F Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • FEMÎ

    Ağızla alâkalı. Ağıza âit.
  • FEM-İ NEHR

    Nehir ağzı.
  • FEN

    (Bak: Fenn)
  • FEN'

    Malın çok olması. * Misk kokusunun etrafa yayılması. * Bir kimsenin iyiliğini ve ihsanını söyleyip methetmek.
  • FENA

    (Beka'nın zıddı) Yokluk. Yok olma. * Geçici dünya. * Geçip gitme. * Tas: Kendi varlığından geçmek. * Kötü. * Devamlı olmayan. * Çok kocamış olmak.
  • FENAFİLİHVAN

    (Fenâ fi-l-ihvân) Tefâni. Yani; kardeşlerin birbirinde fâni olması; kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyyât ve hissiyâtı ile fikren yaşaması. Samimi ihlâs üzerine müesses en yakın dostluk, en fedakâr ve en civanmert kardeşlik.
  • FENAFİLLAH

    (Fenâ fillâh) Tas: Abdin zât ve sıfâtının, Hakk'ın zât ve sıfâtında fâni olması. Başka bir ifade ile: Dünya alâkalarını külliyen kat' ve ehadiyet dergâhına tam bir teveccühle istiğrak haletidir. Sofi, bu maksada erebilmek için her şeyi terk eder.
  • FENAFİRRESUL

    (Fenâ fir-resul) Tas: Bütün varlığını Hazret-i Peygamber'in (A.S.M.) manevî şahsiyetinde yok etmek mânasına gelir. Hassaten, sünnî olan tarikat mensubuna göre Hz. Peygamber'in (A.S.M.) rivayet yolu ile nakledilen hadisleri ile beraber hareketlerini benimsemek ve O'na en küçük mes'elede aykırı harekette bulunmamak asıldır.
  • FENAFİŞŞEYH

    (Fenâ fiş-şeyh) Tas: Bütün maneviyatını şeyhin manevî şahsiyetinden, feyzinden almak manasına gelen bir tabirdir.
  • FENAGÂH

    f. Fânilik yeri olan bu dünya.
  • FENAPEZÎR

    f. Fena bulan, yok olan. Fenayâb da aynı mânada kullanılır.
  • FENAT

    (C: Fenevât) Tilki üzümü. * Vahşi sığır.
  • FENCE

    Bir nevi toprak çanak.
  • FEND

    Büyük dağ.
  • FEND

    f. Mekir, hile, desise, yalan, dolan.
  • FENED

    Yalan söz. * İhtiyarlıktan dolayı aklın zayıflaması.
  • FENEK

    Kursak. * Körük yapılan şey.
  • FENEN

    (C: Efnân-Efânın) Budak. * Üslup.
  • FENG

    f. Acı hıyar, ebucehil karpuzu.
  • FENH

    Kahretmek. Zelil kepaze etmek.
  • FENH (FÜNUH)

