H Harfi İle Başlayan Osmanlıca Kelimeler

A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Osmanlıca Sözlükte Ara

  • HAVARIK-I ÂDE

    Fevkalâde olaylar, hârika hâdiseler.
  • HAVARİ

    Yardımcı. * Hz. İsa'nın (A.S.) yardımcı ve sahabeleri olan 12 zâttan her biri.
  • HAVARİC

    (Hâric ve Hârice. C.) Asiler, zorbalar, isyankârlar. * Hâricîler. Hâriçte kalanlar. (Bak: Hâricî)
  • HAVARİYYUN

    Hz. İsa'nın (A.S.) yardımcı ve sahabeleri olan 12 kişinin hepsine birden verilen isim. Bunlar: İsa'nın (A.S.) Petrus adını verdiği Yunus'un oğlu Simun, kardeşi Andreas, Yakub, Zebedi'nin oğlu Yuhanna, Filipus ve Bartholomaeus, Matta ve Tomas, Alte'nin oğlu Küçük Yakub, Gayur Simdeu, Yakub'un oğlu Yahuda, hain Yahuda İskariyot'tur.
  • HAVAS

    (C.: Ahvâs) Çukur ve kısık gözlü olmak.
  • HAVASIB

    (Hâsıb. C.) Şiddetli rüzgârlar, fırtınalar.
  • HAVASIN

    (Hâsına. C.) Namuslu kadınlar.
  • HAVASS

    (Hasse. C.) Hasseler. Duygular.
  • HAVÂSS

    (Hâss - Hâssa. C.) Hâslar. Hâssalar. Keyfiyetler. Hususlar. * Dindarlık ve doğruluğu ile, ilmiyle âmil olup mâneviyat mertebelerinde yükselmekle makbul ve muteber olan zatlar. * Zenginler sınıfı. * Kur'anî ve manevî sırlara ve hususlara vâkıf bulunan, ilim, ibadet, tâat ve takva yolunda yükselerek mümtaz olan Evliyâullah. Herkesin hürmet ettiği büyük zevât. * Manevî te'sir için okunan duâlar.
  • HAVÂSS U AVÂM

    İleri gelen kimseler ve halk.
  • HAVASS-I (HAMSE-İ) BÂTINA

    Kalbe bağlı beş duyğu: Hiss-i müşterek (hayâl kuvveti), müdrike (akıl), vehim (vâhime), hâfıza, mutasarrıfa (meydana getirici hayal kuvveti).
  • HAVASS-I (HAMSE-İ) ZÂHİRE

    Zâhirî beş duygu: Tatmak, görmek, işitmek, koklamak, dokunup duymak.
  • HAVÂSS-I HÜMAYUN

    Tar: Osmanlı İmparatorluğunun fütuhat devirlerinde (yükselme devri) fethedilen araziden devlet hazinesine ayrılan kısım. Her yer zaptedildikçe, arazi: timar, zeamet ve has namıyla üç sınıfa ayrılırdı. Meselâ 250 köyden müteşekkil bir sancağın 100-150 köyü ikişer üçer köy olarak 40-50 tımara ayrılır, harpte başarı gösteren askerlere dağıtılırdı. Kalanı zeamet ve has itibar edilerek bundan vezirlere, sancak beylerine, beylerbeyilere ve sâir devlet büyüklerine hisse ifraz edildikten sonra geri kalan kısım, "Hass-ı Hümâyun" namıyle devlete bırakılırdı. (O.T.D.S.)
  • HAVÂSS-I REFİA

    Tar: Eyüp Kadılığı eskiden Çatalca'ya kadar uzanır ve Çatalca'da kadının bir vekili bulunurdu. İkinci meşrutiyete kadar bütün mahkeme işleri, kadının tayin ettiği bir naib tarafından idare edilirdi. Meşrutiyet devrinde diğer kadılara yapıldığı gibi, Eyüp Kadılığına da maaş bağlandı. Şer'î ve nizamî mahkemeler birleştirilince havâss-ı refia ortadan kaldırıldı.
  • HAVAŞİ

    (Hâşiye. C.) Bir yazının kenarına eklenen not veya açıklamalar. Hâşiyeler, derkenarlar. * Maiyet adamları.
  • HAVAT

    Tavşancıl kanadının fısıltısı. * Ses, sadâ.
  • HAVATIF

    Göz kamaştırıcı şeyler. (Bak: Hâtıf)
  • HAVATIR

    Hâtıralar. Fikirler. Düşünceler.
  • HAVATIR-I RABBANİYE

    Rabbanî telkinler. İlâhî ilhamlar.
  • HAVATIR-I ŞEYTANİYE

    Şeytanî vesvese ve düşünceler.
  • HAVATİM

    (Hâtem. C.) Mühürler, hâtemler.
  • HAVATÎM

    (Hatime. C.) Sonlar, nihayetler.
  • HAVÂTİM-İ RESMİYYE

    Resmî mühürler.
  • HAVATİN

    (Hâtun. C.) Şerefli kadınlar, hâtunlar.
  • HAVAYİC

    (Bak: Havâic)
  • HAVAZ

    Kalbde olan gam ve tasa.
  • HAVAZE

    (C.: Havâzât) Ziyafet.
  • HAVB

    Fakir ve muhtaç olmak.
  • HAVB

    (Hub - Havbet) Günah, ma'siyet. * Fakirlik. * Meşakkat. * Maraz, ağrı, dert. * Ana, baba.
  • HAVBA'

    Zât, nefs.
  • HAVBAVAT

    Nefsler. Zâtlar.
  • HAVBET

    (Havb) Açlık, hâcet, meskenet. * Çayırı, otlağı olmayan kır yer.
  • HAVC

    (Havcâ') Hâcet, ihtiyaç.
  • HAVCEB

    (C.: Havâcib) Kırmızı gül.
  • HAVCELE

    Ağzı büyük, kendisi küçük şişe.
  • HAVCEME

    (C.: Havâcim) Kırmızı gül.
  • HAVD

    Güzel ahlâk. * Güzel ve yumuşak vücutlu câriye.
  • HAV'EB

    Basra yakınında bir mevkinin adı. * Çeşme. * Geniş dere. * Pek büyük kova.
  • HAVEBE

    Zayıf adam.
  • HAVEL

    Mülk. * Haşmet.
  • HAVEL

    Eğrilik. * Şaşılık. Bir şeyin yerinden ayrılması.
  • HAVELÂN

    Dönme, dolaşma. * Değişme.
  • HAVELAN-ÜL HAVL

    Senenin geçmesi. Senenin değişmesi.
  • HAVEME

    Büyük, ulu, yüce.
  • HAVENE

    (Hâin. C.) Hâinler, hıyânet edenler.
  • HAVER

    Gözün beyazının çok beyaz ve karasının da çok kara olması.
  • HAVER

    Zayıf olmak. * Yumuşak, çukur yer. * Denize suyun akıp döküldüğü yer.
  • HAVER

    f. Doğu, şark.
  • HAVERAN

    f. Doğu ile batı. Şark ile garp.
  • HAVERNAK

    Irak'ta bulunan Numân-ı Ekber denen biri tarafından binâ edilmiş olan bir köşk.