H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HANİ'

    Karısını boşamış koca veya kocasından boşanmış kadın.
  • HANİF

    Gururlu, mağrur, kibirli. * Dargın, küskün.
  • HANİF

    İslâmiyetten evvel Allah'ın birliğine inanan ve Hz. İbrahim'in (A.S.) dininden olanların vasfı. * İslâmiyete kuvvetle bağlı olan ve ilmiyle âmil olan kimse. * Eğri. * Eski kötü hallerinden vazgeçip hakka ve doğruluğa yönelen.
  • HANİFE

    Bir kabile ismi.
  • HANİFEN MÜSLİMEN

    Müslim ve hanif olarak.
  • HANİN

    Fazla istekten dolayı inleyiş, şiddetli ağlayış. Sızlanmak. * Şevk ve arzu.
  • HANÎN

    Burun içinden ağlamak. * Burun içinden gülmek.
  • HANİN-İ HAZİN

    Acıklı sızlanma.
  • HANİN-ÜL CİZ'

    Kuru direğin inleyip ağlayışı. Hurma kütüğünün inlemesi.(Mescid-i Şerifte hurma ağacından olan kuru direk (Resul-ü Ekrem (A.S.M.) hutbe okurken, ona dayanıyordu) sonra minber-i şerif yapıldığı vakit Resul-ü Ekrem (A.S.M.) minbere çıkıp hutbeye başladı. Okurken, direk deve gibi enin edip ağladı; bütün cemaat işitti. Tâ Resul-ü Ekrem (A.S.M.) yanına geldi, elini üstüne koydu, onunla konuştu, teselli verdi, sonra durdu. Şu mu'cize-i Ahmediye (A.S.M.) pek çok tariklerle tevatür derecesinde nakledilmiştir. M.)
  • HANÎRE

    (C.: Hanâyir) Parmak başlarındaki boğum. * Kadınların yün ve pamuk attıkları yay. * Kirişi olmayan yay.
  • HANİS

    İki kat olmuş kimse.HANÎS : Zayıflık, gevşeklik.
  • HANİS

    Ettiği yemini yerine getirmeyen. Yeminini bozan.
  • HANİS

    Sinen, dönen. (Bak: Hannas)
  • HANÎS

    Yeminini bozan, ahdinde durmayan. Rücu' eden. Te'hir eyleyen.
  • HANÎS

    Kebap olmuş nesne.
  • HANİYE

    Şarap. * Erkeği öldükten sonra evlenmeyip, çocuğuna bakan kadın.
  • HANK

    Muhkem etmek, sağlamlaştırmak. * Bir şeyi çiğneyip damağıyla ezmek. * Davarın ağzına gem vurmak veya urgan koymak.
  • HANK

    (Hınk) Boğmak. Boğazını sıkıp öldürmek. Boğazı sıkılıp boğulmak.
  • HANKAH

    (Bak: Hangâh)
  • HANKAN

    Boğmak suretiyle, boğarak.
  • HÂNMÂN

    f. Ev-bark, ocak.
  • HÂNMÂN-SÛZ

    f. Ocak yakıcı, ev-bark yakan.
  • HANN

    Yalvarmak. * İnlemek. * Esirgemek.
  • HANNAK

    Boğan, boğucu.
  • HANNAN

    Rahmetlerin en lâtif cilvesini gösteren, Rahman ve Rahîm olan ve çok merhametli olan Allah (C.C.)
  • HANNAS

    (El-Hannâs) (Hunus. dan) Geri çekilerek veya büzülerek, sinerek fırsat bulunca vesvese vermek için dönüp gelen. Sinsi şeytan. Besmeleyi işitince kaçan, gaflete dalınca musallat olan şeytan. (Bak: Hunnes)
  • HANNASÎ

    Şeytanla alâkalı.
  • HANSA

    Sırtlan.
  • HAN-SALAR

    f. Kilerci, sofracıbaşı.
  • HANSİR

    (C.: Hanâsir) Yaramaz, boş, faydasız. * Bir yerden taşınan veya göçen kimseler, eşya ve elbiselerini yükletip gittiklerinde yerde kalan kıymetsiz şeyler.
  • HANŞEFİR

    Bela, zahmet.
  • HANŞUŞ

    Bakiyye, artan.
  • HANTAL

    Kaba, büyük ve ağır.
  • HANTEM

    (C.: Hanâtim) Kara bulut. * Desti. * İbrik. * Topraktan yapılan kap.
  • HANUN

    Gümleyerek esen rüzgâr.
  • HANUT

    (C.: Havânit) Meyhane, içki içilen yer. * Dükkân.
  • HANUT

    Ölüyü, bozulup kokmaması için ilaçlama.
  • HANVE

    Güzel kokulu bir ot.
  • HANYA'

    Beli bükülmüş kadın.
  • HANZ

    Kebap yapmak.
  • HANZAL(E)

    Zakkum. Zakkum ağacı. Ebu Cehil karpuzu denilen portakal büyüklüğünde mevyesi çok acı bir nebat. Karga kabağı diye de adlandırılır.
  • HAPİS

    (Bak: Habs)
  • HAR

    f. Hor, hakir, âdi. Aşağı. (Dinsiz, imansız ve din düşmanı ahlaksızların ve sefihlerin vasıfları.)
  • HAR

    Yıkılmış, hedmolmuş.
  • HAR

    (Her) f. Merkep, himar, eşek. * Çay ve havuz diplerinde olan balçık. * Mc: İdraksiz kimse. * Kargaşa.
  • HAR'

    Yarmak.
  • HÂR

    f. Diken.
  • HARA

    Deve kuşu yumurtasının yeri. * Ev ortası.
  • HARA'

    Süstlük, zayıflık.
  • HARAB

    Viran. Issız. Yıkık. Perişan.