H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HATİTA

    Bir malın değerinden indirilen tenzilât, iskonto.
  • HATK (HATKÂN)

    Yürürken adımların birbirine yakın olması. * Yönelmek, teveccüh etmek.
  • HATLA'

    Kulakları sarkık olan kadın. (Müz: Ahtal)
  • HATM

    İnsan veya hayvan burnu. * Kuş gagası.
  • HATM

    Hitâma erdirmek, bitirmek. Kur'an-ı Kerim'i veya herhangi bir şeyi sonuna kadar okuyup bitirmek. * Mühürleme. Mühürlenme.
  • HATM

    Hâlis, saf. * Sağlamlaştırma, muhkemleştirme. * Hüküm ve kazâ icabettirme.
  • HATM

    Kırmak, ufalamak.
  • HATME

    Baştan aşağı (bütün Kur'ân-ı Kerimi) okuyup bitirmek. * Bir arada muayyen bir şeyi okuyup bitirmek.
  • HATME-İ ENFÂS

    Nefesleri tükenmek. Ölmek.
  • HATME-İ HÂCEGÂN

    f. Nakşi tarikatı mensublarının fikri ve nazarı mâsivadan tecerrüd ederek, topluca muayyen dua ve zikirlerini sonuna kadar okumaları.
  • HATME-İ MAHSUSA

    Hususi hatme. Kur'andan veya hadisten alınan muayyen duaları okuyup bitirmek.
  • HATN

    Damat. * Sünnet etme.
  • HATN (HITN)

    Beraberlik, misil, denk olma, eşitlik.
  • HATNE

    Kaynana.
  • HATR

    Atâ etmek, hediye vermek. * Sağlamlaştırmak.
  • HATR

    Ahdini bozmak, sözünde durmamak.
  • HATR

    Devenin kuyruğunu kâh yukarı kaldırıp ve kâh aşağı vurması.
  • HATRA

    Nehirlerde işleyen vapurların iskandil direği.
  • HATRE

    Bir kere emmek.
  • HATREBE

    (Hatribe) Dar gelirli olmak. * Maaş sıkıntısı. * Gevezelik etmek.
  • HATREME

    Sütlü bulamaç.
  • HATREŞE

    Çekirgenin bir şeyi yerken çıkardığı ses.
  • HATRİB

    Daima beyhude ve mânasız konuşan.
  • HATT

    Sınır. Çizgi. Hudud. * Yazı. El yazısı. * Nâme. Mektup. * Gençlerde yeni çıkan bıyık veya sakal. * Çizgi gibi uzanan belirsiz hafif yol. * Deniz yalısı. * Gemilerin hareketteki istikameti. * Parmağın onikide biri olan bir ölçü. * Ferman, buyruk. Padişah emri. * Geo: Sadece uzunluğu olan.
  • HATT

    Yolmak. * Çekmek.
  • HATT

    Bir şeyi yukarıdan aşağıya indirmek. * Ucuzlatmak. * Cilâ vurmak. * Bırakmak.
  • HATTA

    Harf-i atıftır, gaye bildirir. Ve (fazla olarak, kadar, bile, dahi, hem de...) mânalarına gelir.
  • HATTAB

    Oduncu. Odun satan.
  • HATTAF

    Kırlangıç kuşu. * Kapıp kaçıran, kapıp aşıran.
  • HATTAN

    Sünnetçi.
  • HATTAR

    Süngü vuran.
  • HATTAR

    (Hatur) Gaddar. * Hud'akâr. Hilekâr.
  • HATTAT

    Çok güzel yazı yazan san'atkâr.
  • HATT-AVER

    Sakalları yeni çıkmaya başlayan genç.
  • HATT-I BÂLÂ

    f. Tepelerin en yüksek noktalarından geçtiği itibar edilen çizgi. Zirvelerden geçen hat.
  • HATT-I BUTLAN

    İptal etmek gayesiyle bir kaydın veya künyenin üzerine çekilen çizgi.
  • HATT-I DEST

    f. El yazısı.
  • HATT-I FÂSIL

    Ayırıcı çizgi, fasledici çizgi.
  • HATT-I HAREKET

    Davranış. Davranma tarzı. Hareket tarzı.
  • HATT-I HÜMAYUN

    f. Padişanın el yazısı. Padişahın emri.
  • HATT-I İCTİMA-İ MİYÂH

    Suların toplandığı hat. Dere, çay, nehir.
  • HATT-I İSTİVÂ

    f. Dünyanın kuzey ve güney kutuplarına aynı uzaklıkta olduğu ve dünyayı iki müsavi parçaya böldüğü farzedilen dâire çizgisi. * Ekvator. * Mevlevi semahânesinde, şeyhin oturduğu post ile meydan kapısı ortasında farzolunan çizgi.
  • HATT-I MEVHUM

    Hayalî çizgi.
  • HATT-I MİSMARÎ

    Çivi yazısı.
  • HATT-I MUVÂSALA

    f. Erişme ve vâsıl olma yolu. Birbirine kavuşup buluşma ve birleşme yeri. Birbirine münasebet kurabilme yolu.
  • HATT-I MÜDÂFAA

    Savunma hattı, müdafaa hattı.
  • HATT-I MÜNHANÎ

    f. Eğri çizgi. Eğilen hat.
  • HATT-I MÜNKESİR

    Geo: Kırık çizgi.
  • HATT-I MÜSTAKİM

    f. Doğru çizgi. * Doğru yol. Doğruluk üzere olan şey.
  • HATT-I NISF-ÜN NEHAR

    Meridyen. Ekvatora dik olarak geçtiği farzedilen dairelerin her biri.