(Hâb-nâdide) f. Büluğa ermemiş çocuk. Erginlik çağına gelmemiş erkek veya kız.
HAB-NAK
f. Uykusu gelmiş kimse, uykulu kişi.
HABNAME
f. Rüya kitabı.
HABR
(C.: Ehbâr) Alim ve sâlih kimse. Bilgili. Ehl-i ilim. * Ferahlık. * Nimet, vüs'at. * Refah, sürur. (Bak: Hibr) * Tıb: Dişlerin beyazına ârız olan sarılık.
HABR
(C: Hubur) Büyük tuluk.
HABRA'
(C: Habâri-Haberât) Sedir ağacı biten düz yer. Yumuşak yer.
HABREKÎ
Kene böceği.
HABRENCE
Güzel yemek. * Yumuşak.
HABRÎR
Şey mânâsına gelir bir isim.
HABR-ÜL ÜMMET
Ümmetin âlimi, meşhur âlim.
HABS
Hapis, alıkoyma, bir yere kapatıp dışarı çıkarmama. Salıvermeme. * Zaptetme, tutma.
HABS
Murdar, pis. Çirkin. * Ayıp, günah.
HABS
Bir kaç şeyi birden karıştırmak.
HABS-İ BEVL
İdrarını tutma.
HABS-İ DÜMÛ'
Metanet gösterip gözyaşlarını zaptetme.
HABS-İ MÜNFERİD
Tek başına olan hapis. Hapishanede bir kişilik hücre. * Ehl-i dalâlet için olan ölüm ve kabir.
HABŞ
Cemetmek, toplamak.
HABT
Yanlış hareket. * Maktulün kanının heder olması. * Bozma, ibtâl etme, muteberliğini kaybettirme. * Bir bahis veya münazarada karşısındakinin hatasını isbat ile onu ilzam edip susturma.