Şube, kol. İkinci derecede olan. Dal budak. * Bir aslın neticesi. * Bir cemaatın şerefli ve daha meşhuru. * Kazancı olan mukayyed mal. Hâzır ve muhâfaza altında olan. * Yükseğe çıkmak ve iki nizalı olanın arasına girip ıslah etmek. * Asıl mes'eleden kollara ayrılmış olan mesele. (L.R.) * İki okçu tarafından atılan oklardan, bir fazla ok isabet ettirilmesi yerinde kullanılır bir tabirdir. Ok atanlar, bazı defa iki kişi değil, herbiri birkaçar kişiden terekküb etmek üzere iki taraf olduğu surette, taraflardan birinin fazla isabet ettirmesine de fer' denilirdi. (O.T.D.S.)
FER'A
(C: Furu') Bit. * Yüksek yer.
FERA'
Devenin ilk doğurduğu yavru. (Cahiliyet zamanında kefere putlarına kurban ederlerdi ve "anasının sütü bereketlenir; çoğalır" derlerdi.)
FERACE
Örtünecek gibi olan ve giyilen bol elbise, cübbe. * Kadınların üzerlerine örttükleri örtü. Bütün vücudu kaplayan geniş örtü. (Bak: Cilbâb)
FERADÎS
(Firdevs. C.) Cennetler, firdevsler. * Bahçeler.
FERAG
Vaz geçmek. Hiç bir şeyle meşgul olmayıp dinlenmek. * Boşaltma.
FERAG
f. Serin serin esen rüzgâr.
FERAG Ü İNTİKAL
Alım satımda tapu muâmeleleri.
FERAGA(T)
Tok gözlülük. Hakkından vaz geçmek, bir şey istememek. Şahsî dâvasından vaz geçmek. * Boşalmak, hâlî olmak.
FERAG-I BÂL
Gönül rahatı.
FERAG-I KAT'Î
Kayıtsız şartsız yapılan ferag.
FERAH
f. Bol, geniş, vâsi'. Fazla, ziyade. Açık.
FERAH
Şen, sıkıntıda olmayan. İç açıcı. Şenlendiren. * İnşirah. Sevinç.
FERAH-AVER
f. Sevinç getiren, sevindiren, ferah getiren.
FERAH-BAHŞ
f. Sevinç veren, sevindiren. Ferah bağışlayan.
FERAH-DEHEN
f. Geveze, boşboğaz. * Geniş ağızlı, ağzı büyük.
FERAH-DEST
f. Eli açık, cömert.
FERAHE
Zeyreklik. Çok akıllılık. Davarın gayretli olması.
FERAH-EBRU
f. Sevimli, güler yüzlü.
FERAH-EFŞAN
(Ferah-feşân) f. Sevinç veren, ferah saçan.
FERAH-EFZA
(Ferah-fezâ) f. Sevinç artıran, ferah artıran, safalı, iç açıcı.
FERAHEM
f. Toplu, devşirli. * Birikme, yığılma, toplanma.
FERAH-ENGİZ
f. Meşhur bir cins lâle.
FERAHET
f. şan ve şeref.
FERAH-GÂM
f. Bahtiyar, mes'ut, mutlu, saadetli.
FERAHÎ
f. Genişlik, bolluk. Ucuzluk.
FERAH-NA
f. Geniş yer. Büyük saha. * Bolluk, bereket. Genişlik.
(Farîze. C.) Allah'ın farz kıldığı ibadetler, yapılması mecburi olan din emirleri. * Şeriatın hükümleriyle mirasçılar arasında mal taksimi bilgisi. İslâmın miras hukuku.