVALLAH
Bir kısım müslümanlar arasında tasdik işareti veya yemin ifade eden bir tâbirdir. Bazan Allaha ısmarladık yerine söyliyenler de vardır. Fakat makbul olanı; ayrılırken de buluşurken de selâmlaşmaktır ve bu sünnet-i seniyyedir.
EYVAN
f. Köşk. Büyük salon. Büyük sofa. Divanhâne.
EYVAN-I KİSRA
Dicle Nehri kenarında sol tarafta Medâyin şehrinde yıkıntıları bulunan eski İran (Acem) Padişahına mahsus bir saray. Bu saray, Peygamberimizin (A.S.M.) doğduğu gece çatlamıştır.
(Eyyâm-ül bîz) Her arabî ayın 12, 13, 14, 15'inci günleri.
EYYAM-I CEM'
Hac mevsiminde Arafat ve Mina'da geçen dört gün.
EYYAM-I KUR'ANİYE
Kur'an-ı Kerim'e göre olan günler (...Semavatta herhangi bir kürenin kendi etrafında bir defa dönmesi ile gün; mensub olduğu seyyarenin etrafında bir defa dönmesi ile de senesi meydana gelir. Her yıldızın kendine göre bir günü ve senesi vardır. Meselâ: Şems-üş-şumusun bir günü ellibin sene ve Şi'ra yıldızının bir günü bin senedir.)
EYYAM-I MAZİYYE
Geçmiş günler.
EYYAM-I RESMİYYE
Resmi günler.
EYYAM-I TEŞRİK
Kurban bayramının birinci gününden sonraki diğer üç güne verilen isimdir. Zilhiccenin 11, 12 ve 13 üncü günleridir. Birinci gününe "yevm-i nahr" (kurban günü) denir.
EYYAMÜN MA'DUDAT
Kurban bayramının son üç günü. * Sayılan günler. * Ramazan-ı Mübârekin sayılı günleri.
EYYAN
Vakit, zaman.
EYYİD
Kuvvetlendir, teyid et, devam ettir (meâlinde).
EYYİD-ALLAHU MÜLKEHU
Allah'ım onun mülkünü devamlı kıl, kuvvet ver (meâlinde duâ.)
EYYİM
Bekâr, dul. Eyyim; gerek bikir, gerek seyyib olsun zevci olmayan kadına ve zevcesi olmıyan erkeğe denir ki, buna bekâr denir. Bundan başka eyyim; hür kadına ve bir kimsenin kızı, hemşiresi, teyzesi gibi yakın hısmına da ıtlak edilir. (E.T.)
EYYÛB
(A.S.) : Kur'ân-ı Kerim'de ismi geçen İshak Aleyhisselâm'ın oğlu olan Ays'ın evlâdından Eyyûb Aleyhisselâm, bir peygamber idi. Pek çok malı ve Şam tarafında çok mülkü vardı. Her makbul kulunu ve peygamberini Allah imtihana çektiği gibi onu da denedi. Cümle emlâki emvâli elinden gitti. O yine şükretti. Hasta oldu, yine Rabbine şükrediyordu, sabrediyordu. Bedeninde yaralar açıldı, yine sabretti. Yaraları kurtlandı, yanına kimse varmaz oldu, yalnız bir zevcesi ona hizmet ederdi. O yine sabreder ve ibâdetine devam eylerdi. (Kısas-ı Enbiya Cevdet Paşa)(Sabır kahramanı Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâm'ın şu münâcâtı, hem mücerreb, hem tesirlidir.Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâm'ın meşhur kıssasının hülâsası şudur ki:Pek çok yara, bere içinde epey müddet kaldığı hâlde, o hastalığın azîm mükâfatını düşünerek kemal-i sabırla tahammül edip kalmış. Sonra yaralarından tevellüd eden kurtlar, kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve mârifet-i İlâhiyyenin mahalleri olan kalb ve lisânına iliştikleri için, o vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle kendi istirahatı için değil, belki ubudiyet-i İlâhiyye için demiş: "Yâ Rab! Zarar bana dokundu. Lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime hale veriyor." diye münâcât edip, Cenab-ı Hak o hâlis ve sâfi, garazsız, lillâh için o münâcâtı gayet hârika bir surette kabul etmiş. Kemal-i âfiyetini ihsan edip envâ-i merhametine mazhar eylemiş. L.)(Hz. Eyyûb'un (A.S.) zâhirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hz. Eyyûb'dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü, işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şübhe kalb ve ruhumuza yaralar açar. Hz. Eyyûb'un (A.S.) yaraları kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdid ediyordu. Bizim mânevi yaralarımız pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdid ediyor. O münacât-ı Eyyûbiyeye o hazretten bin def'a daha ziyade muhtacız. L.)
EYYÛB-ÜL ENSARÎ
(Bak: Ebu Eyyub-ül Ensarî)
EYYÜ
Sual sormak için "Hangi? Ne? Ne vakit?" mânalarına kullanılır.
EYYÜHEL-İHVAN
Ey kardeşler, ey ihvân (meâlinde hitab).
EYZAN
Böylece, kezâ, bunun gibi, yine böyle, bu da böyle.
EZ
f. ...den, ...den.
EZ ÂN CÜMLE
O cümleden olarak.
EZ KAZA
f. Kazâ olarak, tevâfuk olarak. Beklenmedik ânda.
EZ SER-İ NEV
Yeni baştan.
EZA
Ticarette kaybetme, zarar etme. * Kibir ve gururunu bıraktırma. * Sıkıntı, eziyet, zulüm, cevr, sitem, renc, incinmek. İnsanın kerih görüp mahzun olduğu şey. * Hayır ve sadaka yoluyla mal vermede gururlanmak. Tetavül etmek.
EZ'AF
Çok zayıf, en zayıf.
EZ'AF
(Zı'f. C.) Bir şeyi iki katı yapan fazlalıklar. Katlar.
EZ'AF-I MUZÂAFA
Pek çok, kat kat.
EZ'AF-I NÂS
İnsanların en zayıf olanı.
EZ'AF-ÜL İBAD
Kulların en zayıf olanı.
EZAHİR
Çiçekler, şükufeler.
EZAHİR-İ EFKÂR
Fikir çiçekleri.
EZ'AKÎ
Kısa boylu ve kötü olan adam. Kötülük yapan kimse.
EZAME
(C.: Ezamât) Hışım ve gadap etmek. Kızmak, hiddetlenmek.
EZAMİM
(İzmâme. C.) Cemâatler, topluluklar.
EZAN
Namaza dâvet ve vahdaniyet-i İlâhiyyeyi ve hakaik-ı İslâmiyyeyi âleme, kâinata ilân etmek için minare ve emsali mahallerde edilen nidâ. Kamet getirmek. * Bildirmek.(Ezan, Müslümanlığın mühim bir şiârıdır. Ezan esnasında konuşmamak, hattâ Kur'an okumayı bırakıp dinlemek efdaldir. B.İ.İ.) (Bak: Taabbüdî)
EZANÎ
Ezan ile alâkalı.
EZANÎ SAAT
Ezanın kendine göre ayarlandığı saat. Her hangi bir yerde güneşin tam gurub ettiği andan, sonraki gün aynı vakte kadar, 24 saat olmak üzere ayarlanmış saat.
E'ZAR
Özürler. Kusurlar. Bahaneler.
EZ'AR
Saçı az olan kimse. * Otu az olan yer. * Zâlim ve kötü huylu kimse.