Bir yerin çok sağlam ve korunulacak tarzda olması. * Kadının kendisini haramdan koruması.
HASAN-I BASRİ
(Hi: 21-110) En ileri Tâbiînden olup hadis ve fıkıhta büyük âlimlerdendir. Basra'da medfundur. Mezheb sahibi bir müçtehiddir. Sahabe-i Kiram'dan 130 zat ile görüşmüş, Buharî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî, Neseî, İbn-i Mace kendisinden hadis nakletmişlerdir.
HASAR
Soğuk, berd.
HASAR
(C.: Hasâret) Ziyan, zarar.
HASARAT
(Hasâret. C.) Ziyan ve zararlar. Hasaretler.
HASAR-DİDE
f. Zarara uğramış, hasar görmüş.
HASARET
Cıvık ve sulu şeyin koyulaşıp katılaşması. * Dahâmet peyda etme, irileşme.
HASARET
Hasar. Alış-verişte zarar, ziyan. Yoldan sapmak. Sapıtmak. Dalâlete düşmek.
HASAS
Başta saçın az olması.
HASASA
(C.: Hasâs) Fakirlik. * Hali yaramaz olmak. * Küçük delik. * İki kişinin arasındaki açıklık.
HASASE(T)
Tamahkârlık. Cimrilik. Alçaklık. Hasislik.
HASASET
İhtiyaç. Yoksulluk. Züğürtlük. * Rahne. * Kalbur ve elek gibi şeylerdeki küçük delik, gedik.
HASÂT
Küçük taş parçası. Çakıl. * Tıb: Sidik yolunda taş peyda olmak.
HASÂT-I BEVLİYYE
Tıb: Sidik yollarında ve böbreklerde meydana gelen taş.
HASÂT-I MESANE
Tıb: Sidik kesesinde meydana gelen taş.
HASB
(Haseb) Birisinin sülâlesi cihetinden iftihar yolu ile saydığı iyilik. Mal, din, millet. Kerem, fiil ve amelde yüksek şeref, iyi iş, sâlih amel. Şeref, asalet, şan, kadr ve haysiyet. * Dolayı, cihetiyle, gereğince.
HASB
(C.: Havâsıb) Taş atmak. * Ufak taşları savuran rüzgâr.
HASBA
Hafif tahkir yerinde kullanılan bir tabirdir. Halk dilinde "haspa" şeklinde kullanılır.
HASBA'
(C.: Hasubâ) Ufak taş.
HASBE
Re'y. Tedbir. (Aslı: Ecir ve sevab mânasına gelen "hisbe" dir)
HASBE
Kızamık hastalığı. Tane tane gövdede çıkan bir hastalıktır. (Hasta kişiye "mahsub" derler.)
HASB-EL BEŞERİYYE
İnsanlık hali olarak, insanlık dolayısıyla.
HASBEL HAMİYYE
(Hasb-el hamiyye) Hamiyet icabı, hamiyet için.
HASBEL İCAB
(Hasb-el icâb) Durum icabı olarak, hâl ve durum iktiza ettiği için, durum dolayısıyla.
HASBEL İKTİZA
(Hasb-el iktizâ) İktiza ettiği için, gerektiğinden dolayı.
HASBEL KADER
(Hasb-el kader) Kader cihetiyle.
HASB-EL KADER
(Bak: HASBEL KADER)
HASB-EL LÜZUM
İcabettiği için.
HASBEL MEVSİM
(Hasb-el mevsim) Mevsime göre.
HASBETEN LİLLAH
Allah rızası için. Allah yoluna. Karşılık istemeksizin.
HASBÎ
Karşılıksız. Allah rızası için. (Hakiki mürşid âlim, koyun olur; kuş olmaz. Hasbî verir ilmini. Koyun verir kuzusuna hazmolmuş musaffâ sütünü. Kuş veriyor ferhine lüâb-âlud kayyını. S.)
HASB-İ HAL
Halleşme. Görüşüp konuşma.
HASBİYE
âyetinin kısaca ismidir.
HASBÜNA
Bize yeter. Bize kâfidir (meâlinde).
HASDA'
Yaprağı çok olan ağaç.
HASEB
(Bak: Hasb)
HASEBE
Hurması çok olan hurma ağacı.
HASED
Başkasının iyi hallerini veya zenginliğini istemeyip, kendisinin o hallere veya zenginliğe kavuşmasını istemek. Çekememezlik. Kıskançlık. Kıskanmak.(Hasedin çaresi: Hâsid adam, hased ettiği şeylerin âkıbetini düşünsün. Tâ anlasın ki, rakibinde olan dünyevi hüsün ve kuvvet ve mertebe ve servet; fânidir, muvakkattır. Faidesi az; zahmeti çoktur. Eğer, uhrevi meziyetler ise; zâten onlarda hased olamaz. Eğer onlarda dahi hased yapsa, ya kendisi riyakârdır; âhiret malını dünyada mahvetmek ister. Veyahut mahsudu riyakâr zanneder, haksızlık eder zulmeder.Hem ona gelen musibetlerden memnun ve ni'metlerden mahzun olup kader ve rahmet-i İlâhiyeye onun hakkında ettiği iyiliklerden küsüyor. Adeta kaderi tenkid ve rahmete itiraz ediyor. Kaderi tenkid eden başını örse vurur kırar. Rahmete itiraz eden rahmetten mahrum kalır. M.)
Kin, adavet, hased. * Savaş âletlerinden, üç köşeli diken şeklinde bir silâh.
HASEKE
(C.: Husek) Kin tutmak, adavet etmek. * Demir dikeni denilen üç köşeli diken. * Demirden yapılan üç köşeli "bıtırak" denilen harp âletleri.
HASEKİ
Tar: Vaktiyle sarayda görevli bazı subaylara verilen isim.
HASELE
Tıb: Karnın göbek ile kasık arasındaki kısmı.
HASEM
Burnun yassı ve geniş olması.
HASEN
Güzel. Hüsünlü. Güzellik. * Güzel olmak.
HASENAT
Güzellikler. İyi ameller. İyilikler. (Hasenât da ya kalb ile olur veya kalb ve beden ile olur; veyahut mal ile olur. A'mâl-i kalbinin şemsi imândır. A'mal-i bedeniyenin fihristesi namazdır. A'mâl-i mâliyenin kutbu zekâttır. İ.İ.)
HASENE
İyilik. Güzellik. Hayırlı amel. Allah rızasına çok uygun iş. * Eski altun paralardan biri.