Yürürken adımların birbirine yakın olması. * Yönelmek, teveccüh etmek.
HATLA'
Kulakları sarkık olan kadın. (Müz: Ahtal)
HATM
İnsan veya hayvan burnu. * Kuş gagası.
HATM
Hitâma erdirmek, bitirmek. Kur'an-ı Kerim'i veya herhangi bir şeyi sonuna kadar okuyup bitirmek. * Mühürleme. Mühürlenme.
HATM
Hâlis, saf. * Sağlamlaştırma, muhkemleştirme. * Hüküm ve kazâ icabettirme.
HATM
Kırmak, ufalamak.
HATME
Baştan aşağı (bütün Kur'ân-ı Kerimi) okuyup bitirmek. * Bir arada muayyen bir şeyi okuyup bitirmek.
HATME-İ ENFÂS
Nefesleri tükenmek. Ölmek.
HATME-İ HÂCEGÂN
f. Nakşi tarikatı mensublarının fikri ve nazarı mâsivadan tecerrüd ederek, topluca muayyen dua ve zikirlerini sonuna kadar okumaları.
HATME-İ MAHSUSA
Hususi hatme. Kur'andan veya hadisten alınan muayyen duaları okuyup bitirmek.
HATN
Damat. * Sünnet etme.
HATN (HITN)
Beraberlik, misil, denk olma, eşitlik.
HATNE
Kaynana.
HATR
Atâ etmek, hediye vermek. * Sağlamlaştırmak.
HATR
Ahdini bozmak, sözünde durmamak.
HATR
Devenin kuyruğunu kâh yukarı kaldırıp ve kâh aşağı vurması.
HATRA
Nehirlerde işleyen vapurların iskandil direği.
HATRE
Bir kere emmek.
HATREBE
(Hatribe) Dar gelirli olmak. * Maaş sıkıntısı. * Gevezelik etmek.
HATREME
Sütlü bulamaç.
HATREŞE
Çekirgenin bir şeyi yerken çıkardığı ses.
HATRİB
Daima beyhude ve mânasız konuşan.
HATT
Sınır. Çizgi. Hudud. * Yazı. El yazısı. * Nâme. Mektup. * Gençlerde yeni çıkan bıyık veya sakal. * Çizgi gibi uzanan belirsiz hafif yol. * Deniz yalısı. * Gemilerin hareketteki istikameti. * Parmağın onikide biri olan bir ölçü. * Ferman, buyruk. Padişah emri. * Geo: Sadece uzunluğu olan.
HATT
Yolmak. * Çekmek.
HATT
Bir şeyi yukarıdan aşağıya indirmek. * Ucuzlatmak. * Cilâ vurmak. * Bırakmak.
HATTA
Harf-i atıftır, gaye bildirir. Ve (fazla olarak, kadar, bile, dahi, hem de...) mânalarına gelir.
HATTAB
Oduncu. Odun satan.
HATTAF
Kırlangıç kuşu. * Kapıp kaçıran, kapıp aşıran.
HATTAN
Sünnetçi.
HATTAR
Süngü vuran.
HATTAR
(Hatur) Gaddar. * Hud'akâr. Hilekâr.
HATTAT
Çok güzel yazı yazan san'atkâr.
HATT-AVER
Sakalları yeni çıkmaya başlayan genç.
HATT-I BÂLÂ
f. Tepelerin en yüksek noktalarından geçtiği itibar edilen çizgi. Zirvelerden geçen hat.
HATT-I BUTLAN
İptal etmek gayesiyle bir kaydın veya künyenin üzerine çekilen çizgi.
HATT-I DEST
f. El yazısı.
HATT-I FÂSIL
Ayırıcı çizgi, fasledici çizgi.
HATT-I HAREKET
Davranış. Davranma tarzı. Hareket tarzı.
HATT-I HÜMAYUN
f. Padişanın el yazısı. Padişahın emri.
HATT-I İCTİMA-İ MİYÂH
Suların toplandığı hat. Dere, çay, nehir.
HATT-I İSTİVÂ
f. Dünyanın kuzey ve güney kutuplarına aynı uzaklıkta olduğu ve dünyayı iki müsavi parçaya böldüğü farzedilen dâire çizgisi. * Ekvator. * Mevlevi semahânesinde, şeyhin oturduğu post ile meydan kapısı ortasında farzolunan çizgi.
HATT-I MEVHUM
Hayalî çizgi.
HATT-I MİSMARÎ
Çivi yazısı.
HATT-I MUVÂSALA
f. Erişme ve vâsıl olma yolu. Birbirine kavuşup buluşma ve birleşme yeri. Birbirine münasebet kurabilme yolu.
HATT-I MÜDÂFAA
Savunma hattı, müdafaa hattı.
HATT-I MÜNHANÎ
f. Eğri çizgi. Eğilen hat.
HATT-I MÜNKESİR
Geo: Kırık çizgi.
HATT-I MÜSTAKİM
f. Doğru çizgi. * Doğru yol. Doğruluk üzere olan şey.
HATT-I NISF-ÜN NEHAR
Meridyen. Ekvatora dik olarak geçtiği farzedilen dairelerin her biri.