    Su içerken tamamen kanmadan vaz geçmek.
  • FENHAR

    Büyük taş.
  • FENÎH

    Kahrolmuş.
  • FENİK

    (C. Finak-Efnâk) Gayet kerim ve necip olan.
  • FENÎK

    İki çenenin bitiştiği yer. * İki uyluğun bitiştiği yer.
  • FENÎN

    Erkek deve.
  • FENK

    İnat.
  • FENK

    Nimetlenmek.
  • FENN

    Hüner. Mârifet. * San'at. * Tecrübe. * İlim. * Nevi, sınıf, çeşit, tabaka. * Türlü. * Fizik, kimya, biyoloji, matematik ilimlerinin umumi adı. * Tatbikat ve isbat ile meydana gelen ilim. * Birisini muamelede aldatmak. * Fend. * Borçlunun ödeme zamanını uzatma. (Şuur-u insanî vasıtasıyla keşfolunan yüzer fenlerden herbir fen, Hakem isminin, bir nevide bir cilvesini târif ediyor. Meselâ Tıb Fenninden sual olsa: "Bu kâinat nedir?" Elbette diyecek ki: "Gayet muntazam ve mükemmel bir eczahâne-i kübradır. İçinde herbir ilaç güzelce ihzar ve istif edilmiştir." Fenn-i Kimya'dan sorulsa: "Bu Küre-i Arz nedir?" Diyecek: "Gayet muntazam ve mükemmel bir kimyahanedir." Fenn-i Makine diyecek: "Hiçbir kusuru olmıyan gayet mükemmel bir fabrikadır. "Fenn-i Ziraat" diyecek: " Nihayet derecede mahsuldar, her nevi hububu vaktinde yetiştiren muntazam bir tarladır ve mükemmel bir bahçedir." Fenn-i Ticaret diyecek: "Gayet muntazam bir sergi ve çok intizamlı bir pazar ve malları çok san'atlı bir dükkândır." Fenn-i İâşe diyecek: "Gayet muntazam, bütün erzakın envâını câmi bir ambardır." Fenn-i Rızık diyecek: "Yüzbinler leziz taamlar beraber, kemal-i intizam ile içinde pişirilen bir matbah-ı Rabbâni ve kazan-ı Rahmânidir." Fenn-i Askeriye diyecek ki: "Arz bir ordugâhtır. Her bahar mevsiminde yeni taht-ı silâha alınmış ve zemin yüzünde çadırları kurulmuş dörtyüz bin muhtelif milletler o orduda bulunduğu halde, ayrı ayrı erzakları.. ayrı ayrı libasları, silâhları...ayrı ayrı tâlimatları, terhisatları; kemal-i intizamla hiçbirini unutmıyarak ve şaşırmıyarak, birtek Kumandan-ı Azamın emriyle, kuvvetiyle, merhametiyle, hazinesiyle gayet muntazam yapılıp, idare ediliyor." Ve Fenn-i Elektrik'ten sorulsa, elbette diyecek: "Bu muhteşem saray-ı kâinatın damı, gayet intizamlı, mizanlı hadsiz elektrik lambalariyle tezyin edilmiştir. Fakat o kadar harika bir intizam ve mizan iledir ki: Başta Güneş olarak, Küre-i Arz'dan bin defa büyük o semavî lambalar, mütemadiyen yandıkları halde müvazenelerini bozmuyorlar, patlak vermiyorlar, yangın çıkarmıyorlar. Sarfiyatları hadsiz olduğu halde, vâridatları ve gazyağları ve madde-i iştialleri nereden geliyor? Neden tükenmiyor?. Neden yanmak müvazenesi bozulmuyor? Küçük bir lâmba dahi muntazam bakılmazsa, söner. Kozmoğrafyaca Küre-i Arz'dan bir milyondan ziyade büyük ve bir milyon seneden ziyade yaşıyan Güneşi... kömürsüz, yağsız yandıran; söndürmiyen Hakim-i Zülcelâlin hikmetine, kudretine bak. "Sübhanallah" de. Güneşin müddet-i ömründe geçen dakikalarının âşirâtı adedince "Mâşâallah, Bârekallah, Lâ ilahe illa Hu" söyle. Demek bu semavi lâmbalarda gayet harika bir intizam var. Ve onlara çok dikkatle bakılıyor. Güya o pek büyük ve pek çok kitle-i nâriyelerin ve gayet çok kanâdil-i nuriyelerin buhar kazanı ise, harareti tükenmez bir Cehennem'dir ki, onlara nursuz hararet veriyor. Ve o elektrik lâmbalarının makinesi ve merkezi fabrikası, daimî bir Cennet'tir ki, onlara nur ve ışık veriyor. İsm-i Hakem ve Hakimin cilve-i âzamiyle, intizamla yanmaları devam ediyor. Ve hâkezâ... Bunlara kıyasen yüzer fennin herbirisinin kat'i şehadetiyle, noksansız bir intizam-ı ekmel içinde hadsiz hikmetler, maslahatlarla bu kâinat tezyin edilmiştir. Ve o harika ve ihâtalı hikmetle, mecmu-u kâinata verdiği intizam ve hikmetleri, en küçük bir zihayat ve bir çekirdekte küçük bir mikyasta dercetmiştir. Ve mâlum ve bedihidir ki; intizam ile gayeleri ve hikmetleri ve faideleri takip etmek; ihtiyar ile, irade ile, kasd ile, meşiet ile olabilir; başka olamaz. İhtiyarsız, iradesiz, kasıdsız, şuursuz esbab ve tabiatın işi olmadığı gibi, müdahaleleri dahi olamaz. Demek bu kâinatın bütün mevcudatındaki hadsiz intizamat ve hikmetleriyle iktiza ettikleri ve gösterdikleri bir Fâil-i Muhtar'ı, bir Sâni-i Hakim'i bilmemek veya inkâr etmek, ne kadar acib bir cehâlet ve divânelik olduğu târif edilmez. Evet, dünyada en ziyâde hayret edilecek bir şey varsa, o da bu inkârdır. Çünki kâinatın mevcudâtındaki hadsiz intizâmât ve hikmetleriyle vücud ve vahdetine şahidler bulunduğu halde, Onu görmemek, bilmemek, ne derece körlük ve cehalet olduğunu, en kör cahil de anlar. Hattâ diyebilirim ki; ehl-i küfrün içinde, kâinatın vücudunu inkâr ettiklerinden ahmak zannedilen Sofestâiler, en akıllılarıdır. Çünki; kâinatın vücudunu kabul etmekle Allah'a ve Hâlikına inanmamak, kabil ve mümkün olmadığından, kâinatı inkâra başladılar...
  • FENNEN

