H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HASEN-ÜS SAVT

    Güzel sesli.
  • HASER

    Gözün tam görmemesi, göz nurunun zayıf olması.
  • HASF

    Ay tutulması. * Işığı sönmek.
  • HASF

    Ayakkabı dikmek. * Birbirine yapıştırmak. * Tasmalı nâlin. * Ağacın yaprağının dökülmesi.
  • HASFOLMAK

    Parlaklığı gitmek.
  • HASHAS

    Seri, çabuk, hızlı.
  • HASHAS

    Toprak. * Ufak taş.
  • HASHAS

    Cömert kimse.
  • HASHAS

    Koparılmış olmak.
  • HASHAS

    Zâhir olma, açık ve âşikâr olma, görünme.
  • HASHASA

    Açık ve âşikâr olma. * Bir şeyi diğer bir şey içinde "iyice birleşmesi için" karıştırıp sallama.
  • HASHASE

    Kandırmak. * Koparmak. * Çok fazla deprenmek.
  • HASHASE

    Ateş üzerinde eti pişirip kebap yapmak. * Bir şeyi döndürmek.
  • HASHASE

    Anlaşılmayan ses. * Hınzır avazı.
  • HASIB

    Tipi. Ortalığı toza toprağa boğan şiddetli rüzgâr.
  • HASID

    Ekin biçen.
  • HASIF

    Zayıf.
  • HASIK

    Süngü demiri.
  • HÂSIL

    Peyda olan. Husule gelen. Çıkan, meydana gelen.
  • HÂSILAT

    Gelirler. Kazançlar. Elde edilenler. Kâr. Mahsul. Îrad.
  • HÂSILAT-I SÂFİYE

    Sâfi kazanç. Net kâr. Bütün masraflar çıktıktan sonra kazanç olarak geri kalan hâsılat.
  • HÂSILAT-I SENEVİYYE

    Senelik kazançlar, yıllık gelirler.
  • HÂSIL-I BİLMASDAR

    Hakiki müessirden hâsıl olan fiildir. Kendi sebeb ve şartlarından meydana gelen şey. Meselâ: Bir şeye vurmak, masdardır; o vurmaktan hâsıl olan ses çıkmak, hâsıl-ı bilmasdır'dır. Tüfek atarak bir adamı öldürmekte tüfek atmak fiili, masdar: adamın ölmesi ve tüfeğin sesi çıkması da hâsıl-ı bilmasdar'dır.
  • HÂSIL-I CEM'

    Mat: Toplam. Bir kaç sayının birlikte toplanmasından meydana gelen yekûn.
  • HÂSIL-I DARB

    Mat: Çarpım. Çarpmak işinin neticesi. 5 sayısı 2 sayısıyla çarpılırsa, çıkan 10 sayısı, hâsıl-ı darbdır.
  • HÂSILI KELÂM

    (Hâsıl-ı kelâm) Sözün kısacası, sözün kısası.
  • HASIM

    (Bak: Hasm)
  • HASIN(E)

    (C.: Hâsınât) İffetli, namuslu ve şerefli kadın.
  • HASIR

    (Hasr. dan) Muhâsara eden, etrafını çeviren, hasreden.
  • HASIRALTI ETMEK

    Ist: Unutmak, saklamak, gizlemek, terviç etmemek manasında kulanılan bir tâbirdir. Hasır, eskiden halı ve kilim yerinde kullanıldığı ve onun altında kalan şeyler unutulup gittiği için bu tâbir meydana gelmiştir.
  • HASÎ

    Kuru.
  • HASÎ

    (Has'. den) Herkes tarafından kovulan. Sürülüp tardedilen.
  • HASİB

    Hesab eden, hesab edici.
  • HASÎB

    Muhterem, itibarlı, değerli ve soyu temiz kimse. şahsi meziyet sâhibi insan. * Muhâsebeci.
  • HASÎB

    Cömert kimse. Hayır sahibi ve eli açık adam. * Bolluk yer, ucuzluk.
  • HASÎD

    (C.: Hasâyıd) Tarlada kalan ekin.
  • HÂSİD

    Hased eden, kıskanan.
  • HÂSİDANE

    f. Kıskanarak, kıskançlıkla. Hased edercesine.
  • HASÎF

    Aklı başında, kâmil ve olgun adam.
  • HASÎF

    Ak ile kara, alaca renkli urgan. * İki çeşit renkten meydana gelen.
  • HASÎF

    (C.: Husef) Suyu hiç kesilmeyen su kuyusu. * Yağmuru çok olan bulut.
  • HÂSİF

    (Husuf. dan) Sararmış. Rengi, parlaklığı kalmamış. Husufa uğramış.
  • HASÎFANE

    Aklı başında ve olgun olan bir adama yakışacak suretde.
  • HASÎFE

    Gizlenen kin, hased ve düşmanlık.
  • HASÎL

    Ot.
  • HASÎL(E)

    Sığır buzağısı.
  • HASÎLE

    (C.: Hasâyil) Bakiyye, artan, geri kalan.
  • HASÎLE

    İyeği arasında olan et.
  • HASÎM

    Hasım olan, husumet eden, düşmanlık eden.
  • HÂSİM

    Kat'eden, hasmeden, kesip atan.