E Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • EYSAR

    Çadır eteğini kazığa bağlamakta kullanılan kısa ipler. * Ot.
  • EYSER

    Sol taraf. Soldaki. * Pek kolay.
  • EYTAL

    (C: Eyatil) Boş böğürlü.
  • EYTAM

    (Yetim. C.) Yetimler. Babaları ölmüş çocuklar.
  • EYTAM VE ERÂMİL

    Yetimler ve dullar.
  • EYUM

    Erkeksiz kadın (ki, önce ere varmış olsun-olmasın).
  • EYVAH

    f. Heyhât, yazık.
  • EYVALLAH

    Bir kısım müslümanlar arasında tasdik işareti veya yemin ifade eden bir tâbirdir. Bazan Allaha ısmarladık yerine söyliyenler de vardır. Fakat makbul olanı; ayrılırken de buluşurken de selâmlaşmaktır ve bu sünnet-i seniyyedir.
  • EYVAN

    f. Köşk. Büyük salon. Büyük sofa. Divanhâne.
  • EYVAN-I KİSRA

    Dicle Nehri kenarında sol tarafta Medâyin şehrinde yıkıntıları bulunan eski İran (Acem) Padişahına mahsus bir saray. Bu saray, Peygamberimizin (A.S.M.) doğduğu gece çatlamıştır.
  • EYYAM

    (Yevm. C.) Devirler. Günler. * Güç, iktidar, nüfuz.
  • EYYAM-I ÂDİYYE

    Tâtil günlerinin haricindeki günler.
  • EYYAM-I BAHUR

    Ağustos ayının ilk yedi günü.
  • EYYAM-I BÎZ

    (Eyyâm-ül bîz) Her arabî ayın 12, 13, 14, 15'inci günleri.
  • EYYAM-I CEM'

    Hac mevsiminde Arafat ve Mina'da geçen dört gün.
  • EYYAM-I KUR'ANİYE

    Kur'an-ı Kerim'e göre olan günler (...Semavatta herhangi bir kürenin kendi etrafında bir defa dönmesi ile gün; mensub olduğu seyyarenin etrafında bir defa dönmesi ile de senesi meydana gelir. Her yıldızın kendine göre bir günü ve senesi vardır. Meselâ: Şems-üş-şumusun bir günü ellibin sene ve Şi'ra yıldızının bir günü bin senedir.)
  • EYYAM-I MAZİYYE

    Geçmiş günler.
  • EYYAM-I RESMİYYE

    Resmi günler.
  • EYYAM-I TEŞRİK

    Kurban bayramının birinci gününden sonraki diğer üç güne verilen isimdir. Zilhiccenin 11, 12 ve 13 üncü günleridir. Birinci gününe "yevm-i nahr" (kurban günü) denir.
  • EYYAMÜN MA'DUDAT

    Kurban bayramının son üç günü. * Sayılan günler. * Ramazan-ı Mübârekin sayılı günleri.
  • EYYAN

    Vakit, zaman.
  • EYYİD

    Kuvvetlendir, teyid et, devam ettir (meâlinde).
  • EYYİD-ALLAHU MÜLKEHU

    Allah'ım onun mülkünü devamlı kıl, kuvvet ver (meâlinde duâ.)
  • EYYİM

    Bekâr, dul. Eyyim; gerek bikir, gerek seyyib olsun zevci olmayan kadına ve zevcesi olmıyan erkeğe denir ki, buna bekâr denir. Bundan başka eyyim; hür kadına ve bir kimsenin kızı, hemşiresi, teyzesi gibi yakın hısmına da ıtlak edilir. (E.T.)
  • EYYÛB