    Fence, fenne uygun olarak, fen vâsıtası ile.
  • FENN-İ BEDİ'

    (Bak: İlm-i bedi')
  • FENN-İ BEYAN

    (Bak: İlm-i beyan)
  • FENN-İ HİKMET

    Felsefe bilgisi. (Bak: Hikmet)
  • FENN-İ HİKMET-ÜL EŞYA

    Tabiat bilgisi. Eşyadaki intizam, mükemmellik ve insanlara olan faydaları ve onlardan faydalanmak hakkında bilgi veren ilim kolu.
  • FENN-İ İÂŞE

    İnsanlar ve hayvanların besleniş ve yaşayışları hakkında bilgi veren ilim dalı.
  • FENN-İ İNŞA

    Yazı yazma san'atı. (Bak: İnşa)
  • FENN-İ KIRAAT

    Okuma bilgisi. Okumanın çeşitli usûllerini öğreten ilim dalı. (Bak: Kıraat)
  • FENN-İ KİMYA

    Kimya ilmi.
  • FENN-İ KİTABET

    Çeşitli yazı usûl ve şekillerini öğreten ilim.
  • FENN-İ MAKİNA

    Çeşitli makineler ve onların kısımlarının işleyişleri hakkında bilgi veren ilimler. Mihanikiyet.
  • FENN-İ MEÂNÎ

    Güzel söz söylemeyi ve güzel yazmayı öğreten, edebiyatın bir şubesi.
  • FENN-İ MENAFİ-ÜL A'ZA

    Bedendeki âzâların, uzuvların faydalarını anlatan ilim. (Bak: Anatomi)
  • FENN-İ MÜNAZARA

    İleri sürülen delilleri ve fikirleri tetkik ederek fikirlerin münasebet ve adem-i münasebetini göstererek cevap vermek san'atı.
  • FENN-İ SARF

    Gramer. Sarf bilgisi. (Bak: Sarf)
  • FENN-İ TABAKAT-ÜL ARZ

    Jeoloji ilmi.
  • FENN-İ TEŞRİH

    tıb: Bir cesedin, canlı vücudunun iç yapısını öğrenme bilgisi. (Anatomi)
  • FENN-İ TIB

    Tabiblik, doktorluk. Maddi hastalıklara ilâç ve şifa bulmağa çalışan ilim.
  • FENN-İ ZİRÂAT

    Ekin ekme ve içme hususunda olan bilgi ve tecrübeye dayanan bu husustaki ilim kolu.
  • FENNİYAT

    Teknik bilgiler. (Teknoloji)
  • FER

    f. Işık, parlaklık, zinet, süs. * Fazl ve vakar. * İktidar; şevket, kuvvet.