Sıklığından dolayı birbirine girmiş olan ağaçlar. * Ağaç ve ot bitmiş kumlu yer. * Döşek çarşafı.
HAMİLEN
Hâmil olarak. Taşıyarak, götürerek. * Hâmil olduğu halde.
HÂMİL-İ VAHY
Vahyi Peygamberimize (A.S.M.) getiren Cebrail (A.S.)
HAMİM
Sıcak ve kızgın su. * Yakın hısım, soy sop. * Samimi arkadaş.
HAMÎME
(C.: Hamâyim) Her nesnenin iyisi.
HAMİNNE
Hanım nine sözünün bozulmuş şekli, büyük anne.
HAMÎR
(Hımâr. C.) Eşekler. Hımarlar.
HAMÎR
Hamur.
HAMÎR(E)
Eyer yapmada kullanılan tüysüz beyaz deri.
HAMÎRE
Hamur içine katılan maya.
HAMÎR-GÂR
f. Hamurcu, hamur yoğurucu.
HAMÎR-İ MÂYE
Mayanın hamuru.
HAMÎS
Beşinci. Hamis günü. Perşembe günü.
HÂMİSEN
Beşinci olarak, beşinci olmak üzere.
HAMİŞ
Mektubun altına sonradan yazılan sözler. Hâşiye.
HAMİT
Şiddetli, sağlam. * Üzerinde kıl olmıyan yağ tulumu.
HAMİT (HÂMİT)
Yanmış ve pörsümüş süt.
HAMİYE
Tırnak kenarı. * Kızmış, kızgın.
HAMİYET
Gayret. * Nâmustan gelen gayretle utanma veya kızma. * İstinkâf etmek. * Mukaddesatı ve milletin haklarını, mâmus ve haysiyeti korumak hususlarında gösterilen gayret ve ihtimam hasleti. İman ve İslâmiyeti ve Hz. Peygamber'in (A.S.M.) Sünnet-i Seniyyesini ve din ve mücahede kardeşlerini muhafaza ve müdafaa etmek gayreti.
HAMİYET-FÜRUŞ
f. Kendini beğenip hamiyetli olduğunu iddia eden. Hamiyetli olduğunu göstermeğe çalışan.