    (A.S.) : Kur'ân-ı Kerim'de ismi geçen İshak Aleyhisselâm'ın oğlu olan Ays'ın evlâdından Eyyûb Aleyhisselâm, bir peygamber idi. Pek çok malı ve Şam tarafında çok mülkü vardı. Her makbul kulunu ve peygamberini Allah imtihana çektiği gibi onu da denedi. Cümle emlâki emvâli elinden gitti. O yine şükretti. Hasta oldu, yine Rabbine şükrediyordu, sabrediyordu. Bedeninde yaralar açıldı, yine sabretti. Yaraları kurtlandı, yanına kimse varmaz oldu, yalnız bir zevcesi ona hizmet ederdi. O yine sabreder ve ibâdetine devam eylerdi. (Kısas-ı Enbiya Cevdet Paşa)(Sabır kahramanı Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâm'ın şu münâcâtı, hem mücerreb, hem tesirlidir.Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâm'ın meşhur kıssasının hülâsası şudur ki:Pek çok yara, bere içinde epey müddet kaldığı hâlde, o hastalığın azîm mükâfatını düşünerek kemal-i sabırla tahammül edip kalmış. Sonra yaralarından tevellüd eden kurtlar, kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve mârifet-i İlâhiyyenin mahalleri olan kalb ve lisânına iliştikleri için, o vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle kendi istirahatı için değil, belki ubudiyet-i İlâhiyye için demiş: "Yâ Rab! Zarar bana dokundu. Lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime hale veriyor." diye münâcât edip, Cenab-ı Hak o hâlis ve sâfi, garazsız, lillâh için o münâcâtı gayet hârika bir surette kabul etmiş. Kemal-i âfiyetini ihsan edip envâ-i merhametine mazhar eylemiş. L.)(Hz. Eyyûb'un (A.S.) zâhirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hz. Eyyûb'dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü, işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şübhe kalb ve ruhumuza yaralar açar. Hz. Eyyûb'un (A.S.) yaraları kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdid ediyordu. Bizim mânevi yaralarımız pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdid ediyor. O münacât-ı Eyyûbiyeye o hazretten bin def'a daha ziyade muhtacız. L.)
  • EYYÛB-ÜL ENSARÎ

    (Bak: Ebu Eyyub-ül Ensarî)
  • EYYÜ

    Sual sormak için "Hangi? Ne? Ne vakit?" mânalarına kullanılır.
  • EYYÜHEL-İHVAN

    Ey kardeşler, ey ihvân (meâlinde hitab).
  • EYZAN

    Böylece, kezâ, bunun gibi, yine böyle, bu da böyle.
  • EZ

    f. ...den, ...den.
  • EZ ÂN CÜMLE

    O cümleden olarak.
  • EZ KAZA

    f. Kazâ olarak, tevâfuk olarak. Beklenmedik ânda.
  • EZ SER-İ NEV

    Yeni baştan.
  • EZA

    Ticarette kaybetme, zarar etme. * Kibir ve gururunu bıraktırma. * Sıkıntı, eziyet, zulüm, cevr, sitem, renc, incinmek. İnsanın kerih görüp mahzun olduğu şey. * Hayır ve sadaka yoluyla mal vermede gururlanmak. Tetavül etmek.
  • EZ'AF

    Çok zayıf, en zayıf.
  • EZ'AF

    (Zı'f. C.) Bir şeyi iki katı yapan fazlalıklar. Katlar.
  • EZ'AF-I MUZÂAFA

    Pek çok, kat kat.
  • EZ'AF-I NÂS

    İnsanların en zayıf olanı.
  • EZ'AF-ÜL İBAD

    Kulların en zayıf olanı.
  • EZAHİR

    Çiçekler, şükufeler.
  • EZAHİR-İ EFKÂR

    Fikir çiçekleri.
  • EZ'AKÎ

    Kısa boylu ve kötü olan adam. Kötülük yapan kimse.
  • EZAME

    (C.: Ezamât) Hışım ve gadap etmek. Kızmak, hiddetlenmek.
  • EZAMİM

    (İzmâme. C.) Cemâatler, topluluklar.
  • EZAN

    Namaza dâvet ve vahdaniyet-i İlâhiyyeyi ve hakaik-ı İslâmiyyeyi âleme, kâinata ilân etmek için minare ve emsali mahallerde edilen nidâ. Kamet getirmek. * Bildirmek.(Ezan, Müslümanlığın mühim bir şiârıdır. Ezan esnasında konuşmamak, hattâ Kur'an okumayı bırakıp dinlemek efdaldir. B.İ.İ.) (Bak: Taabbüdî)
  • EZANÎ

    Ezan ile alâkalı.
  • EZANÎ SAAT

    Ezanın kendine göre ayarlandığı saat. Her hangi bir yerde güneşin tam gurub ettiği andan, sonraki gün aynı vakte kadar, 24 saat olmak üzere ayarlanmış saat.
  • E'ZAR

    Özürler. Kusurlar. Bahaneler.
  • EZ'AR

    Saçı az olan kimse. * Otu az olan yer. * Zâlim ve kötü huylu kimse.
  • EZAT

    (C.: Üzâ-Ezy) İçinde su birikmiş çukur yer.