H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HAMELE-İ MÜMTESİL

    Aldığı emri imtisal edip yüklenen, mes'uliyeti üzerine alan.
  • HAM-ENDER-HAM

    f. Kıvrım kıvrım, büklüm büklüm.
  • HAMER

    Davarın arpa yemekten dolayı içinin ve ağzının kokması.
  • HÂME-RÂN

    f. Kalem yürüten, yazan.
  • HAME-ZEN

    f. Üzerinde kalem kesilecek âlet.
  • HAMH

    Fahirlenmek, büyüklenmek, kibirlenmek.
  • HAMHAMA

    Atın yulaf ve su gördüğünde çıkardığı ses.
  • HAMHAMA

    Hımhımlık, sözü genizden söyleyerek konuşma.
  • HAM-I ZÜLF

    Saç lülesinin kıvrımı.
  • HÂMIZ

    Sirke gibi ekşi olan. Ekşiliği fazla olan, asit.
  • HÂMIZAT

    (Hâmız. C.) Asitler. Sirke gibi ekşi olan şeyler.
  • HÂMIZAT-I ŞAHMİYE

    Yağ asitleri.
  • HÂMIZ-I FAHİM

    Kim: Karbonik asit.
  • HÂMIZ-I HALL

    Kim: Sirke asidi.
  • HÂMIZ-I KARBON

    Kim: Karbonik asit.
  • HÂMIZİYYET

    Ekşilik, kekrelik.
  • HAMÎ

    Himaye edici, himaye eden. Koruyucu, koruyan. Kayıran.
  • HAMÎ

    f. Gevşeklik, hamlık.
  • HAMİD

    Alevi sönen ateş. * Ölü, ölmüş. Sönmüş. idrâksiz. Sâkit ve sessiz. Ölü gibi halsiz olan.
  • HAMÎD

    Sena edilmeğe, medhedilmeğe elyak olan. Dünya ve âhirette hamd kendisine mahsus olan Allah (C.C.) * Isparta Vilâyetinin Osmanlılar devrindeki adı.
  • HÂMİD

    Cenab-ı Hakk'a hamd ü sena eden. Allah'a şükreden. * Hz. Peygamber'in (A.S.M.) isimlerindendir.
  • HAMİDE

    f. Kambur, eğrilmiş, kemerli.
  • HÂMİDE

    Uzun müddet geçmesi sebebi ile rengine tegayyür ve siyahlık gelip eskimiş olan. * Nebatsız kuru yer. * Yanmış kül olmuş.
  • HAMİDEGÎ

    f. Kamburluk, eğri büğrü olmaklık.
  • HÂMİDÎN

    (Hâmid. C.) Hamdedenler, hâmidler.
  • HÂMİDÛN

    (Hâmid. C.) Hamdedenler, hâmidler.
  • HAMİE

    Hararetli, çamurlu, volkanlı, alevli, dumanlı.
  • HAMİL

    Kötü tanınmış olan kimse.
  • HAMÎL

    Kefil. * Başka yerden getirilen oğlan.
  • HÂMİL

    (Hâmile) Yüklü yüklenmiş. * Gebe. * Taşıyan, götüren. * Hâiz. * Mâlik, sahib. * Uhdesinde bir poliçe bulunan.
  • HAMÎLE

    Sıklığından dolayı birbirine girmiş olan ağaçlar. * Ağaç ve ot bitmiş kumlu yer. * Döşek çarşafı.
  • HAMİLEN

    Hâmil olarak. Taşıyarak, götürerek. * Hâmil olduğu halde.
  • HÂMİL-İ VAHY

    Vahyi Peygamberimize (A.S.M.) getiren Cebrail (A.S.)
  • HAMİM

    Sıcak ve kızgın su. * Yakın hısım, soy sop. * Samimi arkadaş.
  • HAMÎME

    (C.: Hamâyim) Her nesnenin iyisi.
  • HAMİNNE

    Hanım nine sözünün bozulmuş şekli, büyük anne.
  • HAMÎR

    (Hımâr. C.) Eşekler. Hımarlar.
  • HAMÎR

    Hamur.
  • HAMÎR(E)

    Eyer yapmada kullanılan tüysüz beyaz deri.
  • HAMÎRE

    Hamur içine katılan maya.
  • HAMÎR-GÂR

    f. Hamurcu, hamur yoğurucu.
  • HAMÎR-İ MÂYE

    Mayanın hamuru.
  • HAMÎS

    Beşinci. Hamis günü. Perşembe günü.
  • HÂMİSEN

    Beşinci olarak, beşinci olmak üzere.
  • HAMİŞ

    Mektubun altına sonradan yazılan sözler. Hâşiye.
  • HAMİT

    Şiddetli, sağlam. * Üzerinde kıl olmıyan yağ tulumu.
  • HAMİT (HÂMİT)

    Yanmış ve pörsümüş süt.
  • HAMİYE

    Tırnak kenarı. * Kızmış, kızgın.
  • HAMİYET

    Gayret. * Nâmustan gelen gayretle utanma veya kızma. * İstinkâf etmek. * Mukaddesatı ve milletin haklarını, mâmus ve haysiyeti korumak hususlarında gösterilen gayret ve ihtimam hasleti. İman ve İslâmiyeti ve Hz. Peygamber'in (A.S.M.) Sünnet-i Seniyyesini ve din ve mücahede kardeşlerini muhafaza ve müdafaa etmek gayreti.
  • HAMİYET-FÜRUŞ

    f. Kendini beğenip hamiyetli olduğunu iddia eden. Hamiyetli olduğunu göstermeğe çalışan.